19 Haziran 2021

Gönül Dağı: Sivrihisar

Ankara'dan Bursa tarafına doğru her gidişimizde Sivrihisar gökyüzüne doğru yükselen sivri kayalıklarıyla dikkatimizi çekiyordu. Bu sefer o sivri kayalıkların eteğindeki ilçede mola verip gezmeye karar verdik. İlçe merkezi, Ankara, Eskişehir ve İzmir karayollarının kesişme noktası üzerinde; Ankara'ya 120 km. Eskişehir'e 90 km. uzaklıkta. Turizmde marka kent olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Sivrihisar, Eskişehir'in en büyük ilçesi, 1926'dan önce ise Ankara'nın ilçesiymiş.

Çal Dağı’nın uzantısı olan volkanik bir kaya kütlesinin eteğindeki Sivrihisar'a ismini bu kayalıklar vermiş. Nasreddin Hoca, Yunus Emre, Aziz Mahmut Hüdai, Hızır Bey gibi çok önemli Türk büyüklerinin bu ilçeden çıktığı söyleniyor. Şimdilerde ise Gönül Dağı isimli diziye ev sahipliği yapıyor.

Ömrünü tükettiği uzun yollardan molasını verdiği duraklara kadar bizim insanımızın hikayesini yansıtan Gönül Dağı...

Sivrihisar’da tarihi yapıların büyük bölümü şehir merkezi etrafında. Çok fazla çaba sarf etmeden hepsini gezip görebilmek mümkün. Sivrihisar’da tarihsel dokunun bozulmadığı eski ahşap evleri ile Arnavut kaldırımlı dar sokakların bulunduğu Sivrihisar sokakları, tarihte yolculuğa çıkıldığı hissini veriyor. Biz de her yeri yürüyerek gezmeye karar vererek Sivrihisar tarihinde yolculuğa çıkıyoruz. Aracımızı bu renkli evlerin olduğu yerdeki alana bırakıp yürüyüşe başlıyoruz.


Sivrihisar'a vardığımızda bizi ilk karşılayan Saat Kulesi oluyor. Şehirlerin gizli süsüdür saat kuleleri, en dikkat çekici yapısı değildir belki fakat olmayışı eksikliğini hissettirir bize. Sivrihisar’ın en önemli simgelerinden biri olan Saat Kulesi tüm ihtişamıyla yolu Sivrihisar’dan geçenleri selamlıyor. Bizim gibi selam vermekle yetinmeyip merak edenleri de içeri davet ediyor... 


Biz de bu davete kulak verip ilk olarak Saat Kulesine gitmek için ilçenin sivri kayalıklarına tırmanmaya başlıyoruz. Biraz yokuş çıkmak gerekiyor.

Kayalıklar üzerindeki Saat Kulesine tırmanarak buradaki cam seyir terasından bölgeyi kuşbakışı seyrediyoruz.


Tüm Sivrihisar karşımızda duruyor o an...


Sivrihisar’dan bir görünüş...

Manzaraya bakarak şehirle biraz söyleştikten sonra asıl Saat Kulesine gelelim.


Ülkemizde onlarca şehirde karşılaştığımız saat kuleleri içerisinden en görkemlilerinden birini Sivrihisar’da görüyoruz. 1899 yılında döneminin kaymakamı Mahmut Bey ve Belediye Reisi Yüzügüllü Hacı Mehmet Efendi tarafından yapılmış. Şu anki belediye başkanının adı da Hamid Yüzügüllü, yani dededen toruna bir yönetim anlayışı ortaya çıkmış.


Saat kadranı şehre hakim yere konulmuş. Haftada iki kez kurulan saatin sivri kayalıklar üzerine konumlandırılan kulesi, kare prizma gövdeli ve 12 metre yükseklikte. Kuleye arka tarafındaki 8 basamaklı merdivenle çıkılıyor. Üst üste bindirilmiş üç bölümden meydana gelen kulenin ikinci bölümünde parmaklıklı bir balkon oluşturulmuş.


Saat Kulesinden aşağı doğru inerken büyük bir yeşil alan ile karşılaşıyoruz. Burada, Sivrihisar'ın meşhur kayalıklarına ve eteklerine yaslanmış şekilde heykeller görüyoruz. Burası Türkiye’nin ilk açık hava heykel müzesi olarak heykel sanatçısı Metin Yurdanur tarafından dizayn edilmiş.

