15 Eylül 2023

Uzun İnce Bir Yolda: İpek Yolu'nun Kervansaray ve Hanları


Türkiye’nin dört bir yanında Selçuklular döneminde inşa edilen han ve kervansaraylar var. Selçuklu devrinde ticari yol ağı üzerinde kervanların akşamları güvenli bir şekilde konaklamaları için sultan hanı da denilen kervansaraylar yapılmış. Büyük ticaret yolları üzerinde kurulmuş olan Selçuklu kervansaraylarının aralarındaki uzaklıklar, deve yürüyüşü ile günde 9 saat, yani 40 kilometre esas tutularak saptanmış. Çevrelerindeki yüksek duvarlarla korunan ve barış zamanlarında pazaryeri olarak da iş gören bu kervansaraylar savaşta kale olarak da kullanılırmış. Selçuklu kervansarayları 3 genel tipe uygun olarak yapılmış. Bunlar; yazlık denilen avlulu, kışlık denilen kapalı ve her iki türün birleştirilmesinden oluşan karma tiplerdir. Osmanlı döneminde şehirlerdeki hanlar ticaret ve konaklamak için yapılmış gelir getirici vakıf yapılarıdır.

Hanlar, sosyal ve ticari hayatın önemli bir merkeziymiş. Hanlar, eşkıya baskınına karşı koyabilecek bir şekilde yapılmış kaleler gibiymiş. Uzak diyarlardan gelen tüccarlar, seyyahlar, dervişler ve keşişlerin konakladığı güvenli yerlermiş. Arabalarınızı, atlarınızı, kervanla gelmişseniz develerinizi çekeceğiniz ahırlar varmış altlarında. Avlularında sıra sıra dükkanlar, ikinci katlarında dinlenebileceğiniz odalar bulunurmuş.

Kervansaray inşa geleneği ilk defa 10. yüzyılın sonlarına doğru Selçuklu Sultanları tarafından Orta Asya'da başlamış, İran'da gelişmiş ve Anadolu Selçukluları zamanında nihai şeklini alarak zirveye ulaşmış. Türkiye sınırları içinde 112 Selçuklu, 221 de Osmanlı kervansarayı bulunuyor. ÇEKÜL Vakfının hazırladığı aşağıdaki haritadan ayrıntılı olarak inceleyebilirsiniz.




Orta Asya’daki göçebe Türk boylarının geleneksel yaşam biçiminden esinlenerek Selçuklu dönemi kültür ve mimarisinde önemli bir yer tutmuş olan kervansaraylar ve hanlar en çok bu dönemde çeşitlenmiş ve Anadolu mimarisini de etkilemiş. Ülkemizin sınırları dışında Asya’ya da uzanan bu güzergah üzerinde yer alan kervansaray ve hanlar Denizli-Doğubayazıt kervan yolu örneklenerek UNESCO Dünya Miras Listesi’ne aday gösteriliyor.

Güzergah Anadolu’da batı-doğu yönünde uzanıyor. Öneri güzergahta yer alan önemli Han ve Kervansaraylar aşağıda yer alıyor:

Akhan, Pınarbaşı Han, Eğridir Han, Pınarpazarı Hanı, Kantarcı Han, Obruk Han, Oklu Han, Sultan Han (2), Akhan, Ağzıkarahan, Sünnetli Han, Sikre Han, Ertokuş Han, Kireli Han, Elikesik Han, Kavak Han, Kuruçeşme Han, Altınapa Han, Sadettin Han, Zincirli Han, Akbaş Han, Öresin Han, Han Camisi, Sultan Han, Şahruk Köprüsü Han, Lala Kervansarayı, Gedik Han, Latif Han, Mugar Han, Cibci Han, Pervane Han, Kargı Han, Köprüköyü Hanı, Mamahatun Kervansarayı, Hacı Bekir Han

İşte bu hanlardan bazıları, bugün hala ayakta. Bazıları fonksiyon değiştirdi, turizme açıldı. Günümüze gelen çok sayıda han ve kervansaray var ama hanların çoğu yıkılmaya yüz tutmuştu. Sonunda birer ikişer ayağa kaldırılmaya, yeniden ziyaretçilere açılmaya başladılar.

Anadolu topraklarında yolları kesişen kültürler, yüzyıllar boyunca bu coğrafyada kalıcı izler bıraktılar. 11. yüzyıldan başlayarak Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemleri boyunca Anadolu’da İpek Yolu üzerinde birçok anıtsal konaklama yapısı ve köprü inşa edildi. İpek Yolu, bugün de olağanüstü tarihsel ve kültürel bir zenginlik sunuyor. Bu yol, Orta Asya’yı Avrupa’ya bağlayan bir ticaret yolu olmasının ötesinde, 2000 yıldır bölgede yaşayan kültürlerin, dinlerin, ırkların da izlerini taşıyor. İpek Yolu üzerinde oluşan, kültürlerarası etkileşim sonucunda insanlığın ortak mirası olarak günümüze ulaşan tüm yapıları uzun araştırmalar sonucunda hazırladığımız yazımızda bir araya getirdik. Sizin için yolların ve yolcuların kadim dostları olan Türkiye’nin farklı güzergahlarındaki en güzel hanları seçtik. İşte, Türkiye’nin en ünlü kervansarayları;


KONYA-AKSARAY GÜZERGAHI ("Gel, ne olursan ol yine gel." Hz. Mevlana)

Konya'dan doğuya, Aksaray'a doğru yol üzerinde bulunan kervansaraylar;

Horozlu Han


Konya-Denizli yolu üzerinde bulunan han, Konya’ya giren sultanların karşılandığı ya da çıkan sultanların uğurlandığı Ruzbe Ovası’nda inşa edilmiş. Yapının banisi Esedüddin Ruzbe, 2. Keyhüsrev’in emiri imiş. Doğu-batı doğrultusunda, kareye yakın dikdörtgen planlı olan han, 5 bölümlü kapalı mekân ve avlu kısmından oluşuyor. Kubbeli yapı, büyük ölçüde tahrip olmuş.

Zazadin (Sadettin) Han


Anadolu Selçuklu Devleti'nin Konya'da yaptırdığı en büyük kervansaray olma özelliğini taşıyan Zazadin Hanı, mimari güzelliğiyle dikkat çekiyor. Konya'ya 22 kilometre uzaklıkta, Aksaray-Konya karayolundan 5 kilometre içerde Tömek köyü yakınında olan ve Saadeddin Köpek Hanı diye de anılan Zazadin Han, 1235-1236 yıllarında yapılmış. 


Güney cephenin inşasında, çok miktarda işlenmiş buluntu taş kullanılmış. Güney cephede, kapalı mekana yakın bir yerde bulunan açık bölüm taç kapısı, beyaz ve açık kahverengi taşlarla yapılmış.


Taç kapının hacimli kitlesi içinde, duvara oturmuş basamaklarla çıkılan ve zengin bir taş süslemeye sahip olan mescidi yer alıyor.


Zincirli Han
İbni Bibi'nin Selçukluları anlattığı eserinde Han-ı Zencirlü diye geçmektedir. Aksaray Konya yolunda Akbaş Handan sonraki menzildedir. Kitabesi bulunmayan bu han, bir araya toplanmış birkaç taştan ibarettir.

Akbaş Han
Akbaş Hanı, eski Konya-Aksaray yolu üzerinde, Obruk'un 30 km kadar güneybatısındaki Akbaş köyü yakınlarında yer alan bir kervansaray. Günümüzde mevcut olmayan yapı, Konya-Aksaray yolunda Zincirli Han'dan sonraki eser olarak dikkati çeker.

Katrancı Han
Aksaray Konya yolunda, yoldan biraz içerde Katrancı köyünde sadece taşlardan oluşmuş han kalıntısı mevcut. Yeri belli değil, taşlarının çoğu ev yapımında kullanılmış, tek tük üzerinde süsleme olan taşlar var. Kervansaraydan kalma bir su kuyusu tarihe tanıklık etmeye çalışıyor. Kitabesi olmadığı için, kim tarafından ne zaman yapıldığı hakkında bir bilgi yok.

Obruk Han


Obruk Hanı, Konya şehir merkezine 75 kilometre uzaklıkta, Konya-Aksaray kara yolunun 4 kilometre kuzeyinde yer alıyor. Selçuklu kervansaraylarının karakteristik özelliği olan, kervanların 9 saatte alacağı 30-40 kilometrelik menzile uygun şekilde konumlandırılan "Obruk Hanı", adını yanı başındaki Kızören Obruğu'ndan alıyor.


Sultan Hanı (Alaeddin Kervansarayı)


İpek yolu üzerinde bulunan, kervanların güvenli bir şekilde konaklamasını sağlayan Sultan Hanı, Selçuklu kervansaraylarının en büyüğü ve en güzeli. Aksaray-Konya karayolu üzerinde, Aksaray'a 40 km uzaklıktaki Sultanhanı kasabasında bulunuyor. Selçuklu Sultanı 1. Alaeddin Keykubat tarafından 1229 yılında yaptırılmış, bir yangından sonra 1278'de onarılarak genişletilmiş.


Zaman zaman Moğol istilasına karşı Selçuklular tarafından kale amaçlı kullanılmış. 50x110 m. ebatında bir plan üzerine yapılmış. Hana doğu cephesinden taçkapısının bezemeleriyle ünlü muhteşem bir portalden giriliyor. İleri taşan mermer portal ve köşelerdeki kulelerle 50 metre genişliğindeki cephe abidevi bir görünüşte...


İnce bir işçiliğe ve anıtsal bir görünüme sahip olan yapıda, kapalı kısma girişi sağlayan portal daha sade...


Han kışlık ve yazlık olmak üzere açık ve kapalı iki kısımdan oluşuyor.


Açık avlunun ortasında bulunan köşk mescid 4 kemer üzerine oturtulmuş.

Avlu kapısındaki kitabesine göre binanın mimari Muhammed Bin Havlan El-Dimışkı...


Bu tarihi hanı mutlaka görmenizi tavsiye ederiz.

Akhan (Aksaray-Yenikent)
Ata yadigarı Akhan köylüler tarafından bilinçsizce yıkılarak taşları evlerin temelinde kullanılmış. Şu an sadece bir köşesi ayakta durmakta ve tarihi anımsatmaya devam etmektedir.


AKSARAY-KAYSERİ-SİVAS-ERZURUM-IĞDIR GÜZERGAHI

Aksaray'dan doğuya, Kayseri'ye doğru yol üzerinde bulunan kervansaraylar;

Ağzıkara Han (Hoca Mesut Kervansarayı)
Aksaray-Nevşehir karayolunda eski güzergâh üzerinde bulunan kervansarayın iki kitabesinden birincisi, 1. Alaeddin Keykubad döneminde (1219-1236) inşa edilmeye başlandığını, ikinci kitabe ise 1242-1243 yılında Gıyaseddin Keyhüsrev devrinde bitirildiğini gösteriyor. Anadolu’da “ağız” ifadesi kapı için kullanılıyor. Yapı da taçkapının hiç ışık almamasından dolayı bu ismi almış. Hafif eğimli, düzleştirilmiş bir arazi üzerine inşa edilmiş olan han, kare planlı bir avlu, etrafına sıralanmış odalar ve revaklar ile derinlemesine dikdörtgen planlı bir kapalı mekândan meydana geliyor. Avlunun ortasında bulunan köşk mescit, Selçuklu hanları içindeki en iyi örneklerden biri. Kare planlı mescidin içi gülbezek şeklindeki bezemeli bir kubbeyle örtülmüş. Cephedeki kapalı kısmın duvarı üzerindeki kare şekilli 3 kulenin yağmur oluklarının uçları, aslana benzer bir hayvan başını andırıyor. Sağ taraftaki payanda ile taçkapı arasında bir çeşme kalıntısı var.

Öresin Han (Tepesi Delik Han)
TRT'nin hazırladığı 12 bölümlük "Kervan: Kadim Medeniyetin Yol Hikayesi" belgeselini izlemenizi tavsiye ederiz. "Kervan" belgeselinde burası da anlatılıyor.

Alay Han
Aksaray-Konya yolu üzerinde, Aksaray’ın batısında yer alan han, 2. Kılıçarslan tarafından yaptırılmış. Plan olarak açık bölüm ve kapalı barınak kısmından oluşuyor. Günümüzde hanın sadece kapalı bölümünün bir kısmı mevcut, bu bölümün de iki yan duvarı ile güneye bakan ana cephesi ayakta. Avlunun üzerinden yol geçtiği için toprak altında kalmış. Avlu alanının doğu yönünde bir de hamam bulunuyor. Kare planlı soyunmalık, ılıklık ve büyük ölçekli sıcaklık mekânı yer alıyor. Yapının taçkapısı dışında süslemesi yok. Sade sayılabilecek taçkapıda; iç içe üçgenlerden oluşan zikzak şekilli geometrik desenler, 8 kollu yıldızlardan oluşan iç içe geçmiş süslemeler yer alıyor. Taçkapı kemerinin üstünde tek başlı ve çift gövdeli bir arslan figürü mevcut. Mitolojik kökeni çok eski olan arslan figürü, kapı bekçisi ve koruyucu bir simge olarak değerlendiriliyor.

Dolay Han

Sünnetli Han

Tekgöz Köprüsü
Evliya Çelebi’nin Seyahatname’de Yalnızgöz Köprüsü olarak da bahsettiği yapı, Selçuklular’ın Anadolu’da, Kızılırmak üzerinde inşa ettikleri ilk köprüdür. Kayseri’nin 30 kilometre kuzeybatısında yer alıyor. 2. İzzeddin Kılıç Arslan oğlu Rükneddin Süleyman zamanında (1202) yaptırılmış. Büyük bir kemer ve sel taşkını olduğunda tahliye için kullanılan küçük kemer olmak üzere iki gözü bulunuyor.

Han Camisi

Vezir Hanı
Kayseri’de Camikebir Mahallesi’nde bulunan Vezir Hanı, 1723’te Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından yaptırılmış. Hanın içinde bir de yatır bulunuyor. İki katlı han günümüzde kilimci, şapkacı, yüncü ve halıcı esnafının çarşı olarak kullandığı bir merkez. Vezir Hanı en son 1970’lerde restore edilmiş. Derici esnafının çalıştığı dönemlerde ağır koku nedeniyle turistlerin gezemediği tarihi mekanın turizme açılması planlanıyor.

Kapadokya'nın en iyi korunan hanı: Karatay Han (Kayseri, Bünyan, Karadayı köyü)


Atabey emir Celaleddin Karatay tarafından yaptırılan Kayseri-Malatya güzergahındaki Karatayhan belki de Kapadokya kervansarayları arasında en iyi korunanıdır. Türkiye ile Suriye arasındaki bağlantıyı sağlayan önemli ticaret yolunun üzerinde bulunan hanın yapımına Alaaddin Keykubat zamanında başlanmış, Keyhusrev zamanında 1240-41’de tamamlanmış. Vakfiyesinden Karatayhan’ın hem ekonomik, hem de sosyal yardım için yaptırıldığı anlaşılmış. 


Yapı yazlık ve kışlık bölümlerinden oluşuyor. Avlulu yazlık kısmında mescit ve hamam gibi bölümler yer alıyor. Hamam, plan bakımından Alay Han’dakine benziyor. Enine 7 nefli kışlık kısmının üzeri tamamen kapalı, neflerin üzeri beşik tonoz örtülü. Orta nefin merkezine piramidal külah örtülü kubbe yerleştirilmiş. Avlunun doğu kenarında sivri tonozlu, ince, uzun, doğrudan avluya açılan hücreler batısında ise revaklar bulunuyor. 46x80 m. ölçülerindeki hana güney duvarındaki gösterişli portalinden giriliyor. Beden duvarlarından yüksek ve dışa doğru taşkın olan taç kapısında geometrik, bitkisel ve figürlü olmak üzere 3 tip bezemeyi bünyesinde bulundurması diğer kervansaraylardan ayrılan ön önemli özelliği...


Adı taşlarının renginden: Sarı Han (Saruhan)


Avanos Sarı Han, Kayseri-Aksaray yolu üzerinde, Damsa çayı vadisinde yer alıyor. Doğu-batı doğrultusunda uzanan yapı, doğuda açık avlulu bölüm ve batısında bitişik barınaktan oluşan iki bölümlü bir kervansaray olarak tasarlanmış. Doğudaki kısımda kareye yakın dikdörtgen planlı ön kısım avlu, ev, servis mekânları bulunuyor. Batısındaki kareye yakın dikdörtgen planlı bölümde ise üstü kapalı barınak kısmı yer alıyor. Sarı Han’ın avlu ve barınak taçkaplarında, avluya açılan mekânların kapılarında, mescidin kapısı ve mihrabı ile çeşmenin bulunduğu niş ve eyvan kemerinde süslemeye yer verilmiş. Yapıda günümüze ulaşan süsleme unsurlarının tamamını mukarnaslar ve geometrik bezemeler oluşturuyor.


Kesik Köprü
İpek Yolu üzerindeki önemli noktalardan biri olan Kesik Köprü, Sivas-Kayseri eski yolunda Kızılırmak üzerinde bulunuyor. 19 gözü bulunan köprü, 327 metre uzunluğu ve 5 metre genişliği ile Anadolu’nun en uzun taş köprülerinden. Kızılırmak Köprüsü olarak da anılan köprü üzerindeki kitabeye göre 1292 yılında Selçuklular’ın yol ıslahı çalışmaları sırasında yapılmış. Eş aralıklarla ve hemen hemen birbirine yakın ölçülerdeki benzer gözlerden düzenlenmiş olan köprü çeşitli dönemlerde onarım geçirmiş ve büyük ölçüde orijinalliğini yitirmiş.

Tuzhisar Sultan Han (Kayseri)
Kayseri-Sivas yolunda bulunuyor. 1. Alaeddin Keykubad (1220-1237) zamanında yaptırılmış. Avlusunun ortasında köşk mescidi yer alıyor. "Kervan" belgeseli burada çekilmiş.

Şahruk Köprüsü Han
Lala Kervansarayı
Gedik Han
Latif (Tatlicak) Han

Burma Han
Sivas-Erzincan arasında, güney yolu güzergâhında, Kangal’da bulunuyor. Divriği civarının en büyük konaklama yapısı. Han adını, taçkapısının ve kışlık bölüm avlu kapısının yanlarındaki burma işlemeli sütunlardan almış. Plan ve yapısal özellikler, hanın Mengücekliler zamanında yapılmış olduğunu gösteriyor. Burmahan’ın önemli iki ayrıntısı, mescit ile arkasında kalan küçük hamam. Kervansaray duvarına bitişik olmasına karşılık bağımsız bir yapı olan hamam, iç içe iki hücreli ve Karatay Han’ın hamamı ile benzerlik gösteriyor. Han, bulunduğu bölgeye ait olan esmer taş ile inşa edilmiş, yer yer özellikle avludaki eyvanların kemerlerinde, esmer-sarı renkli kalker de kullanılmış. Duvar dolguları ve kemer tonozlarının aralıkları moloz örgü, duvar yüzleri perdahlıdır (yüzeyi pürüzsüz hale getirilmiş biçimde).

Cibci (Cibice) Han
Mugar Han
Pervane Han

Saltuklu Prensesinden armağan: Mamahatun (Tercan) Kervansarayı (Erzincan)

Erzincan’ın ve ortaçağ Türk mimarisinin önemli değerlerinden biri olan Mama Hatun Külliyesi, Saltukoğulları Hükümdarı İzzeddin Saltuk'un kızı Mama Hatun tarafından Erzurum-Erzincan kervan yolu üzerinde Tercan'da (eski adı Mamahatun) yaptırılmış. Külliyede; türbe, kervansaray, hamam ve mescit yer alıyor. 1192'de ölen Saltuklu Prensesi Mama Hatun adına yaptırılan türbe, daire planlı kuşatma duvarının ortasında yer alan sekizgen dilimli bir gövde ve külâha sahip...


Hacı Bekir Han

İpek Yolu’nda bir durak: Rüstem Paşa Hanı (Erzurum)


Erzurum’da Menderes Caddesi’nde Pervizoğlu Camii ile Boyahane Hamamı arasında bulunan Rüstem Paşa Hanı, Kanuni’nin Sadrazamı Rüstem Paşa tarafından l544-1561 arasında yaptırılmış. İpek yolu üzerinde bulunan Erzurum’daki han, önemli bir kervansaraymış. Han, dikdörtgen bir avlu çevresinde, kesme taştan yapılmış revakların arkasına sıralanmış odalardan oluşan iki katlı bir yapı. Doğu ve batı yönünde sivri kemerli ve tonozlu iki kapıdan girilen avlunun çevresinde 32 hücre bulunuyor. Üst katta basık tonozlu odalar var. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1970’te restore edilmiş. Üst katlarında oltu taşı işlemecileri, alt katlarda ise diğer dükkanlar kiracı olarak çalışıyor. Rüstem Paşa Hanı’na, halk arasında Taşhan deniyor.


Köprüköyü Hanı (Çobandede Köprüsü)



13. yüzyıl yapımı Çobandede Köprüsü, Hasankale tarafından gelen Kargapazarı Çayı’nın Köprüköy ilçesinde Aras Nehri ile buluştuğu noktada yer alıyor. İlhanlı hükümdarlarından Gazan Han’ın veziri Emir Çoban Salduz tarafından 1298 yılında yaptırılan köprünün üzerinde yer alan 3 kitabe de zamanın yıpratıcı etkilerine maruz kaldığı için deşifre edilememiş. İran sınırına geçiş güzergâhı üzerinde bulunan Çobandede Köprüsü önemini tarihin hiçbir döneminde yitirmemiş. 130 metre uzunluğunda ve 7 gözlü olarak inşa edilen köprüden günümüze sadece 6 kemer göz kalmış. Selyaranların üzerine oturtulan çokgen kulelerle dengesi sağlamlaştırılan köprü, değişik taşlar kullanılarak yapılmış. Bu farklı taşların renk harmonisi ve kuleler üzerindeki İlhanlı süslemelerini yansıtan geometrik desenler, köprüye estetik bir görünüm kazandırıyor.

Çobandede Köprüsü, Rüstem Paşa Hanı ve Mamahatun Kervansarayı ile ilgili daha fazla bilgi ve fotoğraf için, Doğu Ekspresi Yolunda Kültürel Miras: Sivas, Erzincan, Erzurum, Kars, Ardahan yazımızı okuyabilirsiniz.

Harmandöven (Ejder) Hanı (Iğdır)
Iğdır'da yer alan kervansaray, 13. yüzyıl sonlarında Sürmeli (Surmari) Emiri Şerafettin Ejder (Ezdera) tarafından yaptırılmış. Hazar Denizi’nin kuzeyinden güneye yönelerek Demirkapı’dan geçen ve Iğdır/Erzurum yoluyla batıya bağlanan güzergah üzerinde bulunan yapı, Iğdır yakınlarında olması nedeniyle bazı kaynaklarda Iğdır Kervansarayı, banisinin adından dolayı da Şerafettin Ejder Kervansarayı olarak tanınıyor. Yapıda işaretleri tespit edilen 16 taşçı ustasının rol aldığı anlaşılmış. Dikdörtgen planlı ve 3 bölümlü mekânda oluşan yapının duvarları dış cephede payandalarla desteklenmiş. Doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen bir alana oturtulmuş olan yapıya giriş, doğu cephe ortasından sağlanıyor. Cephenin iki köşesi yuvarlak takviye kulesi ile tahkim edilmiş. Bu kuleler, güney ve kuzeye bakan uzun cephe ortalarında üçer, kuzeybatı ve güneybatı köşelerinde de birer olmak üzere toplam 10’u buluyor.


MALATYA-TOKAT-AMASYA-ÇORUM-KASTAMONU GÜZERGAHI

Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı (Malatya)

Malatya’nın Battalgazi ilçesindeki Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı, 1637 yılında Padişah 4. Murad silahtarı Bosnalı Mustafa Paşa tarafından yaptırılmış. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Mustafa Paşa'nın, bu handan başka, bir hamam ve sebil yaptırmış olduğunu yazmış. Hanın askeri işlevi de bulunuyormuş. Doğuya giden yollar üzerinde bulunan kervansaray, şehrin ticari yoğunluğunu göstermesi bakımından önem arz ediyor.


Hekim Han (Taşhan)
Malatya’nın Hekimhan ilçesindeki tarihi Taşhan’ın birinci bölümdeki giriş kapısının üzerinde solda Ermenice sağda Süryanice, ortada ise Selçuklu sülüsüyle yazılmış kitabeler var. Buradan hanın 1218’de yapıldığı anlaşılıyor. Hanı yaptıran Ebu Salim Bin Ebu Hasan Ela-Şamas El Ekim El Malati devrinin ünlü hekimlerindenmiş. İkinci avlulu bölümündeki kitabe ise, buranın Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat devrinde yapıldığını gösteriyor. Han, önde kare bir avlu, etrafında sıralanan odalar, avlunun arka tarafında kendi içinde 3 bölüme ayrılan dikdörtgen kapalı bir bölümden oluşuyor.

Osmanlı şehir hanı: Taşhan (Tokat)


Tokat’taki Taşhan 1614-1630 yıllarında 4220 metrekare alan üzerine yapılmış büyük bir Osmanlı şehir hanı. Merkez Gaziosmanpaşa Caddesi üzerinde bulunan han, kuzey güney konumunda, kesme taş ve tuğladan, dikdörtgen ve iki katlı olarak inşa edilmiş. Zemin katın dış cephesinde 26, iç kısmında 43 olmak üzere 69 oda, birinci katta ise 46 oda var. Doğan Bey Vakfı’na ait olan hanın dış cephesindeki odalar, Tokat esnafına kiralanmış. 2006’da yapılan restorasyonda, Taşhan’ın iç kısmındaki odaların sıva, döşeme, tesisat ve kapı pencere doğramaları tamamen yenilenmiş. Taşhan; el sanatları, kültür, turizm ve ticaret merkezi haline getirilmiş.


Selçuklu Hanım Sultanından armağan: Mahperi Hatun Kervansarayı (Pazar Hanı)


Tokat’ın Pazar ilçesinde yer alan Mahperi Hatun Kervansarayı, Selçuklu Sultanı 1. Alaeddin Keykubad’ın eşi Mahperi Hatun tarafından 1238-39 yılında inşa ettirilmiş. Günümüze kadar ulaşabilen tarihi kervansaray, Konya'yı Sinop'a bağlayan kervan yolu üzerinde yer alıyor. 


Yazlık ve kışlık olmak üzere iki bölümden oluşan kervansarayın yazlık bölümü avlulu ve revaklı biçimde inşa edilmişken, kışlık bölümü tamamen kapalı ve üzeri ayaklı tonozlarla örtülmüş. 


Yazlık ve kışlık kısmına mukarnas kavsaralı portal kapılarla giriliyor.


Hıdırlık (Yeşilırmak) Köprüsü
Tokat-Amasya yolunda, Yeşilırmak üzerinde bulunuyor. Tokat yönündeki küçük ilk göz dışında, birbirine yakın büyüklükte dört sivri kemerli yapıya sahip... Tokat'ın Niksar ilçesinde bulunan Talazan Köprüsü de kervan yolundaki önemli yapılardan...

Tahtoba Hanı
Sivas-Tokat yolu üzerinde bulunuyor. 1238-46’da Melike Mahperi Hatun tarafından yaptırılmış. Doğu-batı doğrultusunda kareye yakın dikdörtgen planlı 3 bölümlü kapalı mekân ile doğusunda daha büyük boyutlu, kare planlı avludan oluşuyor. Günümüzde oldukça harap olan yapının kapalı bölümü tamamen, avlunun da güneyi yıkık. Avlunun kuzeyinde revaklar, doğusunda ise giriş eyvanının kuzeyinde avluya bir kapı ile açılan dikdörtgen planlı bir mekân var. Güneyinde ise küçük olanın diğerine kapı ile bağlandığı, diğerinin de bir kapı ile avluya açıldığı iki dikdörtgen mekân bulunuyor.

Çekereksu Hanı
Yozgat-Zile yolu üzerinde yer alan kervansaray, 1229-40’ta yaptırılmış. Valide Sultan Melike Mahperi Hatun tarafından yaptırılan han, kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlı 3 bölümlü kapalı mekân ile kare planlı avludan oluşuyor. Günümüze kalan izlerden, kapalı bölüm ile avlunun güneyindeki revakların üzerlerinin sivri tonoz örtülü olduğu anlaşılıyor.

Çınçınlı (Cimcimli) Sultan Hanı
Yozgat-Zile yolunda bulunan yapı, 1239-40’da Valide Sultan Melike Mahperi Hatun tarafından yaptırılmış. Han, kareye yakın dikdörtgen planlı kapalı bölümden ve ondan daha büyük bir avludan oluşuyor. Avlunun kuzey ve güneyinde kare planlı mekânlar bulunduğu kalan izlerden anlaşılıyor.

Ezinepazar Hanı
Amasya-Tokat yolu üzerinde Ezinepazar Köyü’nün doğu ucunda yer alıyor. Bölgedeki tüm hanlar gibi bu da Valide Sultan Melike Mahperi Hatun tarafından yaptırılmış. Doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı. Ortadaki daha geniş olmak üzere, 3 sahnı var. Yapıda düzenli aralıklarla, içlerinde ocağı bulunan nişli (duvar içine oyulmuş girinti) 1.50 m yüksekliklerinde setler bulunuyor. Bu kısımlar yolcuların dinlenmeleri ve uyumaları için yapılmış.

1949’da şehrin tek oteli: Velipaşa Hanı
Çorum’daki bu hanın 1866’da Hacı Hasan oğlu Veliyüddin Ağa tarafından yaptırıldığı tahmin ediliyor. Ön caddeye sıralanmış dükkanlar arasındaki çift kanatlı demir kapıdan avluya giriliyor. Karşıda ahşap kolonlu 7 aks, atların, at arabalarının barınağıymış. İlan odalarında duvarlarda kandil asacak çengeller, lamba konan raflar, süslemeli soba bağlantı delikleri hiç bozulmadan kalmış. Hanın mülkiyeti daha sonra Yozgat Mutasarrıfı Çorumlu Veli Paşa’ya geçmiş. Hanın 1949’da Çorum’un tek oteli olduğu söyleniyor. O yıllarda, avluda atlar, at arabaları ve otomobiller yan yana dururmuş. Şu anda alt bölümü market. Velipaşa ailesi mirasçılarına ait. Ancak vakfiye olduğu için satılamıyor.

Kurşunlu (İsmail Bey) Hanı (Kastamonu)
Han, Candaroğlu Beyi İsmail Bey tarafından 1460 yılında yaptırılmış. Yapı iki katlı ve 19x19 m. boyutlarında avlulu. İçte iki katta toplam 51 oda bulunuyor. Odaların önünde revaklar yer alıyor. Han dış cephesinde 11 adet dükkan yer alıyor.

Cinci (Kazasker Hüseyin Efendi) Hanı (Karabük)


Cinci Han, Sultan İbrahim’in döneminde Cinci Hoca lakaplı Kazasker Hüseyin Efendi tarafından yaptırılmış. Kesin yapım tarihi bilinmemesine rağmen 1640-1648 tarihleri arasında yaptırıldığı tahmin edilmekte. Kesme ve moloz taştan yapılmış han, iki kattan oluşuyor. Ortadaki avluya açılan iki katlı revakların gerisine odalar, güneybatısına ise avludan geçilen ahır bölümü yerleştirilmiş. Avlunun ortasında bulunan havuz genel görünümünü bugün de koruyor. Restore edilerek konaklama tesisi ve restoran olarak hizmet vermekte olan 2 katlı 62 odalı Cinci Hanı’nın giriş kapısı, kilit ve anahtarı; Türk demir işçiliğinin ilginç bir örneği olarak görülüyor. Han içindeki Kahve Müzesi turistler için kahve içip dinlenebilecekleri bir alan olmuş.


KONYA-ANTALYA-DENİZLİ GÜZERGAHI

Konya'dan batıya doğru yol üzerinde bulunan kervansaraylar;

Elikesik Han

Kavak (Başarakavak) Han

Kuruçesme Han
Kuruçeşme Hanı, Konya-Beyşehir güzergâhı üzerinde ve Hanönü Hanı diye de biliniyor. Doğu-batı yönünde uzanan han, avlu ve kapalı/barınak bölümünden oluşan dikdörtgen planlı bir oturum alanına sahip. Hanın inşaatında düzgün kesme ve kaba yonu taşlar kullanılmış. Ayrıca duvar örgüsü içinde yer alan antik devir yapı malzemesinin de devşirme olarak kullanıldığı görülüyor. Avluyu, giriş eyvanının kuzey ve güney kanatlarında yer alan ve düz atkılı birer kapıyla giriş eyvanıyla irtibatlandırılmış birer oda sınırlandırıyor. Kapalı/barınak bölümü taçkapısının alınlığı üzerindeki bir hayli bozulmuş mermer kitabesine göre yapının, Selçuklu Sultanı 1. Gıyâseddîn Keyhüsrev’in ikinci saltanatı sırasında ve 1207 yılında inşa edildiği anlaşılmış.

Altunapa Hanı
Konya-Beyşehir yolunda, Altınapa Baraj Gölü sahası içerisindedir. Yapı adını, banisi olan dönemin devlet adamlarından Şemseddin Altunapa’dan almaktadır. Konya-Beyşehir-Antalya kervanyolunun Selçuklu döneminde bilinen mevcut ilk durağıdır. Anadolu Selçuklularının genellikle 12. ve 13. yüzyıllarda inşa edilmiş avlulu ve kapalı kısmı bulunan hanlarının erken örneklerindendir. Yapının avlu bölümü doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen bir şema gösterir. Kapalı bölüm ile avlulu bölüm iki ayrı blok gibi olup, avlu kısmının sonradan eklendiği anlaşılmış. Hanın kapalı kısmının taçkapısında, niş (duvar içine oyulmuş girinti) kemerinin ön yüzünde ve hem niş hem de kapı kemerinin oturduğu yastıkların silmeleri dışında, süslemeli unsur bulunmuyor. Ayrıca birçok kısımda da Bizans dönemine ait devşirme malzeme kullanılmış.

Kızılören Han (Yazıönü Han)
Konya-Beyşehir karayolu üzerinde, Konya'ya 41 kilometre uzaklıkta olan Kızılören Hanı, 1206-1207 tarihlerinde Selçuklu Sultanı 1. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında ve Emîr Kandemir tarafından yaptırılmış. Cephenin ortasında yer alan ve basık tonozla örtülü bir eyvan kuruluşu halinde dış mekânı avluyla irtibatlandıran zemin katın giriş bölümü aynı formdaki bir kemer gözüyle cepheye açılıyor. Avlunun kapalı/barınak bölümü duvarına bitişik doğu ve güney köşelerindeki karşılıklı birer eyvanın, hanın dış köşelerine yerleştirilmiş dikdörtgen planlı ve sivri beşik tonozla örtülü birer odayla irtibatlandırılmış olması dikkati çekiyor. Hanın inşaatında düzgün kesme ve kaba yontlu taşlar kullanılmış.

Kireli Han

Gelendost (Mübarizüddin Ertokuş) Han
Gelendost ilçesi sınırları dahilinde bulunan ve Ertokuş Hanı ya da Gelendost Hanı adıyla geçen han, Eğirdir Gölü’nün doğu yakasında ve Eğirdir’i Konya’ya bağlayan tarihî kervan güzergâhının üzerinde. Hanın inşaatında düzgün kesme ve moloz taşlar ile tuğla kullanılmış. Kapalı/barınak bölümünün taçkapısındaki sülüs hatla yazılmış mermerden yapılmış 4 satırlık kitâbesine göre han, Mübârizeddîn Ertokuş tarafından 1203-1204 yılında yaptırılmış. Bu kervan yolunda Ertokuş tarafından yaptırılan medrese de bulunuyor.

Eğridir Sultan Hanı
Isparta Eğirdir’in Yeni Mahalle veya Kervansaray Mahallesi adıyla bilinen mevkiinde, göl kenarında yer alıyor. Yapı, 1237-38 yılında 2. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırılmış. Dıştan yaklaşık 40x85 m. ölçülerinde olan yapı, açık ve kapalı bölümlerden oluşuyor. Doğu-batı doğrultusunda uzanan dikdörtgen planlı. Avlu, kuzey ve güney cephelerde kapalı bölümden 5 metre dışarı taşkın. Kapalı bölümde batı cephede, köşelerde ve eksenin simetriğinde birer olmak üzere 4, kuzey ve güney cephelerde eksene simetrik birer dikdörtgen biçiminde payanda bulunuyor. Ayrıca açık bölümde kuzey ve güney cephelerin köşeleri ile eksende ve simetriğinde olmak üzere beşer, doğu cephesinde ise eksene simetrik olan dikdörtgen biçiminde birer payanda bulunuyor. Büyük ölçüde yıkılmış olan kapıda süsleme olup olmadığı anlaşılamamış. Yapının taçkapısının bezemeli parçalarının hanın yıkılması sonucu Eğirdir’deki kale kapısı ile iki yanındaki sur duvarlarında kullanılmak üzere taşınmış olduğu tahmin ediliyor.

Pınarpazarı Han

Pınarbaşı Han

Çardak Han (Hanabad Hanı)
Denizli-Eğirdir yolu üzerinde bulunan yapı 1230 yılında, o dönemde emir olan Esededdin Ayaz bin Abdullah eş Şehabi tarafından yaptırılmış. Bir kapalı bölüm ve avludan oluşan kervansarayda küçük kapalı bölüm avludan daha küçük. Kapalı bölümün taçkapısında, giriş kapısının üzerindeki kitabenin iki yanında, mukarnaslı konsollar üzerinde birer aslan figürü bulunuyor. Ayrıca, orta bölümün kuzeyindeki payelerin (taşıyıcı ayak) başlıkları üzerinde boğa, balık ve koyun figürleri var.

Laodikeia mermerinden: Akhan (Denizli)


Denizli-Afyon-Ankara karayolu üzerinde, Denizli’ye 7 kilometre mesafede, Çürüksu Çayı üzerindeki köprünün yakınında yer alan Akhan, 20 yıl Denizli valiliği yapmış olan Abdullah oğlu Emir Seyfeddin Karasungur bin Abdullah tarafından yaptırılmış. Han, 19. yüzyıl seyyah ve sanat tarihçisi Friedrich Sarre’ye göre, yakınındaki Laodikeia kenti kalıntılarından getirilen mermer kesme taşlarla inşa edilmiş. Taçkapının iki köşesinde kuleli cephesi ile anıtsal bir girişe sahip...

İncir Han (Burdur)
Antalya-Burdur yolu üzerinde, Bucak yol ayrımı sonrasındaki İncir köyü yakınındadır. 2. Gıyaseddin Keyhüsrev (1236-46) tarafından yaptırılmış olan İncir Hanı, düz bir arazi üzerinde yer alıyor. Beş tonozlu kapalı alan ve bir avlu kısmından oluşuyor. Yapının hemen yakınında bir çeşme ve hamam yer alıyor. İncir Han’ın kapalı kısım taçkapısı üzerinde iki simetrik arslan figürü yer alıyor. Arslanların sırtında insan başlı güneş rozeti, alt kısmında ise iki küçük yıldız rozeti görülüyor. 2. Gıyaseddin Keyhüsrev’in gümüş paralarında da bu tip arslan rozet bileşimleri görüldüğü ve İncir Han’ın bu sultanın eseri olduğu için, bu yapıda da aynı figürün arma gibi kullanıldığı düşünülüyor. İncir Han’ın içinde de, bir tonoz üzerinde, insan biçiminde ay veya güneş rozeti yer alıyor. 1992, 1993 ve 2000 yıllarında, hanın avlusunda arkeolojik kazı ve temizlik çalışması yapılmış, yapının toprak altında kalan kısımları ortaya çıkarılmış. Bezemeli kesme taş parçaları ve Anadolu Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait sikkeler bulunmuş.

Susuz Han (Burdur)
Susuz Han Antalya-Burdur yolu üzerinde Susuz Köyü içinde yer alıyor. Anadolu Selçuklu Sultanı 2. Gıyaseddin Keyhusrev döneminde (1237-1246) yapılmış. Susuz Han'ın sadece kapalı mekanı günümüze kadar korunarak gelebilmiş. Taç kapının bulunduğu batı cephesi üzerinde kalan duvar ve tonoz izlerinden batı kesiminde bir avlusu olduğu anlaşılmış. Girişin iki yanındaki mihrabiyelerin kemerleri üstünde yer alan 'ejder' ve 'melek' motifleri dikkati çekiyor. En gösterişli yeri taç kapısı...

Kırkgöz Han
Burdur-Antalya karayolundan yaklaşık 1 kilometre içerde, Antalya'ya 30 kilometre uzaklıktadır. Kuzey-güney yönünde uzanan dikdörtgen bir oturum alanı üzerine oturan han, geniş bir avlu etrafında sıralanan mekânları ve kapalı/barınak bölümüyle iki yapı kütlesi halinde inşa edilmiş. Açık bölüm avlu taç kapısı üzerindeki kitabeye göre han, 2. Gıyaseddin Keyhüsrev'in saltanat döneminde, 1236-1246 yılları arasında bir tarihte inşa edilmiş. Sözkonusu kitâbe, Sultan 2. Gıyâseddîn Keyhüsrev’i, daha önceki Selçuklu hükümdarlık alâmetleri arasında hiç görülmeyen taç, sancak ve kuşağın sahibi olarak tasvir ettiği gibi aynı zamanda ilk kez doğudan batıya seyahat edenlerin misafir edileceği bir yer olarak belirtilmiş olmasıyla da özgün bir örnektir.

Evdir Han (Antalya)
Antalya’nın 18 kilometre kuzey batısında, Antalya-Burdur yolu üzerinde bulunan yapı, 1. İzzettin Keykavus tarafından (1210-1219) yaptırılmış. Hanın kurulduğu alanda antik bir kent bulunuyor. Yapının bazı bölümleri bu kalıntılar üzerine kurulmuş ve antik kentten kalan yapı malzemeleri hanın inşasında devşirme malzeme olarak kullanılmış. Ortada geniş bir avlu ve 4 eyvanı ile kendine has bir plana sahip olan hanın en görkemli kısmı taçkapısı. Kemer nişinin (duvar içine oyulmuş girinti) içi, merkezde birleşen ve yüzeyleri istiridye kabuğu şeklinde bezenmiş mukarnasla doldurulmuş. Taçkapı da hafifçe kavisli bordürlerle şekillendirilmiş. Merkezdeki bordür 12 kollu yıldızlara bağlanan geometrik çerçeve oluşturuyor. Taçkapının iç yüzeyinde, üstleri iki sıra kavsaralı (taçkapıda asıl giriş kapısının üstünde kalan içbükey örtü kesimi) birer küçük mihrabiye yer alıyor. Avlu, 4 taraftan iki sıra revak ile çevrilmiş. Revaklar tonozlarla avluya doğru yöneliyor.

Sultan Alaeddin (Aspendos ya da Belkıs) Köprüsü (Antalya)


Antalya’nın Serik ilçesinin doğusunda, Köprüçay üzerinde yer alıyor. 1. Alaeddin Keykubad döneminde yaptırılmış olan köprü Roma döneminden de izler taşıyor. Yedi gözlü ve yapısı kırık hat şeklinde...

Kargı Han
Kırkgöz Han inşa edilirken yapılan hatalar Kargı Handa düzeltildiği için ondan daha sonra inşa edildiği düşünülüyor.

Alara Han (Alanya) ve Ali Köprüsü (Gündoğmuş)


Alara Han, Selçuklu Sultanı 1. Alaeddin Keykubat tarafından 1231’de Alanya-Manavgat sınırını oluşturan Alara Çayı’nın 9 kilometre kuzeyinde inşa edilmiş. Alaiye’den Antalya ve Konya’ya giden kervanlar, Alara Han’da konaklarmış. 


Hanın kuzey tarafında, basık bir kemerle taçlandırılmış, aslan başı kabartmasıyla süslenmiş bir portali var. 


Handa Selçuklu mimarisinde tek örnek olan, ön yüzüne aslan başı şeklinde oyulmuş kandil konsollar görülüyor. Burası 19. yüzyıl başında harabe haline gelmiş. Restorasyon, burayı 49 yıllığına kiralayan Pusat Mimarlık tarafından yapılmış.


Şarapsa Han
Alanya’nın batısında, bugünkü Antalya yolunun biraz içerisinde bulunuyor. 2. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırılmış. Tek tonozlu ince uzun iç alana sahip. Bir ucunda mescit bulunuyor. Yapı, dikdörtgen planlı tek bir mekân halinde tasarlanmış, kapalı barınak bölümü ile buna doğu kenarından bitişen ve kuzey-güney yönünde uzanan sivri beşik tonozla örtülü mescitten oluşan tek bir kütle halinde inşa edilmiş. Hanın kuzey cephesinin ortasında, beden duvarını da aşarak kesme taş örgülü prizmal bir kütle halinde cepheden dışarı çıkıntı yapan bir taçkapı yer alıyor. Binanın doğu kanadında yüksek duvarlarla çevrilmiş olan mescit bulunuyor. Hanın batısında, birkaç kilometre uzağında yer alan bir yapı kalıntısı var. Bu binanın geçmişte denizden gelecek tehditlere karşı “gözetleme kulesi” işlevi gören bir yapı olduğu düşünülüyor.


KONYA-KÜTAHYA-BURSA GÜZERGAHI

Konya'dan kuzeybatıya (veya iki yöne) Afyon'a doğru yol üzerinde bulunan kervansaraylar;

Dokuzun(cu) Han
Konya-Akşehir yolunun 25. kilometresinde bulunuyor. Emir-i İğdişan Hacı İbrahim tarafından 1210’da yaptırılmış. Üç kısımdan oluşan bir kapalı bölümü ve aynı genişlik ve büyüklükte bir avlusu var. 19. yüzyılın sonlarında yolun genişletilmesi ve ulaşım araçlarının değişmesi, yapıyı olumsuz yönde etkilemiş ve han kullanım dışı kalmış. Bu yüzyılda han bir dönem karakol olarak kullanılmış. Cumhuriyetin ilk yıllarında karakol kaldırılmış ve yapı tamamen terkedilmiş. Uzun yıllar harap durumda kaldıktan sonra 1990-95 yıllarında, kazı ve onarım çalışmaları sonucunda yapıdaki kapalı kısım onarılarak koruma altına alınmış. Han, kısmen özgünlüğünü yitirmiş.

Hacı Hafız Han

Kadın Han (Raziye Sultan)

Argıt Hanı
Konya-Akşehir yolu üzerinde yer alıyor. 1201-02’de dönemin başkomutanı Sipehsalar Şemseddin Altun-Apa tarafından yaptırılan han, kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlı. Payeler (taşıyıcı ayak) üzerine atılan kemerlerle 3 bölüme ayrılmış kapalı bölüm ile bunun kuzeyindeki avlu bölümünden oluşuyor.

İshaklı Hanı (Sâhipata Han)
Anadolu Selçuklu Devleti’nin en ünlü vezirlerinden biri olan Sahip Ata Fahrettin Ali tarafından 1249 yılında yaptırılan han, Afyon-Akşehir-Çay yolunda yer alıyor. Dikdörtgen planlı 5 bölümlü kapalı kısım ve daha büyük boyutlu kare planlı avludan oluşuyor. Orta sahnın üzerinde kubbe yer alıyor. Avlunun ortasında 4 paye (taşıyıcı ayak) üzerinde yükselen, çift taraflı merdivenlerle çıkılan kare planlı, üzeri kubbe ile örtülü köşk mescit bulunuyor. Kuzeybatısındaki çift sıra revaklı avlunun güney bölümü büyük ölçüde yıkılmış. Avlunun doğusunda eksende, dışa taşkın ve cepheden yüksek tutulmuş anıtsal taçkapısı bulunuyor.

Ebul Mücahit Yusuf (Çay-Taş) Han (Afyonkarahisar)
Taş Medresenin doğu cephesinin karşısında bulunan Taşhan (Ebul Mücahit Yusuf Hanı), kitabesine göre 3. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında, Ebul Mücahit Yusuf tarafından Taş Medresenin mimarı Oğul Bey'e 1278 yılında yaptırılmış. Günümüzde kapalı bölümü ayakta kalan hanın avlusu da varmış. Kare planlı kapalı bölümün tam ortasında kubbeli bir kısım var. Kubbede tuğla kullanılmış. İç mekandan kesme taştan yapılmış ayakları birleştiren kemerler üzerindeki üst örtüyü oluşturan tonozlar moloz taştan yapılmış. Moloz taştan inşa edilmiş olan hanın portali ise kesme taştan inşa edilmiş. Hanın üzeri toprak dam ile örtülü... 

Eğret Han

Osmanlı hanı: Döğer Kervansarayı (Afyon)


15. yüzyılda Sultan 2. Murat döneminde yapılan Afyon’un İhsaniye ilçesindeki Döğer Kervansarayı, enine dikdörtgen plan üzerine inşa edilmiş. Toplam uzunluğu 56.50 metre. Bitişik olarak iki ayrı bölümden oluşan tarihi kervansarayın birinci bölümü iki katlı şekilde inşa edilmiş. Uzun duvarlara bitişik ayaklar birbirine kemerlerle bağlanmış ve üzerleri çapraz tonozlarla örtülü. İki katlı bölümün ikinci katında kubbe ile örtülü odalar bulunuyor. Bu odalardan biri mescit olarak düzenlenmiş. Tek katlı olan bölümün duvarlarında moloz taşı kullanılmış, üzeri beşik tonoz ile örtülmüş.

Ortaköy Kervansarayı (İnegöl)

Yeniceköy Han (İnegöl)

Issız Han (Bursa)
Bursa Karacabey’de yer alan yapı, 1394-1395 yılında Celalüddin Eyne Bey tarafından yaptırılmış. Yapı dikdörtgen planlı. Kuzey-güney doğrultusunda yer alan han, kapalı tek mekânlı bir Osmanlı hanı. Giriş eyvanı güneyde bulunuyor.


BÜYÜKŞEHİRLERİMİZDEKİ HANLAR

1. Koçların baba ocağı şimdi müze: Çengel Han (Ankara)
Çengel Han, Damat Rüstem Paşa tarafından 1522-1523 yıllarında yaptırılmış. 20. yüzyılın sonunda terk edilmeden önce, tabakhane ve yün deposu olarak kullanılmış. Ortasında üstü açık, etrafı tonoz örtülü revakla çevrili bir avlu var. Ortada Vehbi Koç’un iş hayatına başladığı dükkan duruyor. Rahmi Koç harabe Çengel Han’ı, Müzeler Genel Müdürlüğünden 18 yıllığına kiralamış. Şu anda bir sanayi müzesi olarak hizmet veriyor. İçinde paletli traktörden 1918 model Ford otomobile, tren ve gemilere kadar 1200 obje bulunuyor. Müze, Ankara Kalesi’nin ana giriş kapısının karşısında, eskiden At Pazarı olarak anılan mevkide...

2. İzmir'deki Hanlar
Konak ilçesinde bulunan Kemeraltı’nda Hisar Camii’nin bitişiğindeki Kızlarağası Hanı, Kızlarağası Hacı Beşir Ağa tarafından 1744’te yaptırılmış. Kızlarağası Hanı, kareye yakın dikdörtgen planlı olup iki katlı büyük bir bina. İlk yapıldığı dönemde deniz kıyısındaymış, denizin doldurulmasıyla içeride kalmış. Batı cephesindeki giriş kapısının solunda Türkçe sülüs, 3 satıraltı mısralık bir kitabe var. Muhtelif sokaklara açılan 7 kapısı var. Avlunun üç tarafından hanın iç kısmına geçiliyor. İkinci kata giriş kısmından ve avlunun karşı tarafından merdivenle çıkılıyor. Üstü tuğla tonozla örtülü koridorların iki tarafında karşılıklı odalar sıralanmış. Tonozların kaide kısımlarına pencereler açılmış. İki katlı yapıdaki odalarda yolcular kalır, avluda ise kervanlarla getirilen mallar satılırmış. Sonradan bu dükkanlar tüccarların irtibat büroları olmuş. Uzun yıllar kaderine terk edilen han yıkılmış, yapıyı oluşturan eski taşlar numaralanıp yeniden inşa edilmiş. 1993’te hizmete açılmış.

Çeşme ilçesinde deniz kenarında bulunan Kervansarayın taç kapısı batı cephede, beşik tonozlu bir eyvan içinde, iki renkli taşla örülmüş sivri kemerli açıklık şeklindedir. Yapı kareye yakın dikdörtgen planlı avlu etrafında sıralanmış kubbe ve beşik tonoz örtülü odalardan ve kubbelerle örtülü revaklardan oluşuyor. Doğusunda boydan boya uzanan dikdörtgen planlı beşik tonozlu hacim ise develik ile yağhanedir.

Menemen ilçesinde bulunan, kuzeyden revaklar içinde yer alan eyvan türü taç kapıyla girilen Taşhan, açık avlu etrafında sıralanmış iki katlı odalar ile ahır kısmından oluşuyor. Kareye yakın dikdörtgen planlı avlunun etrafında kalın ayaklara oturan sivri kemerlerle revaklar dolaşıyor. Çapraz tonoz örtülü revakların gerisinde sıralanan odalara yuvarlak kemerli kapılarla giriliyor, odalarda birer ocak nişi ve dış cepheye açılan sivri kemerli pencereleri bulunuyor.

3. İstanbul'daki Hanlar


İstanbul'daki Kapalıçarşı, Fatih tarafından kurulmuş, Kanuni döneminde (1520-1566) büyütülmüş, 1701 yılında bugünkü planıyla inşa edilmiş.


18. yüzyıl sonunda yapılan Zincirli Han, Kapalıçarşı’nın kuzeyinde Tığcılar Sokağı’nda yer alıyor. Burası tek avlulu ve iki katlı bir ticaret hanı. Tığcılar Sokağı’ndaki sade yuvarlak taş kemerli girişi avluya beşik tonozlu bir geçitle bağlanıyor. İkinci kata çıkan merdivenler bu geçitte yer alıyor. Odalardaki ocaklar günümüze gelmemiş. Ama merdivenler, üst kattaki dükkanlar olduğu gibi duruyor. Kuyumcular, içeriye alarmlı sağlam kapılar yaptırmış ama hücre odaların dış kapılarını olduğu gibi korumuş. Üst katın odalarında eskisi gibi kuyumcu ustaları var. Hanın en ünlü siması ise Şişko Osman’ın, kendisiyle aynı adı taşıyan halı ve kilim dükkanı...

Sipahi Hanı ya da Katırcılar Hanı olarak da bilinen Taşhan, 1763’te inşa edilmiş. Laleli’deki hanın iki girişi var. Biri Gençtürk Caddesi, Mahvil Sokak’tan, diğeri ise Fethibey Caddesi’nden. Kapısından girip sıra dükkanların olduğu tonozu aşınca çiçeklerle kaplı büyük avluya varıyorsunuz. Eskiden kereste deposu olan bu mekanı Taşhan Vakfı Başkanı Kemal Ocak kurtarmış. Hanı titiz bir restorasyondan geçirmiş. Taşhan’ın avlusu ve buradaki restoran, Binbir Gece dizisinin mekanlarından...

4. Edirne'deki Hanlar
Edirne'deki Rüstem Paşa Kervansarayı 1554 tarihinde Rüstem Paşa tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmış. Birinci katta 39, ikinci katta 41 odası var. 1972 yılında restore edilerek otel olarak kullanılmaya başlanmış.
Edirne Bedesteni, 15. yüzyılda Çelebi Sultan Mehmet tarafından Eski Camiye (Cami-i Atik) gelir temini amacıyla yaptırılmış.

5. Kurtkulağı Kervansarayı (Adana)
Ceyhan'daki Kurtkulağı Kervansarayı 17. yüzyılda Hüseyin Paşa tarafından yaptırılmış. Yapı daha sonra mimar başı Mehmet Ağa tarafından onarılmış. Yapı 45.75x23.60 m. boyutlarında enine dikdörtgen planlı. İçte iki sıra halinde uzanan ayaklar ve sivri kemerler, yapının üzerini örten beşik tonozları taşıyor. Duvarlar kuzey ve güney cephelerde payandalarla desteklenmiş. Yapının giriş kapısı doğu cephede yer alıyor.

Hanların yazısını yazıp Faruk Nafiz Çamlıbel'in Han Duvarları şiirini okumadan bitirmenizi istemedik.

    Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,
    Bir dakika araba yerinde durakladı.
    Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,     
    Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar...     
    Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya,     
    Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya.     
    İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık!     
    Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık,     
    Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...     
    Arkada zincirlenen yüksek Toros Dağları,     
    Önde uzun bir kışın soldurduğu etekler,     
    Sonra dönen, dönerken inleyen tekerlekler...     

    Ellerim takılırken rüzgârların saçına
    Asıldı arabamız bir dağın yamacına.     
    Her tarafta yükseklik, her tarafta ıssızlık,     
    Yalnız arabacının dudağında bir ıslık!
    Bu ıslıkla uzayan, dönen kıvrılan yollar,
    Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar
    Başını kaldırarak boşluğu dinliyordu.     
    Gökler bulutlanıyor, rüzgâr serinliyordu.     
    Serpilmeye başladı bir yağmur ince ince.
    Son yokuş noktasından düzlüğe çevrilince     
    Nihayetsiz bir ova ağarttı benzimizi.
    Yollar bir şerit gibi ufka bağladı bizi.     
    Gurbet beni muttasıl çekiyordu kendine.
    Yol, hep yol, daima yol... Bitmiyor düzlük yine.     
    Ne civarda bir köy var, ne bir evin hayali,     
    Sonunda ademdir diyor insana yolun hali,     
    Arasıra geçiyor bir atlı, iki yayan.
    Bozuk düzen taşların üstünde tıkırdıyan     
    Tekerlekler yollara bir şeyler anlatıyor,     
    Uzun yollar bu sesten silkinerek yatıyor...     
    Kendimi kaptırarak tekerleğin sesine     
    Uzanmış kalmışım yaylının şiltesine.
 
    Bir sarsıntı... Uyandım uzun süren uykudan;     
    Geçiyordu araba yola benzer bir sudan.
    Karşıda hisar gibi Niğde yükseliyordu,     
    Sağ taraftan çıngırak sesleri geliyordu:
    Ağır ağır önümden geçti deve kervanı,     
    Bir kenarda göründü beldenin viran hanı.     
    Alaca bir karanlık sarmadayken her yeri     
    Atlarımız çözüldü, girdik handan içeri.
    Bir deva bulmak için bağrındaki yaraya     
    Toplanmıştı garipler şimdi kervansaraya.     
    Bir noktada birleşmiş vatanın dört bucağı,
    Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı.
    Bir pırıltı gördü mü gözler hemen dalıyor,     
    Göğüsler çekilerek nefesler daralıyor.
    Şişesi is bağlamış bir lambanın ışığı     
    Her yüzü çiziyordu bir hüzün kırışığı.
    Gitgide birer ayet gibi derinleştiler     
    Yüzlerdeki çizgiler, gözlerdeki cizgiler...     
    Yatağımın yanında esmer bir duvar vardı,     
    Üstünde yazılarla hatlar karışmışlardı;     
    Fani bir iz bırakmış burda yatmışsa kimler,     
    Aygın baygın maniler, açık saçık resimler...     
    Uykuya varmak için bu hazin günde, erken,     
    Kapanmayan gözlerim duvarlarda gezerken     
    Birdenbire kıpkızıl birkaç satırla yandı;     
    Bu dört mısra değil, sanki dört damla kandı.
    Ben garip çizgilere uğraşırken başbaşa     
    Raslamıştım duvarda bir şair arkadaşa;     
    "On yıl var ayrıyım Kınadağı'ndan     
      Baba ocağından yar kucağından     
      Bir çiçek dermeden sevgi bağından     
      Huduttan hududa atılmışım ben"     
    Altında da bir tarih: Sekiz mart otuz yedi...
    Gözüm imza yerinde başka ad görmedi.     
    Artık bahtın açıktır, uzun etme, arkadaş!
    Ne hudut kaldı bugün, ne askerlik, ne savaş;     
    Araya gitti diye içlenme baharına,     
    Huduttan götürdüğün şan yetişir yârına!...

    Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk,
    Soğuk bir mart sabahı... Buz tutuyor her soluk.
    Ufku tutuşturmadan fecrin ilk alevleri     
    Arkamızda kalıyor şehrin kenar evleri.
    Bulutların ardında gün yanmadan sönüyor,     
    Höyükler bir dağ gibi uzaktan görünüyor...     
    Yanımızdan geçiyor ağır ağır kervanlar,     
    Bir derebeyi gibi kurulmuş eski hanlar.
    Biz bu sonsuz yollarda varıyoruz, gitgide,     
    İki dağ ortasında boğulan bir geçide.
    Sıkı bir poyraz beni titretirken içimden     
    Geçidi atlayınca şaşırdım sevincimden:
    Ardımda kalan yerler anlaşırken baharla,     
    Önümüzdeki arazi örtülü şimdi karla.
    Bu geçit sanki yazdan kışı ayırıyordu,
    Burada son fırtına son dalı kırıyordu...
    Yaylımız tüketirken yolları aynı hızla,
    Savrulmaya başladı karlar etrafımızda.
    Karlar etrafı beyaz bir karanlığa gömdü;     
    Kar değil, gökyüzünden yağan beyaz ölümdü...     
    Gönlümde can verirken köye varmak emeli     
    Arabacı haykırdı "İşte Araplıbeli!"     
    Tanrı yardımcı olsun gayrı yolda kalana     
    Biz menzile vararak atları çektik hana.     

    Bizden evvel buraya inen üç dört arkadaş     
    Kurmuştular tutuşan ocağa karşı bağdaş.
    Çıtırdayan çalılar dört cana can katıyor,
    Kimi haydut, kimi kurt masalı anlatıyor...
    Gözlerime çökerken ağır uyku sisleri,
    Çiçekliyor duvarı ocağın akisleri.
    Bu akisle duvarda çizgiler beliriyor,
    Kalbime ateş gibi şu satırlar giriyor;
    "Gönlümü çekse de yârin hayali     
      Aşmaya kudretim yetmez cibali     
      Yolcuyum bir kuru yaprak misali     
      Rüzgârın önüne katılmışım ben"     
    Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı,
    Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı...
    Bu gurbetten gurbete giden yolun üstünde     
    Ben üç mevsim değişmiş görüyordum üç günde.
    Uzun bir yolculuktan sonra İncesu'daydık,
    Bir handa, yorgun argın, tatlı bir uykudaydık.
    Gün doğarken bir ölüm rüyasıyla uyandım,
    Başucumda gördüğüm şu satırlarla yandım!
    "Garibim namıma Kerem diyorlar     
      Aslı'mı el almış haram diyorlar     
      Hastayım derdime verem diyorlar     
      Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış'ım ben"     
    Bir kitabe kokusu duyuluyor yazında,
    Korkarım, yaya kaldın bu gurbet çıkmazında.
    Ey Maraşlı Şeyhoğlu, evliyalar adağı!
    Bahtına lanet olsun aşmadınsa bu dağı!
    Az değildir, varmadan senin gibi yurduna,
    Post verenler yabanın hayduduna kurduna!..
    Arabamız tutarken Erciyes'in yolunu:
    "Hancı dedim, bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu'nu?"
    Gözleri uzun uzun burkuldu kaldı bende,
    Dedi:     
           "Hana sağ indi, ölü çıktı geçende!"
    Yaşaran gözlerimde her şey artık değişti,
    Bizim garip Şeyhoğlu buradan geçmemişti...     
    Gönlümü Maraşlı'nın yaktı kara haberi.     

    Aradan yıllar geçti işte o günden beri     
    Ne zaman yolda bir han rastlasam irkilirim,     
    Çünkü sizde gizlenen dertleri ben bilirim.
    Ey köyleri hududa bağlayan yaşlı yollar,
    Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar!
    Ey garip çizgilerle dolu han duvarları,
    Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları!..     

TRT'nin hazırladığı 12 bölümlük "Kervan: Kadim Medeniyetin Yol Hikayesi" belgeselini izlemenizi tavsiye ederiz. "Anadoluda ışığı yanan her ev, bir kervansaraydır."

Belgeselde anlatılan yerler: Iğdır-Erzurum (Çobandede)-Erzincan (Tercan)-Tokat (Niksar)-Sivas (Divriği)-Kayseri (Sultanhanı)-Nevşehir (Saruhan)-Aksaray (Alayhan, Tepesidelikhan, Sultanhanı)-Konya (Çatalhöyük-Zazadin-Beyşehir)-Isparta (Ertokuş Hanı ve Medresesi)-Burdur (İncirhan, Susuzhan)-Antalya (Ali Köprüsü-Kırkgözhan-Alanya Kalesi)

Bizim gidemediğimiz ve fotoğrafı olmayan hanları görmek için Semerkand'dan Bosna'ya kadar olan kadim Türk İslam coğrafyasında, özellikle Anadolu Selçuklu, Osmanlı döneminde yapılan Türk İslam Eserlerini görebileceğiniz siteyi ziyaret edebilirsiniz.

Kültür Bakanlığımız tarafından seçilen Tarihin Tanıkları Hanlar yazısına da bakabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder