28 Eylül 2023

Miras Coğrafyalar: 48 Milli Parkımız


Ülkemizin coğrafi güzelliği ve çeşitliliği büyüleyici. Dört mevsimin de yaşanabildiği bu topraklarda eşsiz bitki ve hayvan türleri barınıyor. Aynı yaşam alanını paylaştığımız tarihi toplulukların ve şehirlerin kalıntılarıysa güzelliğimize renk katıyor.

Doğal dokunun bozulmasını engellemek ve bölgenin denetim altında tutulmasını sağlamak amacıyla 1956’daki yasal düzenleme ile belirlenmeye başlanan tarihi ve doğal alanlar “milli park” olarak ilan ediliyor. Günümüze dek devam eden belirlemeler sonucu şu anda 48 milli parkımız bulunuyor. Bunların 7 tanesi Tarihi Milli Park olarak belirlenmiş, böylece tarihe ait bilgi ve milliyet duygusunun pekiştirilmesi hedefleniyor. 

2022 yılında Abant Gölü Milli Parkının da listeye dahil olmasıyla Türkiye’nin Milli Parkları haritası aşağıdaki gibi şekillendi. Her biri birbirinden güzel olan bu parklar, bizim gibi doğal yaşam gezilerini sevenlerin sıklıkla uğradığı yerler. Temiz havası, bol oksijeni, doğal güzelliği, yeşilliği ile endemik bitkilerin yer aldığı bu yerleri mutlaka görmelisiniz. Yazımızda, Türkiye’de bulunan Milli Parkların özellikleri, görülecek yerleri ve ulaşımı hakkında deneyimlediğimiz ve derlediğimiz bilgileri paylaşacağız. Bazılarında yalnızca yürüyüş, bazılarında konaklama yapabileceğiniz milli parklar listemiz sizinle!

24 Eylül 2023

Salyangozun İzinde: Türkiye’nin 22 Sakin Şehri


Yaşamın kolay ve sakin olduğu şehirlere verilen ve “Sakin Şehir” veya “Yavaş Şehir” anlamına gelen Cittaslow, 1999 yılında İtalya’da kurulmuş, uluslararası bir belediyeler birliği hareketi. “Sakin Şehir” hareketi günümüzde 30 ülkeye yayılmış durumda. Bir kentin “Sakin Şehir” olması için Cittaslow felsefesine uygun hareket etmesi, nüfusunun 50.000 altında olması ve birliğe sunduğu başvuru dosyası üzerinden yapılan değerlendirmeden geçer puan alması gerekmekte. Bir kentin değerlendirmeden geçmesi için çevre, altyapı, sosyal uyum, kentsel yaşam kalitesi politikaları gibi kriterlerin yerine getirilmesi gerekiyor.

Türkiye de geleneksel yaşam ve üretim biçimlerini koruyan şehirlerin yer aldığı bu ağa dahil. Ülkemizin farklı noktalarında, uluslararası "Sakin Şehir" kriterlerine uyan tam 22 küçük ilçe ve kasaba var. Huzurun hakim olduğu bu yerlerin bazılarını duymuş olabilirsiniz. Kafanızı dinleyip, güzel yemekler yiyebileceğiniz bir yerlere gitmek istiyorsanız, aradığınız yer bu listede. İşte sakin şehirlerimiz:

21 Eylül 2023

Dünya Miras Listesinde Türkiye: 21 Kültürel Miras

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO); bütün insanlığın ortak mirası olarak kabul edilen evrensel değerlere sahip kültürel ve doğal varlıkları dünyaya tanıtmak, toplumda söz konusu evrensel mirasa sahip çıkacak bilinci oluşturmak ve çeşitli sebeplerle bozulan, yok olan kültürel ve doğal değerlerin yaşatılması için gerekli işbirliğini sağlamak amacıyla 1972 yılında kurulmuştur.

Uluslararası önem taşıyan ve bu nedenle takdire ve korunmaya değer doğal oluşumlara, anıtlara ve sitlere “Dünya Mirası” statüsü tanınıyor. Üye devletlerin UNESCO’ya başvurusuyla başlayan ve uzmanların başvuruları değerlendirmesi sonunda tamamlanan bir işlem dizisinden sonra aday varlıklar Dünya Miras Komitesinin kararı doğrultusunda bu statüyü kazanıyor.

20 Eylül 2023

Dünya Miras Geçici Listesinde Türkiye: 79 Miras Adayı


UNESCO Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme kapsamında taraf devletler, UNESCO Dünya Miras Listesi’ne kaydedilmesi uygun olan varlıklara ilişkin envanterlerini (geçici liste) UNESCO Dünya Miras Merkezi’ne iletmekle yükümlüdürler. UNESCO Dünya Miras Merkezi’nce yayınlanan bu listede yer alan varlıklara ilişkin hazırlanan adaylık dosyaları Dünya Miras Komitesi’ne sunulmaktadır. Geçici Listeler hazırlanırken varlıkların Dünya Miras Komitesi’nce belirlenen kriterleri karşılama durumları ile mimari, tarihi, estetik ve kültürel, ekonomik, sosyal, sembolik ve felsefi özellikleri de dikkate alınmaktadır.

İlk kez 1994 yılında UNESCO Dünya Miras Merkezi’ne iletilen Geçici Listemizde; 4 karma (Amasya Harşena Dağı, Antalya Kekova ve Güllük Dağı, Erzincan Kemaliye), 3 doğal (Tuz Gölü, Kızılırmak Deltası, Ballıca Mağarası) ve 72 kültürel olmak üzere toplam 79 adet varlık bulunmaktadır.

19 Eylül 2023

Anadolu'nun Ahşap Camileri: Ankara, Konya, Eskişehir, Afyonkarahisar, Kastamonu


Mimari malzeme olarak genellikle kesme taşın kullanıldığı Anadolu-Türk mimarisinde, ahşap tavanlı olan ve bu tavanın ahşap desteklerle taşındığı camiler, özel bir yapı grubunu oluşturuyor. 13. ve 14. yüzyılda özellikle Anadolu’nun iç ve batı bölgelerinde inşa edilen bu yapılardaki ahşap kullanımı, Türklerin Orta Asya ve Horasan bölgesindeki mimari üslubunu hatırlatıyor. Yapı içlerindeki ahşap yüzeylerin “kalem işi” adı verilen süslemelerle bezeli olduğu bu camiler, dıştan sade görünümlerine karşın renkli bir iç mekana sahip...

Afyonkarahisar Ulu Camii (1272-77), Eskişehir Sivrihisar Ulu Camii (1274-75), Ankara Ahi Şerefeddin (Arslanhane) Camii (1289-90), Konya Beyşehir Eşrefoğlu Camii (1296-99) ve Kastamonu Kasaba Köyü Mahmut Bey Camii (1366-67), UNESCO Dünya Mirası Listesinde de yer alan “Anadolu’daki Ahşap Tavanlı ve Ahşap Destekli Camiler”in en üstün örnekleri...

18 Eylül 2023

Kendi Medeniyetimize Doğru: 34 İlimizdeki Ulu Camiler


Camilere olan bağlılığımızı ve sevdamızı bu listeyle taçlandıralım dedik. Hem bize anı kalsın hem size fikir olsun diye gezdiğimiz camileri yazdık...

Türkiye sınırları içinde kaç tane ulu cami vardır? Hiç düşündünüz mü? Anadolu’nun en eski yapıları arasında olan, özel olarak cuma namazı için şehrin merkezinde inşa edilen ulu camiler, geçmişten günümüze kültürel birer miras. Cuma namazı hür Müslüman erkeğe farz olduğundan sultanlar ve beyler, idaresindeki bölgenin özgür olduğunun bir ifadesi olarak ulu camileri yaptırmış. Bu açıdan ulu camiler, bir güç göstergesi ve bağımsızlık sembolü imiş. Anadolu'nun dört bir köşesinde yükselen tarihi ulu camiler, bilinen işlevlerinin yanı sıra bugünkü alışveriş merkezlerinde olduğu gibi ticaretten sosyal yaşama kadar hayatın merkezinde yer alıyormuş.

"Camiler ve minareler,
İslam'ın hoş alameti..."

Anadolu'da birçok il ve ilçenin merkezinde ulu cami var. Bulundukları şehrin genellikle en büyük camisi olma özelliğini hâlâ koruyan bu camilerin büyük çoğunluğu ibadete açık. Çok az bir kısmı, sonradan yapılan daha büyük camilerden dolayı, en büyük cami olma vasfını kaybetmiş. Söz konusu camilerin bir kısmı da deprem veya yangınlar sebebiyle yıkılmış.

Türkiye’de 41'i şehirlerde, 77'si ilçelerde tespit edilmiş toplam 118 ulu cami bulunuyor. Ulu camiler, bölge olarak en çok Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu ve Ege'de. İl olarak sırasıyla: Diyarbakır'da 8; Urfa ve Konya'da 6; İzmir ve Isparta'da 5; Mardin, Kahramanmaraş, Kayseri, Tokat ve Kütahya'da 4; Bitlis, Adıyaman, Erzurum, Malatya, Sivas, Aksaray, Çorum ve Afyon'da 3'er tane ulu cami var.

Bu camiler genellikle bulundukları yerin adını taşıyor. Bursa, Sivas, Kayseri, Erzurum, Cizre, Çermik, Eskil, Elbistan gibi. Bunun yanında Cami-i Kebir, Büyük Cami gibi isimlerle de adlandırılıyor. Bir kısmı da tıpkı Osmanlı döneminin selâtin camileri gibi, bânilerinin adıyla biliniyor.

Anadolu coğrafyasının dört bir yanında ‘Ulu Cami’lere şahit olursunuz. Bu camilerin çoğu Selçuklu ve beylikler döneminden miras kalan ecdat yadigârları. Ve çoğu hala bulundukları şehrin en ‘Ulu’ camileri…

34 ildeki ulucamileri sıraladık. Bazı illerde tek cami, bazı illerde birden çok camiden bahsettik. Çok eski yıllardan bu yana tamamı olmasa da bir kısmı ayakta kalmayı başarabilmiş, restorasyon desteğiyle günümüzde de varlığını sürdüren ulucamilerden fotoğraflarını bizzat çektiklerimizi anlattık. Bunu yaparken daha önceki listelerimizde olduğu gibi plakaya göre sıraladık. Anadolu’da birçok il ve ilçenin merkezinde bulunan bu tarihi camilerin en meşhurlarından 41 tanesini sizler için derledik.

17 Eylül 2023

Anadolu'nun İlk Üniversiteleri: 17 Selçuklu Medresesi


İslamiyette medreseler, dönemlerinin yüksek okul eğitimi veren çoğu zaman cami ile birlikte aynı külliye içerisinde yer alan vakıf müesseseleridir. Bugünkü yüksek öğretimin yapıldığı yer anlamına gelen medreseler, Peygamberimiz Hazreti Muhammed'in evinin bir bölümünü eğitim için yaptırdığı "Suffa" adı verilen mekana dayandırılıyor.

İslam geleneğinde önemli yere sahip eğitim ve öğretim yeri medreseler, Selçuklu döneminde çok sayıda ilim ve devlet adamının yetişmesini sağlamış. Medrese geleneği Selçuklu ve Beylikler döneminde de devam etmiş. Camiler, tekke ve zaviyelerle birlikte, Selçuklu ve Beylikler döneminin en önemli eğitim kurumları medreselermiş. Vakıf kültürüyle hizmet veren bu medreselerde, tarih boyunca fıkıh, hadis, fen, astronomi, matematik, geometri ve kozmografya gibi çeşitli ilimler öğretilmiş.

Anadolu Selçuklularında medreseler verdikleri eğitime göre Darü-l Hadis (İlahiyat fakültesi), Fıkıh (Hukuk fakültesi) ve Tıp Medresesi şeklinde sınıflandırılmış. Selçuklu medreseleri; sultanlar, hanedan ailesinin üyeleri, üst düzey devlet adamları ve komutanlar tarafından yaptırılmış. Varlıklı kişiler isterlerse medrese kurabilir ve bir vakfiye ile işletilmesini sağlarmış. Öğrencilere parasız eğitim verilir, onların tüm ihtiyaçları ile medresede çalışan görevlilerin maaşları da vakıf gelirinden karşılanırmış.

Eğitime ve Anadolu'nun aydınlanmasına büyük katkısının yanında, mimari özelliği ile de dikkati çeken bu medreselerden ayakta kalan bazılarının taç kapıları, çini süslemeleri, geometrik desenli ahşap ve taş işlemeleri Türk-İslam sanatının önemli eserleri olarak gösteriliyor. 12. ve 13. yüzyılda Anadolu Selçuklu Devleti döneminde inşa edilmiş olan Anadolu Selçuklu Medreseleri, zarif taş işçiliği, mimari özellikleri ve Anadolu’ya has süsleme şemalarıyla dikkat çekiyor. Anadolu’da inşa edilmiş onlarca Selçuklu medresesinden günümüze ulaşmayı başaran eserler, daha çok 13. asrın ilk yarısında yapılmış.

Medreselerde eğitim ve yönetiminden müderris sorumluymuş. Büyük medreselerde birden fazla müderris bulunsa da içlerinden birisi yönetici seçilir, diğerleri eğitimi yürütürmüş. Müderrislerin mezhepleri vakfiyede belirtilirmiş. Fıkıh (İslam hukuku) dersinden müderris sorumluymuş, ilahiyat ve edebiyat derslerini ise diğer öğretim üyeleri verirmiş.

Müderrisler tarafından kıdemli öğrenciler arasından seçilen muidler ilk seviyedeki öğrencilerin eğitimiyle ilgilenirmiş. Öğrencilerin medreseye kabulü devletin emir ve iznine bağlıymış. Medreselerde eğitim süresi yaklaşık 3 yıl olup öğrenci sayısı ortalama 20-40 arasındaymış. Öğrenciler seçtikleri müderristen aldıkları eğitim sonunda icazet (diploma) alırlarmış.

Anadolu medreseleri açık avlulu ya da kapalı avlulu olarak inşa edilmiş. Yapının temel mimari elemanları dikdörtgen avlu ve buraya açılan eyvandır. Öğrenciler avluya açılan penceresiz hücre odalarında uyurlar, eyvanları ise dinlenme ve çalışma alanı olarak kullanırlar, dershanelerde eğitim alırlarmış. Avlunun ortasında genellikle bir havuz, şadırvan veya su kuyusu bulunurmuş.

Medrese, cami yanında bile olsa kendine ait mescidi olurmuş. Bazen de eyvanlardan birisi mescit olarak kullanılırmış. İlhanlı ve Selçuklularda medreseyi yaptıran şahısların mezarları medrese içerisindeki türbeye defnedilirmiş.

Osmanlı, kendisinden önce Anadolu’da hizmet veren Selçuklu medreseleri aracılığıyla büyük bir ilmi geleneği devralmış. Osmanlı Devletinin 1330'da yaptırdığı ilk medrese İznik'teki Orhan Gazi Medresesidir. Fatih Sultan Mehmet, dönemin en büyük medreseleri olan Medaris-i Semaniyeyi (Sekiz Medreseler) yaptırmış. Kanuni döneminde ise Osmanlı Devletinin en büyük kurumu olan Süleymaniye Medresesi (1556) ile Rüstem Paşa Medresesi yapılmış. Cumhuriyet döneminde medreselerin yerini Batılı eğitim kurumları almış. Büyük Selçukluların ilmi ve kültürel mirasının Osmanlı’ya aktarılmasında önemli bir köprü olan Anadolu Selçuklu ve Beylikler dönemi medreselerinden hakkını veremesek de en azından birkaç tanesiyle tanış olalım dedik.

UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nde de yer alan "Anadolu Selçuklu Medreseleri" başta Konya, Kayseri, Sivas, Erzurum, Kırşehir olmak üzere Türkiye'nin birçok kentinde yerli ve yabancı turistler tarafından ziyaret ediliyor. Listede yer alan medreseler; Konya’daki İnce Minareli Medrese ve Karatay Medresesi, Sivas’taki Çifte Minareli Medrese, Gök Medrese, Buruciye ve Şifaiye Medresesi, Erzurum’daki Yakutiye Medresesi ve Çifte Minareli Medrese, Kayseri’deki Sahibiye Medresesi ve Çifte Medrese ile Kırşehir’deki Cacabey Medresesi’nden oluşuyor. Bu listede yer alan medreselere ek olarak biz şimdiye kadar gezdiğimiz yerlerde, Selçuklu medreselerinin en nadide örneklerini; Amasya, Tokat, Mardin ve Edirne'de gördüğümüzü söyleyebiliriz.

16 Eylül 2023

Anadolu'nun İlk Hastaneleri: Darüşşifalar (Şifahaneler)

Darüşşifalar hastaların tedavi edildiği, bununla birlikte tıp eğitiminin verildiği, çeşitli ilaçların geliştirildiği yerlerdi. Anadolu Selçuklu döneminde inşa edilen darüşşifalarla Osmanlı dönemi darüşşifaları farklılık göstermekle beraber; Osmanlı’nın, Selçuklu tedavi yöntemlerini esas alıp bu yöntemleri daha da geliştirerek darüşşifaları devam ettirdiğini görürüz.

Günümüzden 800 sene önce Anadolu topraklarında kurulan ilk darüşşifayla beraber, ilerleyen asırlar içinde Türkler eşi benzeri olmayan tıp eğitim sistemine imza atmış ve Avrupa’ya örnek olmuştur. Selçukluların Avrupa’daki Rönesans döneminin tıp eğitimine, hastane sistemlerine büyük örnek teşkil ettiğini özellikle vurgulamak lazım. Avrupa’da 1800’lerde bile akıl hastalarının işkence görüp dışlandığını düşündüğünüzde, 1200’lerde Bimarhanelerinde akıl hastalarını tedavi eden Selçukluların emsalsiz bir örnek olması takdire şayan...

Selçuklularda, saraylarda ve kervansaraylarda da darüşşifalar bulunmaktaydı. Dahası Melikşah’ın ordusunda seyyar bir hastane bulundurduğunu da göz önüne alırsak seyyar darüşşifaların varlığını da belirtmiş oluruz. Anadolu’da müthiş bir kervan ağı kuran Selçukluların, ticaret hayatını canlı tutabilmek için kervansaraylarında da böyle bir sağlık sistemi kurmuş olması şaşırtıcı değil elbet...

Osmanlı döneminde ise darüşşifaların varlığının devam ettiğini görürüz. Selçuklulardan aldıkları esas tedavi yöntemlerini geliştiren Osmanlı, “Külliye” dediğimiz sistem içerisinde darüşşifaların gelişimine devam eder. Bir cami çevresinde oluşmuş yapılar topluluğuna külliye dendiğini biliyoruz. Osmanlı, külliye içerisinde kurduğu darüşşifalarda hastaları tedavi ederken, bir taraftan da yetim ve yoksulların yiyecek, sağlık gibi ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde sistem kurmuştur. Hem Selçuklularda hem de Osmanlı döneminde sağlık hizmetleri ücretsiz olarak verilmekteydi. Ayrıca gelen her kim olursa olsun din, dil, ırk ayrımı yapılmadan tedavi edilirdi.

15 Eylül 2023

Uzun İnce Bir Yolda: İpek Yolu'nun Kervansaray ve Hanları


Türkiye’nin dört bir yanında Selçuklular döneminde inşa edilen han ve kervansaraylar var. Selçuklu devrinde ticari yol ağı üzerinde kervanların akşamları güvenli bir şekilde konaklamaları için sultan hanı da denilen kervansaraylar yapılmış. Büyük ticaret yolları üzerinde kurulmuş olan Selçuklu kervansaraylarının aralarındaki uzaklıklar, deve yürüyüşü ile günde 9 saat, yani 40 kilometre esas tutularak saptanmış. Çevrelerindeki yüksek duvarlarla korunan ve barış zamanlarında pazaryeri olarak da iş gören bu kervansaraylar savaşta kale olarak da kullanılırmış. Selçuklu kervansarayları 3 genel tipe uygun olarak yapılmış. Bunlar; yazlık denilen avlulu, kışlık denilen kapalı ve her iki türün birleştirilmesinden oluşan karma tiplerdir. Osmanlı döneminde şehirlerdeki hanlar ticaret ve konaklamak için yapılmış gelir getirici vakıf yapılarıdır.

Hanlar, sosyal ve ticari hayatın önemli bir merkeziymiş. Hanlar, eşkıya baskınına karşı koyabilecek bir şekilde yapılmış kaleler gibiymiş. Uzak diyarlardan gelen tüccarlar, seyyahlar, dervişler ve keşişlerin konakladığı güvenli yerlermiş. Arabalarınızı, atlarınızı, kervanla gelmişseniz develerinizi çekeceğiniz ahırlar varmış altlarında. Avlularında sıra sıra dükkanlar, ikinci katlarında dinlenebileceğiniz odalar bulunurmuş.

14 Eylül 2023

Akdeniz’den Karadeniz’e: Deniz Kaleleri

Antik çağlardan bu yana pek çok medeniyetin hüküm sürdüğü Türkiye, zengin doğası ve bitki örtüsünün yanı sıra tarihi hazinelere ev sahipliği yapıyor. Bu topraklardan gelmiş geçmiş medeniyetler ve devletler savunma, gözetleme ve ticaret amacıyla birçok kale inşa ederek Anadolu topraklarında kalıcı eserler bırakmış.

Ülkemizin sahillerinde asırlardır ayakta kalmayı başaran, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nde yer alan  ve tarihin en büyük tanıkları olan kaleler, yazımızda sizleri bekliyor.

13 Eylül 2023

Tarihin Tanıkları: 45 İlimizdeki Kaleler


Kale, düşmanın gelişinin beklendiği yollar üzerine, stratejik öneme sahip olan şehirlere, geçit ve dar boğazlara savunma amaçlı olarak inşa edilen askerî bir yapıdır. Bu tür tahkimatlar antik çağlardan beri kullanılagelmiş ve askerî işlevlerinin yanı sıra idari, siyasi ve ekonomik merkez olarak iş görmüş. Bir yerde kaleler varsa orada çok kanlı çekişmeler vardır. Kanlı çekişmeler de ticarî nüfuz mücadelesine, en nihayet paraya dayanır. Kimi kaleler de saray halkına konaklama imkanı sağlar. Kalelerde, kuleler ve surlar gibi farklı özelliklere sahip bölümler bulunur.

Tarihimizin en önemli eserlerinden biri de tarihi kalelerimizdir. Ülkemizin dört bir bölgesinde yer alan tarihi kalelerimiz özellikle görkemli görünüşleri sayesinde ilgi çekicidir. Anadolu'da yaşayan medeniyetler kendilerini korumak için onlarca kale inşa etmiş. Artık bu amaçla kullanılmasalar da mimarileriyle bugün bulundukları kentin simgesi olarak anılıyor.

45 ildeki binlerce yıldır ayakta kalmayı başaran kaleleri sıraladık. Bazı illerde tek kale, bazı illerde birden çok kaleden bahsettik. Çok eski yıllardan bu yana tamamen olmasa da bir kısmı ayakta kalmayı başarabilmiş, restorasyon desteğiyle günümüzde de varlığını sürdüren taş kalelerden fotoğraflarını bizzat çektiklerimizi anlattık. Bunu yaparken illerimizin plakasına göre sıraladık. Anadolu’da birçok il ve ilçenin merkezinde bulunan bu tarihi kalelerin en meşhurlarından 61 tanesini sizler için derledik.

7 Eylül 2023

Ruh Dünyamıza Yolculuk: Şehirler ve Manevi Sahipleri

Tatili fırsat bilip bulunduğumuz şehrin sıkıcılığı çekilmez olduğunda zamana inat yollara düşeriz. Çoğu kez yolun bizi götürdüğü yere giderken, bazen yanımıza aldığımız bir yol haritası bize kılavuzluk eder. Bu seyahatler genelde farklı mekânlar, yüzler görmek için çıktığımız kültür ya da dinlenme amaçlı geziler olur. Biz de kendisine farklı bir rota çizmek, ülkemizin birbirinden güzel şehirlerini ve her birinin içinde metfun bulunan manevi sahiplerini ziyaret etmek isteyenler için bir yol haritası çıkaralım istedik.

İçinizden nefes alıp verdiğiniz şehirden bambaşka diyarların manevi iklimlerine gitme isteği geçiyorsa, 'Şehirler ve Manevi Sahipleri' yol haritasını almadan yola çıkmayın deriz. Bu haritayla farklı iklimleri içinize çekerken, kendi ruh dünyanıza da yolculuk edebilirsiniz. Yanı başımızda duran ama bihaber olduğumuz bu mübarek mekânları ziyaret etmek için bu yazı önemli bir fırsat. Her ne kadar bu yazımızda bütün şehirlerimizin manevi büyüklerine yer verememiş olsak da Anadolu'nun zenginliği düşünüldüğünde 81 ilin neredeyse hepsinde bu manevi huzuru yakalayabilmek mümkün. Çıkacağınız bu yolculukta şimdiden huzur iklimine girebilmeniz dileğiyle...

Her toprağın manevi sahipleri var. O beldeye bereket veren, huzur veren, irşadını baki hayatlarında da devam ettiren Velileri var Rabbimizin. Bazen, aynı şehirde, aynı bölgede, hatta aynı mahallede olup da, makamlarını bilmediğimiz, haberdar olmadığımız Allah’ın sadık kulları onlar… Ömürlerini Hak yoluna adamış olan bu büyüklere tazim göstermek, onların kabirlerini ziyaret etmek, onlarla iletişime geçmek gibi bir haldir. Çünkü kabir ziyaretleri çok bereketlidir. Hele ki, Allah dostları olunca bu bereket katbekat artacaktır.

Hangi ilde isek, yahut ilçede, kasabada, köyde… Türkiye'de her il sınırı içerisinde en az bir makamı veya kabri olan Allah dostları, veliler, evliyalar vardır. Bir hafta sonu, onlardan birinin kabrini ziyaret etmek, onlardan beslenmek bizim dünya hayatımızda da, ahiret hayatımızda da nasiplenmemize vesile olacaktır.

Türbe ziyaretleri istismara açık bir konu. Yolun doğrusu, büyükler nasıl aziz oldu ve sevildi, bunu düşünmek. Biz büyüklerin huzurunda bunları düşünmeye çalışırız. O makama nasıl ulaşmış; adımlarını, eserlerini, talebelerini tefekkür ederiz. Büyüklerin huzurunda tefekkür etmek belki bizi büyütmez, fakat talip isek bize yol ve hedef gösterir. Rabbimiz onlar gibi yol almayı nasip eylesin...

Şehirler ve manevî sahiplerini ziyaret amaçlı çıkacağınız bu yolculuk sizi farklı dünyalara götürebilir. Her yerin bir sahibi, bir hamisi var. Ankara'nın sahibi zaten belli: Hacı Bayram-ı Veli hazretleri... Keza Harput: Arap Baba... Efendimiz'in Necaşi'yi İslam'a davet eden mektubunu taşıyan Hz. Amr İbni Ümeyye'yi (ra) Adıyaman'da ziyaret ederken, ülke sınırları içinde kısa bir Asr-ı Saadet yolculuğuna çıkabilirsiniz. Şanlıurfa'da Hz Eyyub'un (as) türbesinde onun çilesine ortak olup, istiğfar kapılarını aşındırma fırsatına sahip olmak büyük bir şans olsa gerek. Kimisi bir padişah hocası, kimisi sultanlara imamlık etmiş Bolu'da Akşemseddin, Bursa'da Üftade Hazretleri gibi evliyaların kabirlerinde bir Osmanlı rüyası görmek de mümkün... Dua ordusunun komutanları, hayatlarını İslam dinini daha iyi anlatabilmek için adayanlar... Onlar Allah dostları, gönül sultanları, Anadolu’nun manevi mimarları…

Söz sarrafı, gönül aynası Yûnus Emre Hazretleri'nin birbirinden değerli mısralarla anlattığı büyük gönül sultânı Ahi Evran Hazretleri'nden, ömrünü Hak ve ilim yoluna adayan Hacıveyiszâde Mustafa Efendi'ye; ilmi ve mâneviyâtıyla 18. yüzyıl tasavvuf ve kültür hayatını derinden etkilemiş Hazreti Pir Nûreddîn Cerrâhî'den, ezel dünyâsında verdiği söz üzere yaşayıp, ahde vefâsına tam bir sadâkatle, ebedî âlemin aşk-ı ateşiyle yanmış gönül sultânı Şeyh Vefâ Hazretleri'ne kadar İslam alimlerinin hayatları sizler ile buluşuyor.

Eskişehir, Bursa, Kütahya... Daha ötede Edirne... Biraz beri tarafta Amasya, Yozgat, doğuya doğru Sivas, Erzincan, Erzurum ve şanlı Van; az aşağıda Diyarbakır, Urfa... Sizler için, il il türbeleri ve makamları bulunan Allah dostlarının listesini yayınlıyoruz. Bu listede olmayan Allah dostları da mutlaka vardır. En iyisini Allah bilir...

6 Eylül 2023

Şairlerin Kaleminden: 81 Şehir, 81 Şiir


İnsanlar yaşadıklarını, gözlediklerini, düşündüklerini, düşlediklerini çeşitli yollarla dile getirir. Genellikle düşünceler yazı ile, duygular şiir ile işlenir. Biz bunu naçizane yazdıklarımızla yapıyoruz, yazarlar kitaplarıyla, şairler şiirleriyle... Yazılarımızda, sevdiğimiz şairlerin şiirlerini paylaşmaya çalışıyoruz.

“Şehirler medeniyetlerin şiiridir” diye bir söz vardır. Medeniyetler kendilerini şiirin efsunlu diliyle şehirlerde ifade ederler. Şehri yaşayan ve yaşatan bizler ise yüzlerce hatta binlerce yılda yazılmış olan şiiri, yani onun mekana yansımış şekli olan şehri yeniden yorumlama ve asrın idrakiyle seslendirme sorumluluğunu taşımaktayız.

81 şehir için yazılan 81 şiiri plakaya göre sıraladık. Bazı şehirlerde ünlü şairlerimizin, bazı şehirlerde yerel şairlerin şiirlerinden bahsettik. Siz de şehriniz için bildiğiniz, sizi daha çok etkileyen, kendi seçtiğiniz bir şiir varsa yorumlar kısmından bizimle paylaşabilirsiniz. Bir şair cenneti olan Türkiye’nin şairlerini ve yazdıkları şiirlerin en meşhurlarını sizler için derledik.

5 Eylül 2023

Tarih Şeridi: Osmanlı Padişahları


Osmanlı Devleti, kendisine kadar gelen İslam medeniyet fikriyatının pek çok alanda fiiliyata yansımasıdır. Türklerin İslam tasavvurunun kemâle ulaştığı devirlere, isim ve eserlere zarf olmuştur.

Osmanlı padişahları devlet adamlığı yanında birçok sanat dalıyla, özellikle de şiirle ilgilenmişlerdir. 36 Osmanlı padişahının 33’ü şiir yazmıştır. Bunlardan 9’unun divanı vardır ve 3’ünün de divanı diğer divan şairlerine göre daha hacimlidir (Fatih, Yavuz, Kanuni).

Şiirden şuur doğar demişler. Mesela bir tek sabah namazına kalkamadığı için göz yaşını mürekkep yapan 3. Murad gibi bir şuur, sarayda birkaç ağacın etrafını karıncalar sarınca karıncaların öldürülüp öldürülmeme konusunu dönemin Şeyhülislamı Ebu Suud Efendiye soran Kanuni Sultan Süleyman gibi bir şuur, Sultan Ahmed Camii'nin yapım aşamasında Mısır'dan getirilen Kadem-i Şerifi (Peygamber Efendimizin ayak izi) camiye koymak nasip olmayınca  “Nola tacım gibi o kademi başımın üstünde taşısam” diyen 1.Ahmet gibi bir şuur...
   
Bizde bu ecdadın nesli olarak kaybettiğimiz bu şuuru en azından hatırlayıp ibret almak adına böyle bir derleme yapmaya karar verdik ve kılıç tutan ellerin kalem de tuttuğunu sizlere bu yazımızla anlatmak istedik.

4 Eylül 2023

Osmanlı’nın Manevi Mimarları: 9 Sultan ve 9 Veli

Osmanlı Devleti, kendisine kadar gelen İslam medeniyet fikriyatının pek çok alanda fiiliyata yansımasıdır. Türklerin İslam tasavvurunun kemâle ulaştığı devirlere, isim ve eserlere zarf olmuştur. Şüphesiz bu tasavvur, tasavvuf neşesiyle yoğrulmuş ve bu yakınlık saray ile tekkeler arasında da görülmüştür. Daha doğrusu sultanlar ile veliler arasında yaşanmıştır. Osmanlı Devletinde sultanlar ve veliler arasındaki yakınlık, pek çok alanda Osmanlıyı zirve noktalara taşımıştır. İbretle okunması dileğiyle…

3 Eylül 2023

İstanbul’un Manevi Muhafızları: 5 Gönül Sultanı













İstanbul Boğazı... İçinden deniz geçen şehrin hikâyesi bu medeniyetin bağrında saklı sanki... Ahmet Hamdi Tanpınar'a göre, şehr-i İstanbul'un kıyafetidir Boğaz: "Onun kendisine seçtiği elbiseye bürünürler. Bu bazen bir musikinin sırmadan hilatı olur, bazen sadece mehtabın sarı gülleridir, bazen yaşayan günün dilde ve damakta dolaşan lezzeti veya dört bir taraftan semt ve mahalle adlarının hayalimize birbiri ardınca sunduğu hatıralardır."

Osmanlı öncesinde bile defalarca elde edilmeye çalışılan, kuşatılan ve tüm dünyanın gözünün üstünde olduğu bir şehir İstanbul. Öyle ki Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) İstanbul için; “İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur.” Hadis-i Şerifini layık görmüştür.

İstanbul defalarca İslam ordularınca kuşatıldığı için mi bilinmez ama ilahi bir şekilde İstanbul efsanelere konu olan evliyalara ve manevi zatlara ev sahipliği yapmaktadır. Bu maneviyatı sağlayan zatların da İstanbul’un Manevi Muhafızları olduğuna inanılır.

2 Eylül 2023

Yedi Tepe İstanbul 5: Yavuz Selim Tepesi

"Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler! Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler…" diye yazmış Necip Fazıl "Canım İstanbul" şiirinde. Nazım Hikmet hasretini "Yedi tepeli şehrimde bıraktım gonca gülümü." dizesinde dile getirmiş. Yahya Kemal de "Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!" dizeleriyle anlatmış. Daha nice şair ve yazara ilham vermiş yedi tepeli İstanbul...

Rivayete göre Roma İmparatoru Konstantin, o dönemde gökyüzünde güneş, ay ve 5 gezegenin olduğu gerçeğinden hareketle kenti 7 tepe üzerine kurmuş. Roma gibi Bizans ve Osmanlı da 7 tepeli kentin sınırlarını korumuş ve üzerine görkemli yapılarını dikmiş. İstanbul’un üzerinde kurulduğu yedi tepe, sur içi ya da Tarihi Yarımada da dediğimiz bölgede, yani fethedilen İstanbul’un tam merkezinde kalan bölümde yer alıyor. Edirnekapı’dan Sarayburnu’na uzanan üçgeni kapsıyor…

Aslında İstanbul'un yedi tepesi yok, Edirnekapı'dan biraz yükselerek giden yerler var. Yedi Tepe İstanbul tanımı, sur içinde kalan ve eski İstanbul'da belirgin olarak görülen hakim yedi tepeyi anlatıyor. Birinci tepede Topkapı Sarayı, ikinci tepede Nuruosmaniye Camisi, üçüncü tepede Süleymaniye Camisi, dördüncü tepede Fatih Camisi, beşinci tepede Yavuz Sultan Selim Camisi, altıncı tepede Mihrimah Sultan Camisi, yedinci tepede Haseki Külliyesi yer alıyor.

İstanbul’u “İstanbul” yapan Tarihi Yarımada’daki bu meşhur tepeleri ve burada bulunan en önemli eserleri gelin hep beraber keşfedelim. Bu yazımızda beşinci tepeyi keşfedeceğiz.

1 Eylül 2023

Yedi Tepe İstanbul 4: Fatih Tepesi

"Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler! Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler…" diye yazmış Necip Fazıl "Canım İstanbul" şiirinde. Nazım Hikmet hasretini "Yedi tepeli şehrimde bıraktım gonca gülümü." dizesinde dile getirmiş. Yahya Kemal de "Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!" dizeleriyle anlatmış. Daha nice şair ve yazara ilham vermiş yedi tepeli İstanbul...

Rivayete göre Roma İmparatoru Konstantin, o dönemde gökyüzünde güneş, ay ve 5 gezegenin olduğu gerçeğinden hareketle kenti 7 tepe üzerine kurmuş. Roma gibi Bizans ve Osmanlı da 7 tepeli kentin sınırlarını korumuş ve üzerine görkemli yapılarını dikmiş. İstanbul’un üzerinde kurulduğu yedi tepe, sur içi ya da Tarihi Yarımada da dediğimiz bölgede, yani fethedilen İstanbul’un tam merkezinde kalan bölümde yer alıyor. Edirnekapı’dan Sarayburnu’na uzanan üçgeni kapsıyor…

Aslında İstanbul'un yedi tepesi yok, Edirnekapı'dan biraz yükselerek giden yerler var. Yedi Tepe İstanbul tanımı, sur içinde kalan ve eski İstanbul'da belirgin olarak görülen hakim yedi tepeyi anlatıyor. Birinci tepede Topkapı Sarayı, ikinci tepede Nuruosmaniye Camisi, üçüncü tepede Süleymaniye Camisi, dördüncü tepede Fatih Camisi, beşinci tepede Yavuz Sultan Selim Camisi, altıncı tepede Mihrimah Sultan Camisi, yedinci tepede Haseki Külliyesi yer alıyor.

İstanbul’u “İstanbul” yapan Tarihi Yarımada’daki bu meşhur tepeleri ve burada bulunan en önemli eserleri gelin hep beraber keşfedelim. Bu yazımızda dördüncü tepeyi keşfedeceğiz.