Bu heykellerden biri de Sivrihisar'ın dünyanın merkezi olduğunu söyleyen Nasreddin Hoca’nın heykeli. Sivrihisar'a gelmişken Nasreddin Hoca’dan bahsetmemek olmaz. İlçenin medar-ı iftiharı olan Nasreddin Hoca’nın burada doğduğu söyleniyor... Türk halk mizahının büyük filozofu Nasreddin Hoca, 1208’de Sivrihisar’ın Hortu Köyü’nde doğmuş. Köyün adı 1999’da Nasreddin Hoca olarak değiştirilmiş. Hoca’nın evi hâlen burada varlığını sürdürüyor. Hortu Köyü Sivrihisar’dan 26 kilometre önce. Mahallede, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından bir de temsili Nasreddin Hoca evi yaptırılmış.

Hoca’nın doğduğu evin Sivrihisar’da, türbesinin ise Akşehir’de bulunması iki ilçe arasında, Hoca’yı sahiplenme yönünde, sürekli bir tartışma ve gerginlik konusu olmuş. Şair Arif Nihat Asya şu dizeleri ile aradaki buzları eritmek istemiş sanki: ‘Bir beşik kalmış Sivrihisar’da. Akşehir’de bir mezar. Sayesinde akraba olmuşlar Akşehir’le Sivrihisar.’

Saat kulesinden görünen ve sivri yamaçların eteklerinde bulunan Surp Yerortutyun (Ermeni) Kilisesi 1650’de inşa edilmiş olup, 1876’da yangın sonucu zarar görmüş ve 1881 senesinde Patrik Nerses Varjabedyan döneminde mimar Mintes Panoyat tarafından yeniden inşa edilmiş.

Kilise, Ermeni mahallesinin orta kısmına saat kulesinin eteklerine yapılmış. Tamamı taş işçiliği olup yerel taşlardan inşa edilmiş. Yapımında pek çok Türk de çalışmış.

Türkiye’nin en büyük kiliselerinden biriymiş.


Kızıl kesme taştan yapıldığı için Kızıl Kilise de denilen yapı belli belirsiz fresklerle bezeli. Kilisenin arka kısmında vaftiz odası, güney kısmında papaz odası bulunuyor.

Kilise’nin kitabesinde şunlar yazılıymış: “Cemaat üyelerinin yardımlarıyla kutsal üçlü (Surp Yerortutyun) adına bir kilise inşa edildi.“

Kitabenin üst kısmına ise iki tane kanatlı başın taşıdığı dairesel bir alanda tasvir edilen ve kutsal ruhu temsil eden bir güvercin ile bir küre üzerinde sakallı iki insan figürü kabartılmış.


Eski kent dokusunu önemli ölçüde koruyabilen kentlerimizden biri Sivrihisar. Tarihi boyunca pek çok ilim ve kültür adamına beşik olan Anadolu’nun bu şirin köşesi, Selçuklu döneminde Türk iskanına sahne olmuş; cami, medrese, han ve hamam gibi mimari yapılarla donatılarak tam bir Türk şehri karakterinde gelişme göstermiş. Bu gelişim ve tarihi doku içerisinde eski evlerin ayrı bir yeri ve önemi var. 

Gönül Dağı dizisindeki belediye başkanının evi...

Sivrihisar’daki geleneksel Türk evleri...


Farklı şekiller oluşturularak inşa edilmiş binaların duvarlarındaki tuğla dizilişi birer sanat eseri...


Zamanın ağırlığını taşıyan, dar yollar arasında yok olmaya yüz tutmuş birçok tarihi ev mimarisine uygun olarak başlatılan restorasyon çalışmaları ile eski ihtişamlı günlerine geri döndürülmüş.


Tarihi sokaklarda yürürken camisiz bir minare ile karşılaşıyoruz. Tümüyle ahşaptan yapılan mescidi yıkılmış ve günümüze yalnızca minaresi kalmış. Minare etrafı açık havada namaz kılınabilecek hale getirilmiş.

Sivrihisar kılıçla fethedildiğinden ve kılıca dayanılarak hutbe okunan ilk mescit olmasından dolayı Kılıç Minaresi deniyor. Bir başka rivayete göre Oğuz boylarının Kılıç aşiretinden adını alıyor.

Halen 4 büyük basamakla çıkılan kapısı, camiye bitişik olduğu batı cihetinde bulunuyor. Kaidesinin üzerinde bulunan 4 köşe pabuçluk kısmı, köşelerinden pahlanarak silindir gövde ile uyuşmuş. Minare 53 basamaklı olup, minarede cam göbeği yeşil renklerde çini kuşaklar var. Bu kuşaklardan biri şerefe peteklik altında, diğer ikisi şerefeden sonra bacanın ortasında ve külahın altında...


İlçedeki en önemli eserlerden biri, şehir merkezindeki Ulu Cami. UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesinde yer alan Sivrihisar Ulucami, Selçuklu döneminden günümüze ulaşan, Anadolu’nun nadir ahşap direkli camilerinin en büyüğü...

Sivrihisarlı kadı Leşker Emir Celaleddin Ali tarafından 1231-1232 yıllarında inşa ettirilen Sivrihisar Ulu Camii, Anadolu’da sayıları fazla olmayan ahşap direkli ve ahşap tavanlı camilerin en önemli temsilcilerinden biri. Yapı, bugünkü biçimine 1274 tarihinde Mevlana’nın müritlerinden ve 3.Gıyaseddin Keyhüsrev’in naiplerinden Emineddin Mikail tarafından kavuşmuş. Fatih Sultan Mehmet dönemi kadılarından, İstanbul’un ilk kadısı Hızır Bey bu camiyi 1440 yılında onartmış.

Caminin çatısını 67 adet ağaç direk tutuyor.


Bu direklerin 19 tanesinin üzerinde mermer sütun başlığı var.

Yani direkler üzerinde Bizans dönemine ait başlıklar görebilirsiniz.

Direklerden bazılarının üst bölümleri, zamanın özgün ağaç oymacılığı ile işlenmiş olup rozet, palmet, geometrik ve bitkisel motiflerle bezenmiş.


Ağaç oymacılığı ile süslenen direkler, mermerden oyma işçiliği uygulanmış sütun başlıkları ile zıtlıkların birleştiği farklı bir uyum içerisinde...


Sivrihisar Ulucamii’nin içinden bir görünüş...


Ahşap sütunları üzerindeki oyma ve kabartmalar ile ince işçilikli ahşap minberi dikkat çekici. Çeşitli geometrik şekillerin ahenkli bir birleşiminden oluşan minberi şaheser sanat eseri olarak nitelendiriliyor.


Anadolu Selçuklularının en dikkate değer minberlerinden. El işçiliği Horasanlı İbn-i Mehmet tarafından, çivi kullanılmadan  geçme (kündekârı) yöntemiyle yapılmış. Ceviz ağacından  yapılmış olan minber, ileri doğru fırlamış geometrik bölümler içinde Rumi ve palmetlerle ince işlenmiş dolgular ve ajurlu korkuluk ve şebekeleri ile Selçuklu ağaç işçiliğinin kıymetli eserlerinden.  Minber, 1924 yılında Kılıç Mescidinden getirtilmiş.

Kapısında Ayet-el Kürsi işli olan minberin kapı kanatları kapandığında, sivri kemer oluşturan bir şeritte taçlandığı görülüyor. Üzerindeki kitabesinden ebcet hesabı ile 1245 tarihinde yapıldığı anlaşılıyor.


Dört giriş kapısı bulunan caminin duvarları kesme ve moloz taşla örülmüş. Caminin sağ ve sol kanadı üzerinde kitabeler bulunuyor.

Kuzey giriş kapısı, mihrap karşısında olup en eski kitabeyi taşıyor. Kuzey kapı üzerindeki 3 satırlık sülüs kitabede şöyle yazıyor: “Sultan adına bu kutsal imaret mescidi Allah’ın aciz kulu “Allah akıbetini hayır etsin” Abdullah oğlu Emineddin Mikail’in görevi sırasında 673/1474 yılında yenilenmiştir.”


Ulu Cami'nin doğusuna bitişik Sölpük Mescidi kapısına Kadınlar (Kadılar) Mahfeli dış kapısı deniyor. Kapı, özel günlerde kandil ve bayramlarda cemaatin geliş ve dağılımlarında kadın erkek karışmasını önlemek için kullanılırmış. Sölpük Mescidi denen bu bölümün Emineddin Mikail, daha sonra Hızır Bey Kütüphanesi olduğu biliniyor.


Sivrihisar Ulu Caminin hemen yanında muhteşem Alemşah Kümbeti yer alıyor.


Ulu Cami’nin kuzeyine düşen ve 1327 - 1328 yılları arasında Melik Şah tarafından, kardeşi Sultan Şah için yaptırılan Alemşah Kümbeti, tipik Selçuklu kümbetlerinden güzel bir örnek…


Kare kaide üzerindeki sekizgen kasnak üzeri kübik gövdeli bir yapı. Duvarları masif mermer yığma tekniği ile inşa edilmiş. Kesinlikle anıtsal bir mimari…

Eskiden etrafı medrese ile çevrili iken bugün yapılan istimlak sonrası çevresi açılmış ve park haline getirilmiş. Çam ve söğüt ağaçlarının asu­de gölgesinde tarihten gelen uhrevi huzur ve sükunu sürdürüyor.

İkinci katta bulunan mescid kısmına, sağlı sollu altışar basamaklı merdivenle çıkılıyor. Mescid bölümüne giriş, sivri kemerli bir niş içerisindeki basık kemerli kapı ile sağlanmış.


Kapıdan içeri girildiğinde, kapı hatılında değişik desenlerle süslü bir kilit taşı bulunduğu görülüyor. Kapının karşısında bir, sağ ve sol tarafta ikişer olmak üzere 5 pencere var. Soldaki iki pencere ortasında, küçük bir mermer mihrap bulunuyor. Mescid katı 5.40 m. çapında bir kubbe ile örtülmüş. Dış yüzler ile ikinci katın iç yüzü tamamen mermer kaplama, kubbe ise yine sıvasız küfeki kesme taştan yapılmış.


Sivrihisar'da gezeceğimiz son nokta olan Kilim Müzesi, Türk kültürü ve çağdaş sanatla birleştirilen bir mimari ile yapılmış. Müzenin iç ve dış cephesinde ahşap işçiliği kullanılmış. Sivrihisar kilimlerinden esinlenilen motifler, ahşaba aktarılarak müzenin dış cephesine uygulanmış. Asırlık kilimlerin yer aldığı Sivrihisar Uygulamalı Kilim Müzesi 2020 yılında ziyarete açılmış.

Müzede yer alan kilimler, Sivrihisar ve Eskişehir’in diğer yörelerinde bir yılı aşkın sürede yapılan saha çalışmaları ardından toplanmış. Her detayı itinayla hazırlanan müzede kilim dokuma kültürünün yaşatılması ve geleceğe aktarılması hedeflenmiş. 

Bu nedenle kilim tezgahlarında (ıstar) kadınların kilim dokumalarına ve yetişmekte olan yeni kuşağın kilim dokumayı öğrenmelerine olanak sağlanıyor.

İki katlı müze içerisinde dokuma ve satış alanı, iki sergi salonu ve 42 sergi alanı bulunuyor.

Kilimler hava almayacak şekilde tasarlanan camlı dolaplar içerisinde izole edilmiş.

Müzede, Sivrihisar Ulu Camii'nin asırlık kilimleri de sergileniyor.


'Kilim, geçmişten geleceğe atılan düğümdür' sloganıyla tanıtılan müzeyi gezmenizi tavsiye ederiz.

Keşfetme arzusu ile yollara düşmüş olanların, gezginlerin, yepyeni tatlar peşinde olanların, tarihin ayak izlerinden yürümek isteyenlerin ve huzur arayanların durağıdır Sivrihisar. Burada bir hatıranız olsun istemez misiniz?

Biz yol üstünde mola vererek gezdiğimiz için tüm eserleri göremedik, daha sonra tekrar gelip diğer önemli eserleri de görmek istiyoruz. Anadolu Selçukluları’ndan Necibiddin Mustafa’nın karısı adına yaptırdığı Hoşkadem Camii ve 1492 yılında Şeyh Baba Yusuf tarafından yaptırılan Kurşunlu Camii şehrin diğer önemli tarihi eserleri.

Aziz Mahmud Hüdayi Cami, Seyyid Şeyh Mahmud Süzani Külliyesi, Akdoğan Mescidi, Zaimağa Konağı, Nasreddin Hoca Anıt Parkı, Pessinus Antik Kenti, Balıkdamı Sulak Alanı gibi diğer önemli yerlere gitmek isterseniz bizim de faydalandığımız Sivrihisar Belediyesi nin sayfasına bakabilirsiniz.

Eskişehir'e gelmişken Anadolu’nun Avrupası: Eskişehir yazımızda anlattığımız yerleri gezmenizi ve Seyitgazi'yi de ziyaret etmek isterseniz öncelikle Seyit Battal Gazi'nin Şehri: Eskişehir Seyitgazi yazımızı okumanızı tavsiye ederiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder