1 Eylül 2023

Yedi Tepe İstanbul 4: Fatih Tepesi

"Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler! Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler…" diye yazmış Necip Fazıl "Canım İstanbul" şiirinde. Nazım Hikmet hasretini "Yedi tepeli şehrimde bıraktım gonca gülümü." dizesinde dile getirmiş. Yahya Kemal de "Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!" dizeleriyle anlatmış. Daha nice şair ve yazara ilham vermiş yedi tepeli İstanbul...

Rivayete göre Roma İmparatoru Konstantin, o dönemde gökyüzünde güneş, ay ve 5 gezegenin olduğu gerçeğinden hareketle kenti 7 tepe üzerine kurmuş. Roma gibi Bizans ve Osmanlı da 7 tepeli kentin sınırlarını korumuş ve üzerine görkemli yapılarını dikmiş. İstanbul’un üzerinde kurulduğu yedi tepe, sur içi ya da Tarihi Yarımada da dediğimiz bölgede, yani fethedilen İstanbul’un tam merkezinde kalan bölümde yer alıyor. Edirnekapı’dan Sarayburnu’na uzanan üçgeni kapsıyor…

Aslında İstanbul'un yedi tepesi yok, Edirnekapı'dan biraz yükselerek giden yerler var. Yedi Tepe İstanbul tanımı, sur içinde kalan ve eski İstanbul'da belirgin olarak görülen hakim yedi tepeyi anlatıyor. Birinci tepede Topkapı Sarayı, ikinci tepede Nuruosmaniye Camisi, üçüncü tepede Süleymaniye Camisi, dördüncü tepede Fatih Camisi, beşinci tepede Yavuz Sultan Selim Camisi, altıncı tepede Mihrimah Sultan Camisi, yedinci tepede Haseki Külliyesi yer alıyor.

İstanbul’u “İstanbul” yapan Tarihi Yarımada’daki bu meşhur tepeleri ve burada bulunan en önemli eserleri gelin hep beraber keşfedelim. Bu yazımızda dördüncü tepeyi keşfedeceğiz.

Kentin en yüksek noktalarından biri olan dördüncü tepedeki başlıca anıt eser Fatih Camisi’dir. Kentin en yüksek noktası olması, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde buraya en prestijli anıtların yapılmasına neden olmuş. Bizans döneminde 12 Havariye adanan Havariyyun Kilisesi yapılmış ilk olarak bu tepeye. İstanbul’un Osmanlılar tarafından alınmasından sonra kısa süre için Rum Ortodoks Patrikhanesi olarak kullanılan bu kilise daha sonra Pammakaristos Manastırı’na taşınmış ve 1461 yılında yıkılarak yerine Fatih Camisi yapılmış. Sanki Yedim Camii, Molla Zeyrek Cami, Mehmet Emin Tokadî Türbesi, Eski İmaret Camii, Bozdoğan Kemeri, Kıztaşı, Millet Yazma Eser Kütüphanesi ve meşhur Kadınlar Pazarı da bu tepede yer alıyor.

"Yedi tepeli şehrimde
Bıraktım gonca gülümü.
Ne ölümden korkmak ayıp,
Ne de düşünmek ölümü."

Osmanlı sultanlarının yedincisi Fatih Sultan Mehmed, 29 Mart 1432’de Edirne’de doğdu. Babası Sultan 2. Murad, annesi Hüma Hatun’dur. Devrinin büyük alimlerinden çok iyi bir eğitim almıştı. Hocalığını da yapmış olan Akşemseddin, en çok değer verdiği alimlerden biriydi. 19-20 yaşlarında Osmanlı Padişahı olan Sultan 2. Mehmed, İstanbul’u fethedip 1100 yıllık Doğu Roma İmparatorluğu'nu ortadan kaldırarak Fatih unvanını aldı. 1456 yılında üçüncü seferinde Belgrad kalesini kuşattı ama başarı ile sonuçlanmadı.

Fatih Sultan Mehmed, nikris hastalığından dolayı 3 Mayıs 1481 günü, Maltepe’de vefat etti ve Fatih Camii’nin (1463-1470) yanındaki Fatih Türbesi’ne defnedildi. Fakat yaygın bir söylentiye göre Fâtih'in naaşı, türbeden caminin mihrabı altına kadar uzanan bir dehlizin sonundaki bir mezar odasında bulunuyormuş.

"Fâtih Sultan Mehmed Hânın babası Gazi Murad Hân, Muhammed sûre-i şerifini okurken oğlunun doğum müjdesini aldı ve adını Mehmed koydu, devrinin en değerli âlimlerinin elinde yetişen Sultan Mehmed 19 yaşında hükümdar oldu. Osmanlı hükümdarları içinde hem en dâhi asker, hem en güzide devlet adamı, hem de en büyük âlim olanıdır." diye anlatılıyor kaynaklarda...

İstanbul’un ve daha birçok diyarın fatihi, ideallerimize yön veren büyük komutan, Hz.Muhammed'in (sav) müjdelediği komutan, sadece fetheden değil, tarihte çağ açan, İstanbul'u Türk milletine miras bırakan büyük padişah, Allah’ın yeryüzündeki kılıcı hazreti Fatih Sultan Mehmet Han...


Şiirlerinde Avni mahlasını kullanmıştır:

"Senin tenine değmeyen, Yağmuru istemem, Meltemi istemem.
Sana yanmayan yıldızı, istemem.
Bülbüller söyleyecekse, seni söylesin
Senden okumayan Bülbülü, Ne söylerse dinlemem.
Özlemim sen olacaksan, yansın yüreğim
Sılası sen olmayan vatanım, Gurbet istemem vatan istemem.
Senden gayri bir aşkla kül olursa kalbim, Bu kalbi istemem,
Sonu sana çıkmayan yolum, Yönü istemem yolu istemem.
Kalbini fethedecekse, Geçerim bin Sina’yı birden, Yoksa neyime bu fethi,
İstemem Mısrı, istemem cihanı.
Ben Sultan Mehmet’im, Önündeyim Konstantin'in,
Yakarım ben bu şehri, Bir tebessümün için.
Ben senin ümmetinim, Sensin benim efendim,
Senden gayrı senden başka, Efendi istemem sevgi istemem."

Fâtih Türbesi karşısında, Fatih Sultan Mehmet Hanın hanımı Gülbahar Valide Hatunun türbesi de bulunuyor.


Gülbahar Hatun yaklaşık 11 yıl kadar sarayda güçlü bir sima olarak yaşadıktan sonra vefat etmiş. Türbe, kesme taştan sekizgen planlı olarak inşa edilmiş ve üzeri kubbe ile örtülmüş. Türbede ayrıca kızı Gevherhan Sultan ve iki saraylının da sandukaları var.

Fatih Sultan Mehmed Han'dan sonra buradaki diğer türbeleri de ziyaret ettik. Gazi Osman Paşa Türbesi 1900 yılında Sultan 2. Abdülhamit tarafından Mimar Kemalettin’e yaptırılmış. Gazi Osman Paşa, Plevne Kahramanı olarak ün kazanmış değerli askerlerimizdendir. Sultan 2. Abdülhamit ona “Gazi” ünvanı ile bir kılıç hediye etmiş, bir süre sonra da Mabeyn Müşavirliği’ne getirilmiş. 5 Nisan 1900 tarihinde vefat etmiş. Vasiyeti üzerine Fatih Camii haziresine gömülmüş.

2021 yılında vefat eden eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Kadir TOPBAŞ'ın mezarı da burada bulunuyor.

Fatih’te bulunan ve oldukça geniş bir alana yayılan Fatih Camii külliyesi, İstanbul’un fethinden sonra inşa edilmiş ilk külliye olma özelliği taşıyor. Külliye merkezinde bulunan Fatih Cami, caminin güney avlusunda bulunan türbeler ve etrafı pencere açıklıklı duvar ile çevrelenen haziresi ile dini yapılar bütünlüğü oluşturuyor. Başta Fatih Sultan Mehmet’in türbesi olmak üzere, Fatih’in eşi Gülbahar Hatun, Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa’nın ve mesnevi mütercimi Abidin Paşa ve Veysel Paşa’nın mezarları ve daha birçok önemli isimlerin mezarları bu hazirededir.

Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul fethinden on yıl sonra, yani 1462 ve 1470 yılları arasında yaptırılmış. Fatih Camii zamanın en büyük dinî ve kültürel merkezi olacak bir külliye şeklinde inşa edilmiş. İçindeki 16 medrese, hastane, tabhane, imarethane, hamam ve kütüphaneden oluşuyor. Cami 1766 depreminde yıkıldıktan sonra onarılarak 1771'de bugünkü halini almış.

İstanbul'un yedi tepesinden birinin üstüne inşa edilmiş bu cami görülmeye değer, çok geniş bir bahçesi var, bir tarafta çocuklar koşturuyor bir tarafta Kur'an okuyanlar hiç eksik kalmıyor. İçine girer girmez maneviyatı hissedebiliyorsunuz. Gerek bulunduğu konum gerekse yapısı itibariyle içine girdiğinizde manevi bir huzura eriyorsunuz ve hûşû içinde namaz kılma hissine varıyorsunuz. Tarihi yapıların birçoğunda hissedilen bu maneviyat aynı zamanda Peygamber Efendimiz'in hadîsine mazhar olan Sultan Mehmed Han'ın türbesinin yanında olmasıyla daha da artıyor.

Sekiz köşeli şadırvanlı avlu caminin arka kısmında yer alıyor.

Merkezi kubbenin etrafında 4 yarı kubbesi ve 2 minaresi olan dördüncü tepedeki bu büyük cami her yerden görünüyor. On iki dilimli olan minare, cami ile büyük bir ahenkle birleşmiş. Minarelerin taş külahları 19. yüzyıl sonunda yapılmış.

Kemerler genellikle kırmızı taş ve beyaz mermerlerle işlenmiş, yalnız mihverdekilere yeşil taş kullanılmış.

Alt ve üst pencerelerin etrafı geniş silmelerle çevrelenmiş.

Söveler mermerden ve gayet geniş, kuvvetli silmelerle belirtilmiş.

Cami içinde 18. yüzyıl atmosferini yansıtan süslemeler mevcut. Mihrabında bu döneme uygun olarak barok süslemeler bulunuyor. Mihrabın köşeleri yeşil direkli, kum saatleri ile süslü ve üstü zarif bir taçla bitiyor. Mihrabın başına celî sülüs ile Al-i İmrân Suresi 39. ayet-i kerimenin bir kısmı yazılmış; “Fenâdethül melâiketü ve hüve kaimün yüsallî fil mihrâbi” 

Mihrabın sol tarafında, türbe yanından geniş bir rampa ile girilen Hünkar mahfili ve odalar bulunuyor.


Mermer minber, Sultan 3. Mustafa zamanında caminin ihyası sırasında yapılmış. Üst kısmı sarkıtlarla yapılmış mukarnas olup köşelerinde yeşil kum saatleriyle süslenmiş direkler bulunuyor.


Minberin geri kısmında yer alan müezzinler mahfili 14 adet mermer direk üzerine istinat ettirilmiş.

Kesinlikle gidilip görülmesi gereken muhteşem bir işçilik, muhteşem bir yapı...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder