28 Ağustos 2023

İstanbul'un En Doğal İlçesi: Beykoz

Geniş yeşil alanlarıyla İstanbul’un oksijen depolarından biri olan Beykoz; her köşesini süsleyen tarihi yapılar, rengarenk çiçeklerle süslü korular ve kıyı boyunca sıralanan balık restoranlarıyla hafta sonu gezilerinin değişmez adreslerinden biri. İstanbul'un en uzun sahil şeritlerinden birine sahip olan Beykoz, İstanbul Boğazı’nın büyüleyici manzaraları eşliğinde romantik akşam yemekleri tadabileceğiniz restoranları, kilometrelerce uzanan sahil yürüyüş yolları ve mesire alanlarıyla da çok ilgi görüyor.

Osmanlı döneminin tarihi dokusunu günümüze kadar korumayı başaran ilçede dar sokaklarda sıralanan tarihi konaklardan yüzlerce yıllık camiler ve çeşmelere kadar pek çok tarihi hazineyi keşfe çıkabilirsiniz. Anadolu Hisarı, Hidiv Kasrı, Küçüksu Kasrı ve İskender Paşa Camii gibi birçok mimari şaheseri yakından görme şansı bulabileceğiniz Beykoz’da İstanbul’un en büyük yeşil alanlarından olan Mihribat Korusu, Beykoz Korusu, Polonezköy Tabiat Parkı ve Çubuklu Korusu’nda da doğanın içinde dinlendirici bir gün geçirebilirsiniz.

Riva’nın tertemiz plajlarında veya Polonezköy, Kavacık ve Kanlıca’nın huzurlu atmosferinde hem keyifli günlük geziler hem de tatil yapabileceğiniz Beykoz’da mutlaka görmeniz gereken yerleri hazırladık. Tarihi ve doğal güzellikleriyle İstanbul’un en özel köşelerinden biri olan Beykoz’u yazımızı okuyarak hemen keşfetmeye başlayabilirsiniz.

İstanbul'un en bilinen simgesel yapılarından biri olan Anadolu Hisarı, Beykoz'un en çok ziyaret edilen tarihi hazinelerinden biri konumunda. 7000 metrekarelik geniş bir alan üzerinde, Göksu Deresi’nin İstanbul Boğazı'na döküldüğü noktada yer alan etkileyici yapı, 1360 ile 1395 yılında Yıldırım Beyazıt döneminde boğazın güvenliğini sağlamak için inşa edilmiş.

Eteklerinde sıralanan rengarenk balıkçı tekneleriyle kartpostalları süsleyen büyüleyici bir güzelliğe sahip olan Anadolu Hisarı; doğu-batı yönünde 65 metre, kuzey-güney yönünde ise 85 metre yükseklikte 2 ile 5 metre kalınlığındaki devasa surlarla çevrelenmiş durumda. Kalın kesme taş mimarisi günümüze kadar sağlam kalmayı başarmış, 4 kuleye sahip hisarı gezerken Osmanlı dönemine unutulmaz bir yolculuğa çıkabilir, Anadolu Hisarı çevresinde hizmet veren restoranlarda geleneksel Osmanlı ve Türk mutfaklarından lezzetler tadarak yorgunluk atabilirsiniz.

Ağva Deresi olarak da bilinen ve Anadolu Yakası’ndan İstanbul Boğazı'na dökülen en büyük derelerden biri olan Göksu Deresi, Beykoz'da düzenlenen günübirlik gezilerin en popüler adreslerinden biri. Anadolu Hisarı’nın büyüleyici manzaraları arasında keşfe çıkabileceğiniz derenin her iki tarafında sıralanan rengarenk balıkçı sandalları ve gezi tekneleri arasında harika fotoğraflarını çekebilirsiniz.

Yaz aylarında sandallarla gezilere çıkabileceğiniz, dere kenarında hizmet veren balıkçı restoranlarında mevsimlik balıklar ve yöresel mezeler tadabileceğiniz Göksu Deresi’nde kış aylarında ise büyüleyici kar manzaralarına şahit olabilirsiniz. Çevresindeki kafelerde sunulan hafta sonu kahvaltıları için de sıkça ziyaret edilen Göksu Deresi, İstanbul'un gizli cennetlerinden biri olarak görülmeye değer...

Göksu Kasrı olarak da bilinen ve Göksu Deresi ile Küçüksu Deresi arasında inşa edilen Küçüksu Kasrı, Beykoz’un görülmeye değer simgesel yapıları arasında. Osmanlı dönemde birçok ünlü mimari eserler inşa eden Nigoğos Balyan tarafından özenle tasarlanan Küçüksu Kasrı’nı boğazda düzenlenen tekne turlarına katılarak da yakından görebilirsiniz.

1856 yılında tamamlanan ve Osmanlı padişahların dinlenme amacıyla kullandığı etkileyici yapı, iki katlı olarak tuğla ve taşlarla yığma taş tekniği ile inşa edilmiş. Her köşesini süsleyen büyüleyici taş kabartmalarla adeta bir sanat eserini andıran Küçüksu Kasrı, 1994 yılında aslına uygun olarak restore edilmiş. Günümüzde uluslararası etkinlikler, resepsiyonlar ve kutlamalara ev sahipliği yapan Küçüksu Kasrı’nın çevresindeki mesire alanlarında dinlenebilir, etkinliklere katılarak ise hem çarpıcı dekorasyonlarla süslü iç mekanların hem de büyüleyici İstanbul Boğazı manzaralarının tadını çıkarabilirsiniz.


Beykoz'un görülmeye değer tarihi hazinelerinden biri de Osmanlı dönemi çeşme mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak gösterilen İsmail Ağa Çeşmesi (On Çeşmeler). Mimar Sinan'ın eserlerinden biri olduğu düşünülen ve 500 yılı aşkın zamandır hizmet vermeye devam eden İshak Ağa Çeşmesi, 8 mermer sütunla 8 metre boyunda ve 4 metre yükseklikte inşa edilmiş.

500 yıldan beri kesintisiz olarak suyu akmaya devam eden ve etkileyici süslemeleriyle dikkat çeken İsmail Ağa Çeşmesi, dünyanın en güzel çeşmelerinden biri olarak gösteriliyor. 2017 yılında da aslına uygun olarak restore edilen ve Beykoz’un Merkez Mahallesi'nde yer alan bu tarihi çeşmeye kısa bir yürüyüşle ulaşabilir ve yüzlerce yıldır akan sularından siz de tadabilirsiniz.

İstiklal Marşı'nın yazarı ünlü şair Mehmet Akif Ersoy'un anısını yaşatmak ve eserlerini sergilemek amacıyla 2018 yılında açılan Mehmet Akif Şiir Müzesi, Beykoz merkezinde Cami Sokak üzerinde yer alıyor. Osmanlı dönemi mimarisini yansıtan, iki katlı ahşap bir konağın aslına uygun olarak restore edilmesi ile hizmete başlayan müzenin dönem mobilyalarıyla süsü odalarında ünlü şairin hayatından kesitler, çeşitli eserleri, fotoğraflar, mektuplar ve kişisel eşyaları gibi pek çok objeyi bir arada görebilirsiniz.

Her köşesinde birbirinden güzel tarihi yapıların sıralandığı Beykoz'da ziyaret edebileceğiniz başka bir önemli eser de Bostancıbaşı Mustafa Ağa tarafından inşa ettirilen ve ismini de buradan alan Serbostani Mustafa Ağa Camii. 17. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen ve 2006 yılında aslına uygun olarak yenilenen tarihi cami, kare planlı olarak taş ve ahşap malzemelerle tasarlanmış. Görülmeye değer bir Osmanlı dönemi eseri olan ve el yapımı iç süslemeleriyle de ilgi gören Serbostani Mustafa Ağa Camii, Beykoz'un en güzel camilerinden biri olarak dikkat çekiyor.

Beykoz'un mutlaka görmenizi önerdiğimiz simgesel yapılarından biri de Beykoz Kasrı olarak da bilinen etkileyici Mecidiye Kasrı...

1845 yılında Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa tarafından inşa ettirilen ve Hünkar İskelesi’nin hemen güneyinde yer alan çarpıcı yapı, büyüleyici mimarisini günümüze kadar korumayı başarmış.

Her yıl binlerce turist tarafından ziyaret edilen ve Osmanlı döneminde yabancı devlet adamlarının kabul edildiği Mecidiye Kasrı’nın 19. yüzyıl dönem mobilyaları ve antikalarla süslü iç mekanlarında tarihte bir yolculuğa çıkabilirsiniz. 

Pazartesi günleri hariç haftanın her günü 09:00 ile 17:00 saatleri arasında ziyaret edebileceğiniz, halk arasında Beykoz Sarayı olarak da bilinen Mecidiye Kasrı, hem çarpıcı dış mimarisi hem de büyüleyici iç dekorasyonlarıyla görülmeye değer yerler arasında...

Deniz seviyesinden 200 metre yükseklikte benzersiz bir İstanbul manzarası sunan Yuşa Tepesi, aynı zamanda Hz. Yuşa Peygamber'in mezarının bulunduğu yer olduğu için kutsal olarak kabul ediliyor. 


Çamlıca tepesinden sonra İstanbul'un en yüksek ikinci tepesi olmasıyla ünlü olan Yuşa Tepesi’nde Anadolu Kavağı ve Beykoz’un en güzel panoramik manzaralarını izleyerek büyüleyici fotoğraflar çekebilirsiniz. 

Seyir terasları ve kır bahçeleri bulabileceğiniz tepede Hz. Yuşa Türbesi ve Yuşa Camii’ni de ziyaret edebilir, tarihi çeşmelerden şifalı olduğu düşünülen kaynak suları tadabilirsiniz.




"Hak kokusu ilahi nur yağar Beykoz tepesine
Mahşerlik dost arıyorsan gel Yuşa (as) türbesine
Okunsun Yasin'ler Fatiha'lar çekilsin Hu'lar hepsi ulaşır Mevla'ya
Yüce Mevlam dost eylemiş onu Hz. Musa'ya

Dostum daima ara özünü dünyaya olan hırsını bırak
O gören gözlerin ile toprakta sessiz yatanlara bir bak
O toprak ne güzel misafirlik eder nicemize nicesine
Dost kokusu alır gelenler mübarek Yuşa Peygamber tepesine"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder