19 Kasım 2019

'Âşık'lar Şehri: Kırşehir


Kırşehir, Anadolu'nun ortasında yer alan ve gezilecek yerleriyle dikkat çeken şehirlerimizden biri... İç Anadolu’nun merkezinde olan Kırşehir, tarihi Hititlere kadar uzanan antik bir kent. Kıraç bir arazinin ortasında yükselmekte olan kente Kırşehir ismi verilmiş. Kentte birçok tarihi eser olması sebebiyle oldukça otantik bir kültür yaşanıyor.

Kırşehir, ortasında akan ve Kızılırmak’a ulaşan Kılıçözü çayının açtığı vadi kenarında, denizden yaklaşık 990 m yükseklikte yer alıyor. Selçuklular döneminden itibaren bilinen adı Kırşehri imiş. Türkçe olan bu ad şehre kurulduğu yer ve çevrenin tabii özelliğinden dolayı verilmiş. Bu dönemlerde aynı zamanda Gülşehri adıyla da anılmış. Elvan Çelebi, ilim ve tasavvuf erbabı babası Âşık Paşa’nın şehre gelip yerleşmesiyle burasının âdeta bir gül bahçesine döndüğüne ve dolayısıyla Gülşehri adının verilmesinde bu özelliğin rol oynadığına işaret etmiş. İlhanlı ve Osmanlı kaynaklarında genellikle Kırşehri adıyla geçen şehir, muhtemelen halk ağzındaki söylenişe uygun olarak Cumhuriyet döneminde Kırşehir biçimini almış.

Anadolu Selçuklu Devleti döneminde önemli bir kültür potansiyeline sahip olduğu anlaşılan Kırşehir’de birçok ilim adamı ve şair yaşamış. Bunlar arasında, özellikle Türkçe’nin Anadolu’da edebî bir dil durumuna gelmesinde önemli rol oynayan ve bu konuda eserler veren Âşık Paşa başta geliyor. 13. yüzyılda yaşamış olan mutasavvıf şairlerden Âşık Paşa'nın ölümünden sonra yeğeni ve Eretna veziri Alaaddin Ali Şah Ruhi tarafından adına bir türbe inşa edilmiş.


Eserlerinde Türkçeyi kullanan Âşık Paşa, din ve tasavvuf bilgilerini, Şeyh Süleyman Türkmani’den öğrenmiş ve Kırşehir’de bir zaviye kurmuş. Âşık Paşa’nın 10613 beyitlik en tanınmış eseri olan ”Garipname”, Türkçe yazılmış olmasıyla önem taşıyor.

Âşık Paşa Türbesi, Ankara-Kayseri karayolu üzerindeki tepede, Âşık Paşa Mahallesindeki büyük ağaçlıklı mezarlığın içinde yer alıyor. Yapı tek katlı, iki bölümlü olarak inşa edilmiş. Giriş kapısı dikdörtgen planlı, Âşık Paşa’nın sandukasının bulunduğu bölüm ise kare planlı ve kubbeli. Türbenin taç kapısı, Anadolu Selçuklu süsleme sanatının yegane örneklerinden biri. Türbe şehir merkezinde bulunduğu için kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Âşık Paşa Türbesi gezi listenize dahil etmenizi önerdiğimiz yerler arasında...

Kırşehir'in gezilecek yerler listesinin ilk sıralarında, şehrin ortasındaki en yüksek nokta olduğu için kale olarak isimlendirilen Kırşehir Kalesi'nin olmasını öneririz. Yüksekliği yaklaşık 35 m. Kırşehir'in eski yerleşim yerlerinin, şehrin ortasında yer alan ve “Kale” denilen yığma höyükte olduğu yapılan kazılarla ortaya çıkarılmış. Ancak bu yığma tepede herhangi bir arkeolojik bulguya rastlanmamış.

Kale olarak bilinen höyük üzerinde Selçuklu Sultanı 2. Alâeddin Keykubad tarafından yaptırılan Alâeddin Camii yer alıyor.

Selçuklu dönemine tarihlendiği için Ulu Camii olarak da biliniyor.

Höyük üzerinde bulunmasından dolayı farklı dönemlerde yıkılarak yenilenmiş. Son olarak 1894’de yeniden inşa ettirilmiş.

Yapının en dikkat çekici yeri olan girişi (portal) Selçuklu döneminin en zengin taş süsleme örneklerinden...

Şehrin gezilecek bir diğer durağı ise, Ahi Evran Camii ve Türbesi. Ahilik teşkilatının kurucusu olan Ahi Evran'ın türbesinin yer aldığı cami, 1482 yılında yaptırılmış.


Esas adı Mahmud bin Ahmet Ebu'l Hakayık Nasırud-din olan Ahi Evran, 1171 yılında Horasan'ın Hoy kasabasında doğmuş. Türklüğün manevi piri Ahmed-i Yesevi, Fahreddin Razi gibi büyük alimlerin dergahında mana ve madde aleminin tüm bilgilerini tedris edip zamanın sayılı alimleri arasında yer almış. Şems-i Tebrizi'den tasavvuf eğitimi almış, İslami ilimlerden tefsir, kelam, fıkıh, pozitif ilimlerden felsefe, tıp gibi alanlarda da kendini yetiştirmiş. Ömrü boyunca mütevazi bir hayat yaşamış.

Yüce Türk milletinin Anadolu'yu yurt edinme seferine alp erenler olarak Horasan'dan gönderilen Hacı Bektaş-ı Veli, Mevlana gibi büyük önderlerden olan Ahi Evran 1206 yılında 35 yaşında iken Anadolu'ya gelmiş. O zamanki adı Gülşehri olan Kırşehir'e yerleşmiş. Ahi Evran-ı Veli, Kırşehir'de tüm ülkeyi kucaklayan büyük ahi teşkilatını kurup onun lideri ve piri olmuş. İlk mesleği debbağlık olan Ahi Evran 32 mesleğin ustası ve piriymiş.


Ahi Evran-ı Veli kurduğu ahilik sistemi ile sadece milletine değil tüm insanlık için sosyal-iktisadi-siyasi bir yaşam tarzı oluşturmuş. Osmanlının yönetim felsefesine ahilik egemen olmuş, padişahlar ahi terbiyesi almış, ahi unvanı taşımışlar. Pir Ahi Evran-ı Veli Hazretleri 1 Nisan 1264 tarihinde Kırşehir'de Moğollarla yapılan bir savaşta 93 yaşında ön saflarda kılıç sallarken şehit olmuş.

Caminin içerisindeki Ahi Evran'ın türbesine cami içinden bir merdiven yardımıyla çıkılıyor.




Ahi Evran Türbesinin yanında kime ait oldukları belli olmayan çok sade 6 ahşap sanduka daha bulunuyor.

Ahi Evran Camii ve Türbesi aynı zamanda şehrin en ünlü yapılarının başında geliyor. Kırşehir'in il merkezinde bulunduğu için kolay bir ulaşıma sahip. Şehrin turistler tarafından en çok ziyaret gören noktalarından biri...

Restorasyon çalışmaları devam eden Cacabey Medresesi ise yine şehir merkezinde bulunan tarihi mekanlardan biri. 1272 yılından bu yana sağlamlığını koruyan medrese, Selçuklular döneminde Keyhüsrev zamanında Kırşehir emiri Nurettin Cibril bin Cacabey'in isteği üzerine inşa edilmiş. Döneminde astronomi yüksek okulu olarak hizmet veren medrese dünyada gözlemevi olarak yapılan ilk yapıtmış. Yapıldığı ilk dönemlerde her ne kadar medrese olarak hizmet vermiş olsa da sonraki dönemlerde cami olarak kullanılmış. Caminin mavi çinilerle süslü olan minaresi sebebiyle halk arasında cıncıklı cami olarak adlandırılmış.

Cacabey Medresesi'nin biraz da mimari yapısından bilgiler verelim. Kare planlı olarak inşa edilen bu medresenin yapımında kesme taş kullanılmış. Medresenin özellikle giriş kapısı süslemeleriyle göz dolduruyor. Yapıdan ayrı olan tek şerefeli minaresi de çinileriyle göz dolduran parçalar arasında...

Medrese restorasyonda olduğundan içini göremedik...


Kıraç bir arazinin ortasında yükselmekte olan Kırşehir bir zamanlar Gülşehri adıyla da anılmış. Bugün de burasının âdeta bir gül bahçesine döndüğüne şahit olmak isterseniz, belki gül bahçesi değil ama Japon Bahçesine gitmenizi tavsiye ederiz. Bunun için tarihi İpekyolu üzerinde bulunan Kırşehir'in Kaman ilçesine gidiyoruz.

Kaman'a 9 km uzaklıktaki Çağırkan kasabasında bulunan Japon Bahçesi içerisinde Kalehöyük Arkeoloji Müzesi de bulunuyor.

25-27 metre yüksekliğindeki toprak dolgu Kalehöyüğün genişliği 500 metreden fazlaymış.

Höyükte Japonya Ortadoğu Kültür Merkezi adına Japonlar tarafından Prof. Dr. Masao MORİ başkanlığında 1986 yılında arkeolojik kazılar başlatılmış.

Bugün de halen devam etmekte olan kazılarda elde edilen eserlere bakıldığında höyüğün MÖ 3000'den İslami döneme kadar iskan gördüğü anlaşılmış. 

Kazılardan çıkan eserlerin Hitit ve Frig medeniyetlerine ait olduğu tespit edilmiş.

Kalehöyükte çıkan ve çoğunluğu günlük kullanıma ait olan çanak, çömlek ve ev aletleri ile takılardan oluşan yüzlerce eser gerçek höyüğün hemen yanında höyük şeklinde yapılan müzede sergileniyor.

Müzenin bulunduğu Japon Bahçesi ise Prens Takahito Mikasa’nın Türkiye’ye gelip Kalehöyük kazılarını başlatması anısına, Türkiye ve Japonya arasındaki kültürel ilişkileri geliştirmek ve rekreasyon amacıyla 1993 yılında yapılmış.

Resmi adı Mikasanomiya Anı Bahçesi...

Bahçe, Japonya sınırları dışında bulunan en büyük Japon bahçelerinden birisiymiş ve her yıl giderek daha çok ziyaretçi çekiyormuş. Müze, ziyaretçilerinin yanı sıra son yıllarda düğün fotoğrafı çektirmek isteyenlerin rağbet ettiği bir mekâna dönüşmüş.

Bahçe, çevredeki doğal manzara ile bahçeyi birleştiren bir düzenleme tekniği ile yapılmış. Bahçedeki değişik manzaralar belli bir rotada dolaşarak geziliyor.

Bahçede birbirine bağlı 2 küçük göl, 1 şelale ve kamelya bulunuyor.

Bahçe Aralık-Mart ayları arasında kapalı. Şelalenin suyu da haftaiçi kesildiği için sadece aktığı yeri görebiliyoruz.

Şelalenin yanında, ağaç dalları ve yaprakların arasına gizlenmiş 13 katlı bir taş kule bulunuyor.


Şelale aktığı zaman göllerden birine doğru akıyor.

Gölün hemen kıyısında iskele gibi bir şelale gözetleme yeri bulunuyor. Buraya oturup hem şelaleyi hem de göldeki Japon balıklarını izleyebilirsiniz.

Bu gölde de Japonlara özgü taş bir kule bulunuyor. Aşağıdaki fotoğrafın solunda görebilirsiniz.

Bahçe ağaç çeşitliliği açısından da çok zengin; 12 tür 2240 adet Türk ağacı, 5 tür 140 adet Japon ağacı varmış.

Kırşehir'in gezilecek yerleri bunlarla sınırlı değil. Farklı tarihlerden farklı yapılara sahip olan Kırşehir'de sadece medreseler, camiler, türbeler ve kiliseler değil, şifalı kaplıca suları da sizleri büyüleyen detaylar arasında olacak. Şehrin tarihi mekanlarını gezerken doğal güzellikleri ve şifalı kaplıcaları da keşif noktalarınız arasında olmalı. Farklı yerlerde bulunan şifalı sularında dinlenip huzur bulmak ayrı bir keyif veriyor. Hem şifalı sularında dinlenmek hem de şehir merkezine yakın konaklamak isterseniz Armas Termal Resort otelini tercih edebilirsiniz.

Vaktiniz varsa Cacabey Medresesinin yanındaki Hoca Ahmet Yesevi Camii'ni de ziyaret edebilirsiniz. 2003 yılında temeli atılan ve Selçuklu mimarisinin özelliklerini taşıyan Hoca Ahmet Yesevi Camii, 23 Eylül 2011 tarihinde ibadete açılmış.

Caminin önünde geniş ve düzenli bir meydan var.

Gelelim Kırşehir'e neden âşıklar şehri dediğimize... Anadolu Selçuklu Devleti döneminde önemli bir kültür potansiyeline sahip olduğu anlaşılan Kırşehir’de birçok ilim adamı ve şair yaşamış, yani ilme ve şiire âşık alimler... Bunlar arasında, özellikle Türkçe’nin Anadolu’da edebî bir dil durumuna gelmesinde önemli rol oynayan ve bu konuda eserler veren Âşık Paşa başta geliyor. Türk milletinin Anadolu'yu yurt edinme seferine Horasan'dan gelen Hacı Bektaş-ı Veli, Mevlana gibi büyük önderlerden olan Ahi Evran da Âşık Paşa gibi ilim ve tasavvuf erbabıymış. Türklüğün manevi piri Ahmed-i Yesevi, Fahreddin Razi, Şems-i Tebrizi gibi büyük alimlerin dergahında mana ve madde aleminin tüm bilgilerini tedris edip zamanın sayılı alimleri arasında yer almış. Bir diğer ilim ve bilim âşığı Kırşehir emiri Nurettin Cacabey ise dünyadaki ilk gözlemevi olarak yapılan astronomi medresesini inşa etmiş. Ve tabi ki halk ozanı, saz şairi, türkü âşığı, bozkırın tezenesi Neşet Ertaş ve diğer halk ozanlarımız... Zaten âşık olmak, birini veya bir şeyi çok sevmek, tutkun olmak değil midir? Bu kimi zaman edebiyat, kimi zaman zanaat, kimi zaman da bir rasathane olabilir...

Son olarak, Kırşehir'e gelmişken Nevşehir ve Kapadokya'yı da ziyaret etmek isterseniz öncelikle Güzel Atlar Ülkesi: Kapadokya yazımızı okumanızı tavsiye ederiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder