29 Ekim 2015

Bursa'nın Saklı Köşeleri: Oylat ve İznik

29 Ekim 2015 tatilini fırsat bilip gerçekleştirdiğimiz tadı damağımızda kalan Bursa ziyaretimizde, merkezden biraz uzaklaşıp Bursa'nın hiç görmediğimiz ilçelerindeki güzellikleri görelim istedik. Bursa'ya giderken İznik'e, Bursa'dan Ankara'ya dönerken ise İnegöl Oylat'a gittik. Biri Bizans, Selçuklu, Osmanlı gibi birçok medeniyetin izlerini taşıyan İznik; diğeri de onun 75 km güneyinde, sessiz ve huzurlu bir tatil için doğayla iç içe vakit geçirmek isteyenlere, Bursa'da saklı bir cennet olan Oylat.

Bursa’ya gelmişken, Bizans ve Anadolu Selçukluları’na başkentlik yapmış, Osmanlı’nın ilk camisi, ilk medresesi ve o zamanın hayır kurumları olan ilk imaretinin inşa edildiği, Osmanlı’nın sanat, ticaret ve kültür merkezi, taşı toprağı tarih, İznik Gölü kıyısında Bursa’nın çinili güzeli İznik’i görmeden dönmek olmaz. İznik ufak, 1-2 saatte yürüyerek hepsini rahatlıkla gezersiniz.

İznik kentinin tarihteki yeri büyüktür. Eskiden 'Nicaea' olarak bilinen ve 16-17. yüzyıllarda çini merkezi olarak ünlenen İznik, Türkiye'deki saray ve camilere çok önemli süslemeler hediye etmiş. MÖ 2500 yılına temellenen kentte Bizans, Selçuklu, Osmanlı gibi birçok medeniyetin izleri var. İznik, Hristiyanlara göre ülkemizdeki 8 kutsal hac merkezinden biri ve en önemlisi. 4.yüzyılda inşa edilen, MS 787 yılında 7. İznik Konsülü'nün toplandığı Ayasofya Bazilikası, İznik Müzesi (Nilüfer Hatun İmareti), Şeyh Kudbettin Cami, Hacı Özbek Camii (Çarşı Mescidi), Eşrefzade Camii, Yeşil Cami, Süleyman Paşa Medresesi, 2. Murat Hamamı, 1. Murat Hamamı (Çiniciler Çarşısı), Abdülvahap Türbesi, Antik Tiyatro (Roma Tiyatrosu), Lefke ve İstanbul kapılarındaki duvar kabartmaları, medusalar ve eski İznik evleri görülmeye değer yerlerden. Ayrıca bölge, Osmanlı İmparatorluğu'nun çini ve seramik merkezi olarak önem kazandığı için bölgede çıkarılan çok sayıda buluntuyu İznik Müzesi'nde görebilirsiniz.

İznik gezimize Ayasofya (Orhan Cami) ile başladık. İznik merkezinde yer alan Ayasofya, kilise olarak inşa edilmiş. Ayasofya Kilisesi, Ayasofya Müzesi ve Orhan Camii isimleriyle anılan Ayasofya, İznik'in tam ortasında, surlarla çevrili kentin dört kapısından gelen yolların kesiştiği yerde bulunuyor.


Bu yapının geometrik desenli, renkli mermer döşeme mozaiği ile aziz ve havari betimlemeli freskleri oldukça ilgi çekici.

İznik gezimiz, İznik Müzesi (Nilüfer Hatun İmareti) ile devam ediyor. Sultan 1.Murad'ın annesi Nilüfer Hatun adına 1388 yılında inşa ettirilen imarethanede, yoksullar için her gün yemek dağıtılırmış.

Nilüfer Hatun İmareti, 1960 yılında restore edilerek müze olarak halkın ziyaretine açılmış. İznik ve çevresinden toplanan arkeolojik kalıntılar ve eserlerin sergilendiği İznik Müzesi bahçesinde Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait lahitler, steller (mezar taşları) sergileniyor. Müze restorasyonda olduğu için gezemedik ama dışarıdan görebildik.
 

İznik Müzesinin (Nilüfer Hatun İmareti) karşısında Şeyh Kudbettin Cami ve bitişiğinde türbe yer alıyor. Sultan 2. Bayezid'in vezirlerinden Çandarlı İbrahim Paşa tarafından 15. yüzyılda yaptırılan bu caminin yanındaki türbede, İznik'in tanınmış müderrislerinden olan ve 1418'de vefat eden Şeyh Kutbuddinzade Mehmet İzniki yatmaktadır.


Eşrefzade veya Eşref-i Rumi Camii, İznik'te 15. yüzyılda Eşrefoğlu Rumi adına yaptırılmış ancak orijinal şekli günümüze ulaşmamış. Orijinal caminin ilk yapılış tarihi bilinmiyor. Kurtuluş savaşında tahrip olan ilk cami, 1954 yılında aslına benzer boyutlarda yeniden inşa edilmiş.


Marmara Bölgesinin en büyük, Türkiye’nin ise beşinci büyük doğal gölü olan İznik Gölü, tektonik yani depremden kaynaklanan bir çöküntünün içinin dolması ile oluşmuş bir tatlı su gölü. Bir taraftan tarihi İznik, diğer yandan gökyüzünün durumuna göre şekillenen tertemiz İznik Gölü, Türkiye’nin her yerinden binlerce yerli turisti kendisine çekiyor. Göldeki gün batımı manzarası ise gerçekten görülmeye değer güzellikte. Biz de İznik Gölü üzerinde güneş batarken sahilde biraz soluklandıktan sonra Bursa merkeze doğru yola çıkıyoruz.















2. GÜN

İkinci gün, Ulu Cami ve Kapalı Çarşıya gittikten sonra Bursa Kent Müzesine gitmeye karar verdik. Bursa gezilecek yerler listemizdeki önemli müzelerden biri olan Bursa Kent Müzesi, 2004 yılından bu yana kentin eski adliye binasında hizmet veriyor. Bursa’nın ilk çağ tarihinden başlayıp Roma, Bizans, Osmanlı döneminden günümüze kadar 7 bin yıllık bir zaman diliminde geçirdiği değişim ve dönüşümlerin sergilendiği bir müze. Heykel Meydanında yer alan Bursa Kent Müzesi, kentin kültürel, tarihsel, sosyal ve ekonomik zenginliğini tanıtmak için kurulmuş.




Müzede; Bursalı ünlüler, yazarlar, şairlerle ilgili bilgiler ve Bursa ile ilgili eserler, şiirler de sergileniyor.


3. GÜN

Ankara'ya dönerken Oylat Mağarasına gittik. İnegöl'ün 17 km güneydoğusunda bulunan Hilmiye köyünün 1 km güneyinde yer alan Oylat Mağarası, İnegöl-Ankara karayolundan Domaniç Oylat kaplıcaları istikametine ayrılan yoldan gidildiğinde, kaplıcalara varmadan 3 km önce. Mağaraya giderken önümüzde uzanan dağları ve ormanları izledik.

Oylat kanyonunun sona erdiği noktada yer alan Oylat Mağarası, birbirine bağlı iki kattan oluşuyor ve toplam uzunluğu 700 metre. Oylat deresinin batı kenarında, kanyon yamacında asılı durumda, yatay duruşlu, oluşumunu tamamlamış fosil bir mağara.


Aracımızı park edip mağaranın girişine doğru yürüdük.

Oylat Mağarası; konumu, temiz çevresi, güzel havası, geniş park alanı ve doğal güzellikleriyle geziniz boyunca küçük ama etkileyici detaylar sunacak sizlere, yeryüzü ve yeraltı güzelliklerine hayran kalacaksınız.

Merdivenlerle inilip çıkılan mağaranın içindeki ortam fantastik film dekorlarını andırıyor.

700 metrelik bir tırmanış yapıyoruz...


Mağaranın tavan ve yanlarındaki çatlaklardan sızan suların oluşturduğu travertenleri, dikit ve sarkıtları, çatlayıp doğal tüneller oluşturan kayaları ile kesinlikle görmeye değer.

Sessiz ve huzurlu bir tatil için doğayla iç içe vakit geçirmek isteyenlere, Bursa'da saklı bir cennet olan Oylat'ı tavsiye ediyoruz. 


Mağaradan çıkıp Ankara'ya dönüş yoluna doğru giderken, yolda sıcak buharlar yükselen bir semaver gördük. Durakladığımızı görünce evin sahibi yanımıza geldi. Hem adamın samimiyeti ve güleryüzü hem de Oylat deresi kenarındaki evinin bahçesini bu şekilde değerlendirmesi hoşumuza gitti ve oturmaya karar verdik.

Dere kenarındaki bir yere oturup gözleme yedik. Soluklanmak için ideal, manzarası muhteşem, dere hemen ayaklarınızın altında akıyor. 


Ormanın yeşilliği ve derenin şırıltısı, hayaller kurmaya ve tefekkür etmeye yetiyor. Biz de birer çay içip bu anın keyfini çıkartarak yolculuğumuzu sonlandırıyor ve evimize dönüyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder