24 Eylül 2023

Salyangozun İzinde: Türkiye’nin 22 Sakin Şehri


Yaşamın kolay ve sakin olduğu şehirlere verilen ve “Sakin Şehir” veya “Yavaş Şehir” anlamına gelen Cittaslow, 1999 yılında İtalya’da kurulmuş, uluslararası bir belediyeler birliği hareketi. “Sakin Şehir” hareketi günümüzde 30 ülkeye yayılmış durumda. Bir kentin “Sakin Şehir” olması için Cittaslow felsefesine uygun hareket etmesi, nüfusunun 50.000 altında olması ve birliğe sunduğu başvuru dosyası üzerinden yapılan değerlendirmeden geçer puan alması gerekmekte. Bir kentin değerlendirmeden geçmesi için çevre, altyapı, sosyal uyum, kentsel yaşam kalitesi politikaları gibi kriterlerin yerine getirilmesi gerekiyor.

Türkiye de geleneksel yaşam ve üretim biçimlerini koruyan şehirlerin yer aldığı bu ağa dahil. Ülkemizin farklı noktalarında, uluslararası "Sakin Şehir" kriterlerine uyan tam 22 küçük ilçe ve kasaba var. Huzurun hakim olduğu bu yerlerin bazılarını duymuş olabilirsiniz. Kafanızı dinleyip, güzel yemekler yiyebileceğiniz bir yerlere gitmek istiyorsanız, aradığınız yer bu listede. İşte sakin şehirlerimiz:

1. GÖR DE YAŞA: AKYAKA / MUĞLA


Muğla ilinin Ula ilçesine bağlı bir belde Akyaka. Marmaris ile Bodrum arasındaki körfezin en iç kısmında yer alan Akyaka, son yıllarda popülerlik kazanmaya başlamış cennetten bir köşe. Antik çağlardan beri yerleşim olduğu bilinen bu güzel sahil kasabası yüzyıllardır geçimini balıkçılıktan sağlıyor, dolayısıyla da hem yerli hem yabancı turistleri bir lezzet noktası olarak kendine çekiyor. Eğer bu yaz Bodrum veya Marmaris’te olacaksanız, Akyaka’ya en az bir gününüzü ayırmanızı öneririz.

Akyaka, sırtını kızılçamlar ile kaplı Sakartepe’ye yaslamış. Halikarnas Balıkçısı’nın “Roma’yı gör de öl derler, Gökova’yı gör de yaşa” dediği Gökova Körfezinin doğu ucunda, yemyeşil ormanlarla mavi suların iç içe geçtiği bir yeryüzü cennetinde yer alıyor. Alaylı mimar Nail Çakırhan’ın geleneksel Muğla mimarisine çağdaş bir yorum getirerek tasarladığı, Ağa Han Mimarlık Ödüllü Çakırhan Evi, daha sonra Akyaka’nın yapı geleneğine yön vermiş. Kentin mimari çehresini, bir dil birliği içinde tasarlanan, ahşap kullanımının öne çıktığı, doğal malzemelerle inşa edilen, bir ya da iki katlı, çevreye saygılı yapılar oluşturuyor.


Akyaka’nın tarihi, Karia uygarlığına ait İdima kentine dek uzanıyor. Kozlukuyu ve İnişdibi Mahallesi civarında bu döneme ait kaya mezarları bulunuyor. Kent, MÖ 3. yüzyılda “Rodos’un karşısı” anlamına gelen Rhodeian ismini almış ve daha sonra Rodos’a bağlanmış; 1. yüzyıl sonunda da bir Roma kenti olmuş. İnişdibi’nde yapılan kazılarda bu döneme ait mozaikler bulunmuş. Roma İmparatoru Julius Caesar ile Mısır Kraliçesi Kleopatra’nın Akyaka’ya izlerini bırakmış tarihi kişiliklerden olduğu söyleniyor. İmparatorluğun 3. yüzyıl ortalarında zayıflaması ve art arda gelen salgın ve depremlerle belde karanlığa gömülmüş, etraftaki suyolları, sarnıçlar ve tapınaklar kimsesiz kalmış. Kent 13. yüzyıl sonlarında Menteşe Beyliğine bağlanarak tekrar canlanmış.


Körfeze adını veren Gökova ise değişik bitki örtüsünün yanı sıra iki azmağın denize döküldüğü bir ova, bu nedenle biyolojik çeşitlilik açısından Türkiye’nin önemli bölgelerinden. Barındırdığı koruma altındaki türler sebebiyle Önemli Kuş Alanı ilan edilmiş.

Çam ormanlarının kokusu, Ege’nin derin mavilikleri, Azmak Çayının soğuk suları ve kenarındaki kıyı kahveleri, narenciye kokularını taşıyan deli rüzgârları, ince kumlu plajları ve begonvillerle bezenmiş cumbalı evleriyle Akyaka bütün duyulara hitap eden bir sakin şehir.

Daha fazla bilgi ve fotoğraf için, Akyaka'yı anlattığımız Güneşin Ülkesi: Güney Ege ve Batı Akdeniz Turu yazımızı okuyabilirsiniz.

2. SUALTINDAKİ ŞEHİR: HALFETİ / ŞANLIURFA


Şanlıurfa’nın bir ilçesi olan Halfeti, Fırat Nehri kıyısındaki sarp kayalıkların eteğine kurulmuş. Tarih boyunca bir sürü medeniyete ev sahipliği yapmış Mezopotamyada, çokça görülecek yeri olan Halfeti de sakin şehir unvanını taşıyor. Halfeti’nin mimari dokusunu kesme taştan, iki katlı ve bahçeli, yüzünü Fırat’a dönmüş evler oluşturuyor. 2000 yılında Birecik Barajının yapılmasıyla evlerin bir kısmı sular altında kalan bu küçük ilçede turistik geziyle bu bölgeleri de görme şansınız var, üstelik Fırat Nehri üzerinde tekneyle seyrederek. Camilerden manastırlara, mağaralardan çay bahçelerine Halfeti’nin kendisi başlı başına bir yolculuk...


Bir yarımada üzerine kurulmuş olan Rumkale, 1293’te Memlukların eline geçene kadar, 90 yıl boyunca Birleşik Ermeni Kilisesinin merkeziymiş. Rumkale’de, Ermeniler açısından kutsal sayılan Aziz Nerses Kilisesi, Süryaniler açısından kutsal sayılan bir manastır bulunuyor. Ermeni tarihine ait pek çok dini eser bu kalede kaleme alınıp resimlenmiş.


Savaşan, Halfeti’nin terk edilmiş köylerinden biri. Etekleri suyun altına gömülmüş, sadece minaresi görünen camisiyle Halfeti’nin bir simgesi. Değirmendere Kanyonu ve kanyon girişindeki “Halfeti’nin gerdanı” denilen asma köprü de Halfeti’nin kültürel ve doğal değerlerinden...


Şehir ayrıca siyah gülün yetiştiği tek yer olarak kabul ediliyor. Söylenceye göre birbirlerine kavuşamayan iki âşık kendilerini Fırat’ın sularına bırakır ve bunun üzerine Halfeti’deki bütün kırmızı güller siyah açar. Kendini sulara atan bu iki âşık gibi, bir kısmını sulara bırakan şehir, bir ayağı su altında hikâyeleri ile yaşamaya devam ediyor.

Daha fazla bilgi ve fotoğraf için, Halfeti'yi anlattığımız Bereketli Hilalin Kalbi: Şanlıurfa, Harran, Halfeti yazımızı okuyabilirsiniz.

3. İKİ BURUNLU ŞEHİR: PERŞEMBE / ORDU


Ordu’ya 14 kilometre mesafedeki ilçenin pek duyulmamış birçok kumsalı var. Perşembe’nin 40 kilometre uzunluğundaki sahilinde sualtı mağaraları, göz alıcı kaya formasyonları, bakir koylar, Aktaş, Belicesu, Efirli ve ince, beyaz kumuyla tropik plajları andıran Çaka gibi birbirinden güzel kumsallar yer alıyor. Yani sakinlik yalnızca Perşembe’nin merkezinde değil, civarına da yayılmış. Tarihi öneme sahip Yason Burnu ve Hoynat Adasına yakın olmasıyla da önemli bir turistik yere sahip Perşembe’de konaklamak, etraftaki turistik noktaları ziyaret etmek için ideal. Karadeniz insanının misafirperverliği ve yerel yemeklerin lezzeti bile Perşembe’ye gitmek için yeterli sebep.


Yemyeşil tepelerin denize dik olarak indiği coğrafyada iki büyük kara parçası denize doğru uzanıyor. Bunlardan biri kuzeydeki Yason Burnu, diğeri ise Çam Burnu. Perşembe, Evliya Çelebi’nin “Burası büyük bir limandır. Gemilerin demir bırakmadan yatması mümkündür” dediği, Karadeniz’in hırçın sularının dinlendiği, bir zamanlar Fenikeli, Miletoslu, Cenevizli denizcilerin sığındığı, korunaklı bir doğal limana sahip. Cenevizlilerden kalma sikkelere rastlanan kentte Vona Limanının kuzey tarafında, bugünkü Kalekaya Mahallesi yakınlarındaki kalenin Cenevizliler tarafından inşa edildiği düşünülüyor.


Yason Burnu, Yunan mitolojisinde Aison’un oğlu Yason (Iason) tarafından aranan, altın postun kaybolduğu yer olarak biliniyor. Üzerinde küçük bir deniz feneri ve Rumlar tarafından tekrar inşa edilen Yason Kilisesi bulunan Yason Burnu'nun kıyılarında MÖ 1. yüzyıldan kalma antik balık havuzları, 2400 yıl öncesine ait değirmentaşı şeklinde yapılmış iskele tabanları mevcut. Çam Burnu'ndaki fener de 1880 yılında Fransızlar tarafından yapılmış.

İlçenin bir diğer doğal zenginliği de Hoynat Adası. Eski gemicilerin depo ve sığınak olarak kullandıkları, üzerinde sur kalıntılarına rastlanan ada, başta çift tepeli karabataklar olmak üzere pek çok kuşa mesken olmuş. Bunun yanı sıra başta Perşembe olmak üzere derelerin çağladığı yaylaları ve Selimiye köyü sınırları içindeki Kurşunçal şelaleleri de ilçenin doğal zenginliklerinden.

Anadolu’nun gözlerden uzak bir köşesinde kendi zamanını yaşayan Perşembe’den, meşhur tekne helvasından yemeden ve o tenha kıyılara hâkim Kordontepe’nin yeşillikleri arasından bu sakin şehre son bir kere bakmadan ayrılmamak gerekir.

Daha fazla bilgi ve fotoğraf için, Perşembe'deki Yason Burnu'nu anlattığımız Karadeniz Seyahatimiz: Amasya, Ordu, Trabzon, Rize ve Sivas yazımızı okuyabilirsiniz.

4. KARA ORMAN: ŞAVŞAT / ARTVİN

Kuzeydoğudaki bu kent, doğal güzelliklerinin yanı sıra, bin yıldan eski Anadolu yerleşimlerinin izleriyle adeta keşfedilmemiş bir hazine. Yaylalarla çevrili bu bol yeşillikli bölgede kamp yapabileceğiniz veya yalnızca gündüz gidip piknik yapabileceğiniz Karagöl Sahara Milli Parkı var. Gürcistan sınırına bu kadar yaklaşmışken, Batum’u da gezebilirsiniz.

Artvin il merkezinin 71 kilometre doğusunda bulunan Şavşat, yüksekliği 3000 metreyi aşan dağ sıralarıyla çevrili, dar ve derin vadilerin arasında eşsiz bir coğrafyada yer alıyor. Şehrin isminin Gürcüce “kara orman” anlamına geldiği söyleniyor. Şavşat civarında MÖ 900-650 yılları arasında Urartu ve Kimer kabileleri yaşamış. Bölge daha sonraları sırasıyla Saka, Roma ve Sasanilerin eline geçmiş. Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlı’nın yönetimine girmiş ve Gürcistan vilayeti olarak adlandırılmış. 1. Dünya Savaşı sırasında Ruslara geçen bölge 1921’de Türkiye sınırlarına dahil edilmiş.


Sahara Milli Parkı içerisinde bulunan korumaya alınmış bölgede ladin, çam ve köknar ağaçlarının ortasında yer alan Karagöl, Şavşat’taki çok sayıda göllerden en büyüğü. Bunun yanı sıra Pınarlı köyü yakınlarında Balık Gölü, Arsiyan yaylasında ise Kız Gölü, Boğa Gölü ve Koyun Gölü de ilçe sınırları içinde. Arsiyan, Sahara ve Bilbilan yaylalarında Karadeniz’in puslu yeşilliklerinin arasına serpiştirilmiş, genellikle iki katlı olan, üç tarafı ayvan denilen balkonla çevrili, tamamen ahşaptan yapılmış geleneksel Şavşat evlerine rastlamak mümkün.


Şavşat’ın kültürel varlıkları arasında Cevizli köyündeki 10. yüzyıldan kaldığı düşünülen Tibet Kilisesi, Köprülü köyündeki Köprülü Kilise, Zor Mustafa Bey Camisi sayılabilir. Söğütlü Mahallesinde 950 rakımda yüksek bir kayalığın üzerine oturan, içinde sarnıç ve şapel kalıntılarına rastlanan Şavşat Kalesi de şehrin önemli kültürel varlıklarından.

Şavşat, bünyesinde birçok endemik türleri de barındıran oldukça zengin bir bitki çeşitliliğine sahip. İlçede yükselti artışına bağlı olarak farklı bitki örtüsü kuşaklarının meydana geldiği görülüyor. Şavşat’ın dağlık coğrafyası sadece farklı bitkilere değil farklı manzaralara da olanak tanıyor.

Şavşat’ta öğretmenlik yapan Fakir Baykurt’un, “Türkiye’nin uzak köşelerinden birinde, Şavşat’ta bir tepe vardır. Bu tepeden bakınca bütün Türkiye resim gibi insanın önüne serilir” dediği Efkâr Tepesi, Şavşat’ın büyülü coğrafyasının ayağınızın altına serildiği yerlerden sadece biri.

Daha fazla bilgi ve fotoğraf için, Şavşat'taki Karagöl'ü anlattığımız Doğu Karadeniz'den Doğu Anadolu'ya: Trabzon, Rize, Artvin, Batum ve Erzurum yazımızı okuyabilirsiniz.

5. TORTUM ŞELALESİNİN ŞEHRİ: UZUNDERE / ERZURUM


Türkiye’de “Sakin Şehir” unvanını alan yerlerden biri de Erzurum’un Uzundere ilçesi. Türkiye’nin en yüksek şelalesi olan Tortum Şelalesine ev sahipliği yapan Uzundere aynı zamanda Çoruh Vadisi ile dünyanın en zengin biyolojik çeşitlilik bölgelerinden biri. Doğa kampı yapmak için ideal bir yer olan Uzundere, Erzurum Havaalanından kiralayacağınız bir arabayla rahatça ulaşılabilir bir konumda. Eğer Karadeniz'e gidecekseniz, Uzundere ve Şavşat'a uğramadan dönmemenizi öneririz.

Daha fazla bilgi ve fotoğraf için, Uzundere'deki Tortum Şelalesi'ni anlattığımız Doğu Karadeniz'den Doğu Anadolu'ya: Trabzon, Rize, Artvin, Batum ve Erzurum yazımızı okuyabilirsiniz.

6. GÖL SAKİNLİĞİ: EĞİRDİR / ISPARTA


Her mevsim ve günün her saatinde renk değiştiren Eğirdir Gölü kıyısındaki Isparta'nın Eğirdir ilçesi de Türkiye'nin sakin şehirlerinden biri. Isparta'ya 34 km uzaklıkta. Eğirdir Gölünün yüzmeye en elverişli yerinde ince kumlu bir plaj var. Kalesi, balık lokantaları, dünyaca tanınmış kerevitleri ile Starking ve Golden elmalarının en lezzetlisi bile Eğirdir'e gitmek için yeterli sebep. Eğer bu yaz Antalya’ya gidecekseniz, yol üstündeki Eğirdir'e en az bir gününüzü ayırmanızı öneririz.

Daha fazla bilgi ve fotoğraf için, Eğirdir Gölü'nü anlattığımız Doğa ve Tarihin Buluştuğu Şehir: Antalya yazımızı okuyabilirsiniz.

7. AKŞEMSEDDİN DİYARI: GÖYNÜK / BOLU



Taraklı’ya 20 kilometre mesafedeki Göynük’te Osmanlı izlerini, tamamen restore edilmiş ve korunan haliyle görebilirsiniz. Göynük şeker fasulyesi, uğut marmeladı, tokalı örtüleri ve tahta oymacılık eserleri ile ünlü, Bolu'nun güneybatı kısmında yer alan bir ilçe. İpek Yolunun kuzeybatı Anadolu güzergahındaki önemli yol duraklarından biri.


Doğallığı bozulmamış, yapılaşmanın bulunmadığı Sünnet ve Çubuk Gölleri birer heyelan set gölü. Çubuk Gölü etrafında film platosu olarak yapılan yel değirmenleri fotoğrafçıların ilgi odağı.

İstanbul’un manevi fatihi Akşemseddin Hazretlerinin Türbesi, Gazi Süleyman Paşa Caminin bahçesinde ziyaretçilerini bekliyor.


Göynük’e hakim tepede Sakarya Zaferini müjdelercesine yükselen Zafer Kulesi de kentle özdeşleşen yapılardan sadece biri. Özgün mimarisi, yöresel el sanatları ve geleneksel yemekleri ile Göynük 21. yüzyılda bozulmamış, değişmemiş bir orijinaliteye sahip.

Daha fazla bilgi ve fotoğraf için, Göynük'ü anlattığımız Biraz Doğa, Biraz Huzur: Nallıhan, Taraklı, Göynük, Mudurnu ve Bolu'nun Gölleri yazımızı okuyabilirsiniz.

8. YAŞAYAN TARİH: MUDURNU / BOLU



Türkiye’de en son “Sakin Şehir” unvanını alan yer, Bolu’nun bir diğer şirin ilçesi Mudurnu. İl merkezine 52 km uzaklıktaki Mudurnu, eski Türk evleri bakımından önemli bir özelliğe sahip. Bolu'nun bu iki muhteşem kasabasında tarihi yaşayacaksınız.

Daha fazla bilgi ve fotoğraf için, Mudurnu'yu anlattığımız Biraz Doğa, Biraz Huzur: Nallıhan, Taraklı, Göynük, Mudurnu ve Bolu'nun Gölleri yazımızı okuyabilirsiniz.

9. ANKARA’NIN İLK SAKİN ŞEHRİ: GÜDÜL /  ANKARA

Ankara’nın en küçük ilçelerinden biri olan Güdül, Ankara merkeze yaklaşık 90 km uzaklıkta. Ayaş, Beypazarı, Kızılcahamam, Çamlıdere ilçeleri ile komşu olup Batı Karadeniz Bölgesi ile de sınırı bulunuyor.  Ankara’nın kuzey batısında yer alan  Güdül; doğası, mimarisi, kültürü ve tarihi ile sakinliğin ve huzurun cazibe merkezi olabilecek şirin bir kent. Birçok kent için benzer tanımlar kullanılsa da Güdül gerçekten sizi çok şaşırtacak sürprizlere sahip. Özellikle İnönü Mağaraları, Sorgun Göleti ve Kirmir Vadisi “ben nereye geldim!” duygusu uyandırıyor.


Güdül ve çevresinde yapılan incelemeler bölgenin tarihinin çok eskilere dayandığını göstermiş. İlçeye yakın Kirmir Çayı’nın etrafında kayalar oyularak yapılmış mağaralar bulunuyor. Mağaralar milattan önce 2000 yılı civarında bölgede yaşayan Hititlerden kalmış. Bu tarihlerden sonra Güdül ve çevresi Friglerin hakimiyetine girmiş. İn-Önü denilen mevkideki mağaralarda görülen haç işaretlerinden  Romalılarca Hıristiyanlığın yayılması sırasında buraların mesken edildiği anlaşılmış. Daha sonra Bizanslıların yaşadıkları sanılıyor. 1071 tarihli Malazgirt Zaferi sonrası  Güdül ve çevresi Anadolu Selçukluları’nın idaresine geçmiş.   İlçe, Anadolu Selçuklu hükümdarlarından 1. Mesut’un eniştesi ve Ankara Emiri olan Şehabüldevle Güdül Bey tarafından şimdiki yerinde, tahminen 850 yıl evvel kurulmuş olup ismini de kurucusundan almış.

10. KRAL MEZARLARIYLA SÜSLÜ: KÖYCEĞİZ / MUĞLA


Muğla’ya bağlı Köyceğiz adını aldığı göl kenarına kurulu, zengin doğal güzellikler, Sığla Ormanları ve narenciye bahçeleri içinde, sakin ve huzurlu bir belde. Akdeniz ve Ege Bölgeleri’nin birleştiği yerde, Marmaris ile Fethiye arasında, Sarıgerme, İztuzu, Kaunos, Dalyan gibi birçok yeryüzü cennetinin ortasında yer alıyor. Gölün Akdeniz’le birleştiği noktadaki Kaunos antik kenti, MÖ 1000'li yıllarda doğu Akdeniz ve Ege’nin kesişim noktasındaki en önemli liman kentlerinden biri olmuş. Bugünün Köyceğiz’i ise Osmanlılar döneminde gelişmiş.

Daha fazla bilgi ve fotoğraf için, Köyceğiz, Kaunos, Dalyan gibi birçok yeri anlattığımız Güneşin Ülkesi: Güney Ege ve Batı Akdeniz Turu yazımızı okuyabilirsiniz.

11. OSMANLI'NIN İLKLERİ: İZNİK / BURSA


Bursa'nın İznik ilçesi, dünyada eşine az rastlanan ve bütünüyle “Açık Hava Müzesi” olan tarihi ve antik bir şehir. Yaz kış demeden, adeta bereket saçan verimli toprağı, kendine özgü iklimi ve doğal güzelliği nedeniyle, tarihin her döneminde insanlığın ilgi odaklarından biri haline gelmiş. Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı gibi medeniyetlere başkentlik yapan İznik kendi adını verdiği İznik Gölü kenarında kurulu turistik bir kent...


Bağlı olduğu Bursa’ya 1 saat, İstanbul’a 1,5 saat, Ankara'ya ise 4 saat uzaklıkta olup Unesco Dünya Mirası Geçici Listesinde yer alıyor. İznik, kendine özgü iklimiyle, endemik türleriyle, yaz-kış demeden bereket saçan toprağıyla, doğal güzelliğiyle, tarihi ve kültürel zenginliğiyle, her türlü sebze ve meyvenin yetiştiği bir kent olmasıyla, adını verdiği İznik Gölüyle, su sporlarıyla, dünyaca meşhur İznik çinileriyle, turizm sektörü açısından son derece önemli bir merkez. Günümüze kadar ayakta duran anıtsal eserleriyle hemen herkeste hayranlık uyandırıyor. Osmanlının ilk Camii (1333-34 yıllarında inşa edilen Hacı Özbek Camii) ve ilk Medresesi (1330-31 yılında kurulmuş olan Orhan Gazi Medresesi) İznik’te yer alıyor. İznik, Hristiyan âlemi açısından da ayrı bir öneme sahip.  Zira 1. Konsil ve 7. Ekümenik Konsil burada yapılmış, Hristiyanlık dinine hayat veren ve “İznik Yasaları” adıyla bilinen 20 maddelik karar İznik Senatüs Sarayında alınmış.

Daha fazla bilgi ve fotoğraf için, İznik ve Bursa'daki birçok yeri anlattığımız Bursa'nın İzleri: İznik ve Uludağ ve Bursa'nın Saklı Köşeleri: Oylat ve İznik yazımızı okuyabilirsiniz.

12. KUBBET-UL İSLAM: AHLAT / BİTLİS


Ahlat (Bitlis); Van Gölü kenarındaki sırtlardan birine yaslanmış olup, doğal güzelliklerin fazlalığı ile tarihi çok eski olan bir ilçe. Kuzeyinde Malazgirt ve Bulanık  ilçeleri, batıda Muş ili, güneyinde Van Gölü ve Tatvan ilçesi ile Bitlis ili, doğusunda ise yine Van Gölü ve  Adilcevaz  ilçesi bulunuyor. Ahlat coğrafi konumu ile doğu ve batı uygarlıkları arasında tarih boyunca köprü durumunda olmuş, özellikle Türklerin Türkistan (Orta Asya) bölgesinden Anadolu’ya göçlerinde en sağlam basamak, ilk durak, Anadolu’daki Türk medeniyetinin ilk nüvelerinin atıldığı ve doğudan gelen Asya Türk harsının Anadolu’daki ilk tezahürlerinin olduğu bir yerleşim yeri...


Daha fazla bilgi ve fotoğraf için, Bitlis Ahlat'daki birçok yeri anlattığımız Güneş Doğudan Doğar: Malatya, Elazığ, Bingöl, Muş, Bitlis, Van, Ağrı, Iğdır yazımızı okuyabilirsiniz.


Henüz gitmediğimiz ama en yakın zaman gitmek istediğimiz diğer sakin şehirlerimiz:

13. SEFERİHİSAR / İZMİR

2009 yılında cittaslow olarak kabul edilen Seferihisar, dünya çapındaki sakin şehirler listesine giren ilk Türk kenti. Mandalina yetiştiriciliği başta olmak üzere çoğunlukla tarımla ve balıkçılıkla geçinen yerel halk da, yavaş yaşam felsefesini benimsemiş. Doğa dostu bir belediyecilik izleyen Seferihisar’da güneş ve rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerjilere büyük önem veriliyor...

14. VİZE / KIRKLARELİ

Hem Bizans hem Osmanlı yapılarına çokça rastlayacağınız Vize’de doğal güzellikler görülmeye değer. Su kenarında çok güzel bir kahvaltı yapabileceğiniz, orman içinde yiyebileceğiniz enfes bir öğle veya akşam yemeği sizi ruhen de doyuracak, fiziksel olarak da. İlçe merkezine 47 kilometredeki Kıyıköy’de denize girebilir, İstanbul’dan hafta sonu kaçamağı için geldiyseniz bütün stresinizi atabilirsiniz...

15. YALVAÇ / ISPARTA

Tarih boyunca birçok medeniyet görmüş, nice gezgine ev sahipliği yapmış Yalvaç, Isparta’nın en büyük ilçesi. Kaybolmaya yüz tutmuş el sanatları, eskisi kadar olmasa da Yalvaç’ta halen icra ediliyor. Antik şehir kalıntıları da göreceğiniz ilçe, sizi bir zaman yolculuğuna çıkaracak...

16. YENİPAZAR / AYDIN

Yenipazar, milattan önce 2000 yılına dayanan bir antik kent olan Orthosia’nın yanıbaşına kurulmuş. Büyük Menderes Havzasında yer alan bu eski yerleşim yerinde tarım alanları tahmin edileceği gibi çok bereketli. Burada, bölgedeki çiftçilerin mahsullerini satacağı yeni bir pazar açılmasıyla böyle anılmaya başlanmış ve resmi olarak da Yenipazar ismini almış...

17. GÖKÇEADA / ÇANAKKALE

Adımınızı attığınız andan itibaren size bambaşka bir dünyadaymışsınız hissi veren Gökçeada, sakinlik ve doğallık peşindeki turistleri kendine çekiyor. Türkiye’nin en büyük adası olan bu muhteşem yer aynı zamanda ülkemizin en batı noktasında yer alıyor. Zeytinyağı gibi tatlar veren bu topraklarda aynı zamanda organik tarım da çokça yapılmakta. Son yıllarda ulusal ve uluslararası organizasyonlara da ev sahipliği yapan ada, sörf için fazlasıyla elverişli...

18. GERZE / SİNOP

Masmavi denizin, dantel gibi koyların ve uçsuz bucaksız yeşilin, dinlemeye doyamayacağınız bir müzik oluşturduğu, Türkiye’nin en mutlu ilinin, en mutlu ilçesi; Gerze. Cittaslow unvanını 2017 yılında elde eden Gerze, bu başarısını canla başla sahip çıktığı doğasına, her biri göz nuru olan el sanatlarına, tadı damağınızdan hiç gitmeyecek yöresel yemeklerine ve sıcacık insanların sizi beklediği misafirperverliğine borçlu. İlçeye adımınızı attığınız an, evlerin bahçelerindeki çiçeklerin kokusu karşılayacak sizleri. Hala tertemiz kalabilmiş havasını solurken, kalabalık bir şehir hayatının gürültüsünü değil, sakin bir balıkçı kasabasının dinginliğini hissedeceksiniz. Sinop'un şirin ilçesi Gerze, Sinop'a 39 km uzaklıkta. Gezilecek yerleri ise Yelkentepe, Yakupağa Konağı, Çeçe Sultan Türbesi, Sorkun Şelaleleri, Taşhan, Sökü Yaylası, Köşk Höyüğü - Deniz Feneri...

19. ARAPGİR / MALATYA

Kuruluşu MÖ 15. yüzyıla kadar uzanan Arapgir, kayıtlara göre tarihi süreç içerisinde birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve bu medeniyet harmanı ile kültürel değerlerini günümüze taşımış. Kronolojik olarak Hattiler, Hititler, Persler, Urartular,  Romalılar, Bizanslılar, İslam Uygarlıkları, Anadolu Selçukluları, Anadolu Beylikleri ve Osmanlı dönemini yaşamış Arapgir, tarihin süzgecinden geçmiş, onlarca medeniyetten kalma birikimini günümüze kadar taşıyan müstesna bir şehir...

20. FOÇA / İZMİR

Foça adalarında yaşayan foklardan adını alan Phokaia, Aiollar tarafından MÖ 11. yüzyılda kurulmuş. O zamanlarda İyonya’nın en önemli yerleşim yerlerinden biri olan Phokaia’de İyon yerleşimi MÖ 9. yüzyılda başlamış. Tarihte usta denizci olarak bilinen Phokaialılar, ayrıca mühendislikteki gelişmişlikleri ve başarıları ile Ege, Akdeniz ve Karadeniz’e de birçok sayıda koloni kurmuş. Foçalıların kurmuş olduğu tarihte bilinen önemli kolonilerden bazıları: Karadeniz’deki Amysos (şimdiki Samsun), Çanakkale Boğazı’ndaki Lampsakos (şimdiki Lapseki), Midilli Adası’nda Methymna (şimdiki Molyvoz) ve Avrupa’daki Elea (şimdiki İtalya), Alalia (Korsika), Fransa'daki Massalia (Marsilya)...

21. KEMALİYE / ERZİNCAN

Kemaliye Türkiye’nin 21. Cittaslow üyesi kenti olarak ilan edildi. Kemaliye eski adıyla Eğin; Erzincan, Elazığ, Malatya, Tunceli ve Sivas illeri arasında yer alan ve Erzincan’a bağlı bir ilçe. 1922 yılında Kurtuluş Savaşında ilçe halkının Kuva-yı Milliye güçlerine sağlamış olduğu katkılardan dolayı Mustafa Kemal Atatürk tarafından ilçe ismi Kemaliye olarak değiştirilmiş. Tarihi İpek Yolu güzergahında yer alan, geçmişten bugüne birçok medeniyete ev sahipliği yapan, geleneksel mimarisiyle Anadolu’nun kültürel mirasının örneklerini yansıtan Kemaliye ilçesi, UNESCO Dünya Geçici Miras Listesi’nde de yer alıyor.

22. FİNİKE / ANTALYA

Kemaliye Türkiye’nin 22. Cittaslow üyesi kenti olarak ilan edildi. Finike, Antalya'nın batısında yer alan turistik bir ilçe. Doğuda Kumluca, kuzeyde Elmalı, kuzeybatıda Kaş ve batıda da Demre ilçeleriyle çevrilmiş. İlk Finike, Fenikeliler tarafından MÖ 5.yüzyılda Phanikos adı ile, Aykırıçay Suyu'nun denize döküldüğü yerde kurulmuş. Uzun yıllar Likya'nın başkenti olmuş. Bu topraklarda yetişen eller, bu topraklarda yetişen dünyanın en güzel portakalını ulaştırıyor sofralara...


Didem Madak'ın şiirinde söylediği gibi dünyayı bir salyangozun izlerinde dolaşmak isterseniz Cittaslow Türkiye sitesini ziyaret edebilirsiniz:

"Dünyayı bir salyangozun izlerinde dolaşsam,
Elimde parlak bir harita
Hiçbir atlasta henüz yer almamış.
Ardımsıra yollara hayalimin kırıklarını bıraksam
Yeter mi bu izler beni kendime getirmeye acaba?"

2 yorum:

  1. Çok güzel hepsini okudum ama biz daha şu yanıbaşımızda Güdül ilçesini bile gezmedik nasıl olacak bu iş?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederiz, gidemediğiniz yerleri yazılarımızla ve fotoğraflarımızla gezdirmeye çalışıyoruz :)

      Sil