20 Şubat 2022

Ayaş Yollarında: Bir Memleket Hikayesi

İpek yolu üzerinde yer alan güzel ilçe Ayaş, Ankara’nın özel noktalarından biri. Bizim için özel olmasının sebebi memleketimiz olması. Ankara'da yaşayanlar için ziyarete uygun, keyifli bir ilçe olmasının bir sebebi de merkeze yakın olması. Ankara’ya yolu düşen herkesin, bir şekilde Ayaş ilçesine de yolu düşecektir.

Sakarya Nehri'nin küçük bir kolu olan Ayaş Suyu'nun kenarında bulunan bir vadi içinde yer alan Ayaş ilçesinin denizden yüksekliği 910 metre. Tarihi ipek yolu üzerinde bulunması, Ayaş’ın tarih boyunca önemini korumasına neden olmuş. Ayaş yöresinde, ilk yerleşimcilerin “Hititler” olduğu biliniyor. Hititler, MÖ.2000 yıllarında yörede yerleşmiş. Daha sonraki dönemlerde ise, bu kez Frig ve Helenistik dönem görülmüş. Bu dönemlere ait çanak-çömlek seramik parçaları ve çivi yazılı tabletler bulunmuş. Özellikle Roma hamamı kalıntısı, bölgenin tarihi zenginliğini yansıtıyor.

1071 Malazgirt savaşından sonra ise bölge, Oğuz Türkleri tarafından ele geçirilmiş. Oğuz Türklerinin Bozok kolu Ankara yakınlarındaki bölgeye kelime anlamı “parlak, aydınlık gece” demek olan ve aynı zamanda da bir Türkmen oymağının adı olan “Ayaş” ismini vermiş. Mersin-Erdemli ilçesi yakınlarında yine “Ayaş” denilen yerleşim yerlerini kurmuşlar.

Osmanlının son döneminde bile 8 medresesi, 1 rüşdiyesi olan Evliyalar Şehri Ayaş’da Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemine ait tarihi camiler bulunuyor. Hemen hepsi ahşap direkli, ahşap üzeri kalem işleri ile süslü özel eserler. Şimdi kulağımızda Neşet Ertaş'tan Ayaş Yolları türküsü ile doğal ve tarihi çok sayıda güzelliğe sahip Ayaş ilçemizde gelin birlikte gezelim.

Ayaş'ın manevi sahibi olan Bünyamin Ayaşi‘yi ziyaret ederek başlayalım. Bayramiye tarikatı şeyhlerinden Hacı Bayram Veli'nin has halifelerinden olan Bünyamin Ayaşi‘nin adı ile anılan Caminin yapılış tarihi ve yaptıranı bilinmiyor, ancak 16. yüzyılın başında yapıldığı düşünülüyor.


Ayaş merkezine Ankara yönünde 5 kilometre mesafedeki Başayaş köyünde bu âleme teşrif ettiği, sözlü kültüre göre uzun yaşadığı bilinen Kutbu’l-Aktâb Seyyid Mustafa Bünyâmin-i Ayaşî Hazretlerinin (vefatı 1524) Ayaş’ta adıyla bilinen camiye bitişik türbesinin niyaz penceresi üzerindeki Osmanlıca kitabede şöyle yazılı;

Kutb-ı âlî-şân Seyyid Mustafa ibn-i Yemin
Şöhreti Bünyâmin-i Ayaşîdir bunda defin

Türbesinin karşısında küçük mezarlık olarak bilinen açık alanda mübarek soyundan olanların kabri var.

Kendisi hakkında Sarı Abdullah Efendinin Semerat-ül Fuad isimli eserinde şöyle bir anlatı varmış: “Bünyamin Ayaşi yapılan bir iftira sonucu Kütahya kalesine hapsedilir. Aynı dönemde, Kanuni Sultan Süleyman tarafından Rodos adası kuşatılmış, ancak bir türlü alınamamış. Bu sırada, Bünyamin Ayaşi’nin durumu Sultana bildirilir ve bunun üzerine Sultan, kendisini hapisten kurtarır ve aynı sırada (Aralık 1520) Rodos adası düşer ve Osmanlılar tarafından ele geçirilir."

Bünyamin Ayaşi'nin ölümünden sonra Cami yaptırılmış. Dikdörtgen planlı yapıya doğu yönündeki bir kapıdan giriliyor.

Batı bölümünde, yüksek bir kaide üzerinde minare var. Kuzeydoğu bölümündeki Şeyh Bünyamin’in türbesini ziyaret edip Ayaş gezimize devam ediyoruz.


Bünyamin Ayaşi Hazretlerinin dervişlerinden olan Muhyiddin Efendiyi ziyaret etmek için Ayaş'ın çarşı meydanına doğru yürüyoruz.

Bir Osmanlı İmparatorluğu eseri olan Şeyh Muhiddin Cami, içinde şeyhin mezarının da bulunması ile dikkat çekiyor.

Caminin içine girince hemen sağda olan mezarı görünce biz şaşırdık açıkçası...

16. yüzyılda cami ve medrese olarak inşa edilen ve daha sonraki yıllarda cami olarak yoluna devam eden bina, zaman içerisinde yenilenmiş. Ahşap işlemeleri ve süslemeleri ön planda olan Camide, 2019 yılında genel bir tadilat çalışması yapılmış.

Ayaş'ın en eski ve büyük camisi olan Ulu Caminin tarih, bani ve usta kitabeleri mevcut değil. Kesin yapım tarihini veren herhangi bir belgeye de rastlanmamış. Yapıyı konu alan çeşitli çalışmalarda, mimari tarzı ile mihrap ve minberinden yola çıkılarak 15. yüzyılda inşa edildiği anlaşılmakta olup yığma taştan yapılmış.

Anadoludaki itinalı işçilik gösteren nadide eserlerden olan Ulu Camii, 2015 yılında genel bir tadilattan geçirilmiş.

Yapı, kuzey-güney doğrultusunda, meyilli bir arazi üzerinde yer alıyor. Arazinin meyli güneyden kuzeye doğru yükselerek artıyor. Yapının doğu, batı ve kuzey yönlerinde birer kapısı bulunuyor. Doğu ve batı kapıları harime giriş sağlarken, kuzeydeki kapı ikinci kattaki kadınlar mahfeline açılıyor.

Minarenin yanındaki doğu kapısından caminin içine giriyoruz.

Tarihi ahşap kapısından girdiğimiz cami, ahşap sütunlarla taşınan ahşap kirişlemeli bir tavana sahip. Özgün hali, bilinen diğer benzer yapılarda olduğu gibi toprak damlı iken, sonradan kırma çatı ile kaplanmış ve alaturka kiremitle örtülmüş.

Dış duvarları moloz taş ve ahşap hatılla örülmüş olan yapı, kuzey-güney doğrultusunda iki sıra halinde üçer ahşap sütun ile üç sahna ayrılmış.

Ayaş'ta ahşabın temel malzeme olarak kullanıldığı bölümlerin başında minberler geliyor. Ayaş Ulu Cami'nin de en dikkat çeken yanı ahşap minberi...

Minberin giriş kapısı çok dilimli kemer şeklinde yapılmış olup, ağaç sövelerin önündeki iki sütunçe balık pulu şeklinde süslenmiş.


Ayaş'ta camilerin dışında, sivil mimari örnekleri de var. Ayaş içinde, günümüzde faal veya faal olmayan 15 çeşme bulunuyor. Bunların çoğu sokaklarda, bir kısmı ise bahçe duvarlarına bitişik olarak yapılmış. Özellikle Ulu Caminin giriş kapısının hemen karşısında, hayırsever Emine Hatun tarafından yaptırılan tarihi çeşme ve kitabesi ilgi çekici...


Ulu Caminin doğusunda yer alan Paşa Hamamı, Selçuklu dönemi eseri olması sebebiyle dikkat çeken önemli bir yapı. Ayaş ilçe merkezinde Belediye Meydanı, Karakaya caddesi üzerinde yer alan hamam, kaba yontu taşla kagir olarak yapılmış. Paşa Hamamı soyunma odaları, dikdörtgen planlı mekan, kubbeli mekan, sekizgen ve dikdörtgen planlı kubbeli mekanlara sahip. Selçuklu döneminde yapılan hamam, Ayaş Belediyesi tarafından sergi salonu olarak kullanılıyormuş ama biz gittiğimizde kapalıydı.


Vadi tabanındaki çarşının çevresinde, mimari özellikleri bakımından geleneksel Türk evleri olan Ayaş evlerini görebilirsiniz.

Bu evler genellikle 2 katlı ve yarı ahşap olarak yapılmış. Zemin katında kiler ve ahır, büyük evlerde ise hizmetkar odası da bulunuyor. Esas yaşama alanı olan üst katlarda ise iki veya üç oda ile birlikte mutfak, tuvalet, banyo da bulunuyor.

Ayrıca evlerin beyaz boyalı olması ve ahşap kafesli pencereler evlere ayrı bir güzellik katıyor.

Tarihi çok sayıda güzelliğe sahip Ayaş'ta yer alan Kirazdibi Göleti ise manzarası ile ilçeye doğal bir güzellik katıyor.

Ayaş'ın bir diğer doğal güzelliği de Tarihi İpek Yolu Parkı. Çok güzel temiz sakin bir park, Ayaş manzarası eşliğinde piknik yapabilirsiniz. Oturma yerleri ve mangal yerleri, çocuklar için de oyun parkları var.

Ayaş, Ankara’nın çok uzağında değil, özellikle Ankara yakınlarındaki en büyük turistik yerlerden olan Beypazarı yolu üzerinde bulunması büyük avantaj. Beypazarına giderken, Ayaş’a uğramayı ihmal etmeyin, özellikle kaplıcalarını mutlaka denemenizi, 3 günlük bir kaplıca turizmi yapmanızı öneririz.

Çünkü Ayaş’ın en önemli özelliklerinden biri, termal yer altı kaynak sularıdır. Tarihi geçmişte, milyonlarca yıl önce dağların yükselmesi sırasında, arazinin yer altına doğru çatlaması sonucunda, bölgede çok sayıda termal su kaynağı oluşmuştur. Hatta Selçuklular zamanında, bu termal yani şifalı su kaynakları tespit edilmiş ve kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde de, özellikle fizik tedavi aşamasındaki rahatsızlıklarda, Ayaş kaplıcaları yoğun olarak tercih edilmekte ve kullanılmaktadır.

Ayaş’ın en önemli özelliklerinden birisi de “Ankara” şehrine ismini veren “Ankara keçisi” yani “Tiftik keçisi”nin burada yetiştirilmesidir. Tiftik keçisi ticaretinin, buradan başladığı kabul edilmektedir. Bu keçinin yününden elde edilen parlak elyaf dokumacılıkta kullanılmakta ve parlak soft elde edilmektedir. Bu parlak soft ile yapılan ürünler, incelik ve renk çeşitliliği bakımından, birçok yöre ve hatta ülke tarafından tercih edilmektedir.

Yöre insanının ekonomik etkinliklerinin başında besi ve süt hayvancılığı gelmektedir. Bunun yanında, yörede 2000 yılından bu yana organik tarım yapılmaktadır. Buna bağlı olarak, iklimin elverdiği tüm sebze ve meyveler yetiştirilmektedir. Ama, özellikle “Ankaralı” okurlar ve Ankara'da yaşayanlar bilir, Ankara yöresinde “Ayaş domatesi” lezzetiyle ön plana çıkmakta ve tercih edilmektedir. Ayaş'ın simgesi “dut” da burada önemlidir. Domates gibi, yörede yetişen lezzetli dut da yoğun tercih edilmektedir. İlçe, ipek yolu üzerinde bulunduğu için, o dönemlerde Çin’den gelen kervanlar yolu ile, yöreye dut fidanı getirilmiş ve Ayaş yöresinde istediği suyu, havayı bulunca, yörenin her yerinde dut bitmeye başlamıştır. Burada üretilen kiraz da, standart dışı lezzet ve güzelliktedir. Başkent Ankara’nın dut ve kiraz ihtiyacının büyük bölümü buradan karşılanmaktadır. Büyük bölümü de yurt dışına ihraç edilmektedir. Zamanında giderseniz, burada özellikle dut ve kiraz tatmalısınız.

Ayaş yöresine yolunuz düşer ve yerel lezzetlerden tatmak isterseniz: Ayaş kapaması, Ayaş güveci, Ayaş sarması, höşmerim, siyer, gözleme ve bazlama tadabilirsiniz. Tunç Helva dükkanındaki çeşit çeşit taptaze tahin helvalarından alabilirsiniz.

Yazımızı hazırlarken faydalandığımız, Ayaş Ulu Camiini sanat tarihi açısından inceleyen bilimsel bir makaleyi buradan okuyabilirsiniz. Ayaş'ı ve Bünyamin Ayaşi Hazretleri'ni ayrıntılı bir şekilde anlatan kitabı da buradan okuyabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder