14 Mart 2021

Eşek Kulaklı Kral Midas'ın Şehri: Polatlı Gordion

Anadolu geçmiş dönemde çok fazla medeniyete ev sahipliği yapmış. Likyalılar, Frigler, Karyalılar, Romalılar, Persler gibi tarihte oldukça önemli ve büyük olan medeniyetleri barındırmış. Her medeniyetin önemli şehirleri günümüze antik kent olarak kalmış. Tarihte ve günümüzdeki önemli antik kentlerden biri ise Gordion Antik Kenti...

Gordion tarih derslerinde sıklıkla ismi duyulan bir şehir. Frigya’nın başkenti olan Gordion, Ankara’nın Polatlı ilçesi sınırlarında yer alıyor. Gordion Antik Kenti ve çevresinde yapılmış olan kazı çalışmaları şehrin geçmişinin Frigyalılardan daha önceye dayandığını gösteriyor. Zamanın içinden geçtikçe değerlenen kadim bir şehirde yaşadığımızı bir kez daha anlıyoruz.

UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nde yer alan Friglerin başkenti Gordion Antik Kenti, tümülüsler ve buradaki çalışmalarda bulunan tarihi eserleri ile Anadolu tarihine ışık tutuyor. Ankara'nın Polatlı ilçesinin Yassıhöyük köyü, 4 bin yıllık bir tarihe ev sahipliği yapıyor.

Polatlı ilçe merkezine yaklaşık 19 kilometre uzaklıkta yer alan Gordion'a ulaşmak için iki yol var. Ankara Eskişehir karayolunda Polatlı’yı geçtikten sonra yolun sağında kalan tabela ile Gordion Antik Kentine ve burada bulunan müzeye ulaşmak mümkün. Ancak biz tabelanın gösterdiği nispeten bozuk yolu değil, navigasyonun tarif ettiği daha düzgün yolu tavsiye ederiz. Hemen Polatlı'ya varmadan sağa dönünce 20 dakika içerisinde ulaşıyorsunuz. Tarihi oldukça eskilere dayanan Gordion'da müzeyi, tümülüs ve ören yerini bir arada gezebiliyorsunuz. Sadece gittiğiniz yola göre sıralaması değişiyor. Biz ilk önce müzeye gidelim. Müze Kart’ın da geçerli olduğu bu müzeye giriş ücreti 10 TL...

Gordion'da görülen irili ufaklı tepecikler, "tümülüs" denilen yığma mezarlar sebebiyle oluşmuş. Müzede çoğunlukla Gordion Antik Kenti'nin bulunduğu höyükte ve çevresindeki yığma tepe şeklinde olan tümülüslerdeki çalışmalardan elde edilen eserler sergileniyor. Birer vitrin olmak üzere Polatlıhöyük ve Hacıtuğrulhöyük'ten eserler de müzede bulunuyor. 

Yaklaşık 750 tarihi eserin sergilendiği Gordion Müzesi'nde Büyük Tümülüs'ten (Midas Tümülüsü) çıkan fibulalar, kaseler, yazıtlar ve süsleme tuğlaları görülebiliyor. Daha ilgi çekici olanlarını ise Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde görebilmek mümkünBunun yanı sıra Eski Tunç çağına ait çanak ve çömlekler müzede sergilenen en eski eserler olurken, en yeni eser ise Selçuklu dönemine ait kandil olarak dikkati çekiyor.

Gordion kazılarında yazısız malzemeler, çanak-çömlekler gün yüzüne çıkarılmış olup tüm bu eserler Friglerin yerli halkla uyumlu bir şekilde yaşadıklarını ve tam bir Anadolu uygarlığı olarak yaşamlarını sürdürdüklerini kanıtlıyor.


Tarihi alanda her döneme ait karakteristik eserleri inceleyebiliyorsunuz.


Bir tümülüs mezarının iç görünüşü...

Gordion civarında bulunmuş kapıda duran Matar'ı (Ana Tanrıça) gösteren kabartma parçası...

Millattan önce 9'uncu yüzyılda yapıldığı tahmin edilen dünyanın en eski çakıltaşı mozaikleri de müzenin bahçesinde sergileniyor. Çakıltaşı mozaiklerin üzerine işlenen resimlerden, insanların ürettikleri tekstil ürünlerinin motiflerinden etkilendiği anlaşılıyor.

Bahçede açık havada sergilenen Kayabaşı mozaiği, Polatlı'ya bağlı Kayabaşı köyünde yapılan arkeolojik kazılar sonucu gün yüzüne çıkarılmış. MS 3.yüzyıl ile tarihlenen mozaik Roma döneminden bir eser olarak karşımıza çıkıyor.

Müzenin bahçesinde, MÖ 2-3. yüzyıllara tarihlenen tipik bir yapı olan Galat mezarını inceleyebilirsiniz.

Arkasında görünen Büyük Tümülüs ile bir mezar yapısı daha...

Birazdan göreceğimiz Büyük Tümülüsün içindeki mezarın görünüşü müzede gösterilmiş. Tümülüs açılıp mezar bulunduğunda, karyola üzerinde yatan kralın üstü 21 kat kumaşla örtülüymüş. Üzerinde iki kat giysisi, ayağında işlemeli çizme varmış. Ayrıca, kralın 60 yaşlarında öldüğü ve boyunun 159 santimetre uzunluğunda olduğu yapılan araştırmalarla ortaya çıkarılmış.

Müzeden sonra hemen karşısındaki Büyük Tümülüste bulunan ahşap mezarı görmeye gidiyoruz. Maketi bu şekilde gösterilmiş, bakalım gerçeği nasıl...


Bölgede bulunan 100'ü aşkın tümülüsün en büyüğü olan Midas Tümülüsü, Gordion Müzesi'nin karşısında yer alıyor.

Milattan önce 740 yılında ‘Eşek Kulaklı’ olarak anılan Frig Kralı Midas tarafından, Gordion kentinin kurucusu ve Midas’ın babası Gordias için yaptırılan Büyük Tümülüs, Anadolu'daki en büyük ikinci tümülüs olma özelliğini taşıyor.


2700 yıllık erozyondan sonra bile 53 metre yüksekliği ile muhteşem bir görünüme sahip.
(En büyüğü ise Manisa'da Lidyalılar tarafından yapılan 69 metrelik Alyettes Tümülüsü.)

Tümülüse girdiğimizde bizi 100 metrelik dar bir koridor karşılıyor. Antik mezarı görmek için bize daha uzun gibi gelen bu tünelde yürüyoruz. Tümülüsün mezar odasına uzanan tünel, kimine göre büyüleyici, kimine göre basit bir tünel. İçerisinde ilerlerken bir mağaraya girer gibi hissediyoruz. Biz tünelin sonunda nasıl bir yapı olduğunu araştırmadan gittik, etkisi azalmasın diye. O yüzden çok bir beklentimiz yoktu ama tünelin sonunda gördüğümüz yapı bizi çok etkiledi.


Büyük Tümülüs'ün mezar odası, dünya üzerinde günümüze ulaşabilmiş en eski ahşap yapı örneği olarak biliniyor. Mezar odasına girilemiyor. Demir parmaklıkların ardından, binlerce yıllık dev ağaç tomruklarla korunan mezar odasına, küçük bir açıklıktan bakabiliyorsunuz. İçerideki yapıyı görebileceğiniz alan çok dar, o yüzden kalabalık girmenizi tavsiye etmiyoruz. 4 tarafı kapalı küp şeklindeki bir mezar odası olarak inşa edilen bu yapıda çam, sedir ve ardıç olmak üzere 3 farklı ağaç kullanılmış. Bu ağaçların kokusu öyle etkileyici ki, yüzlerce yıl öncesindeki bir ormanı kokluyormuşsunuz gibi... Yapı çok büyük olduğu için tam olarak görülemiyor, o yüzden ancak bu fotoğrafları çekebildik. Müzedeki maketle eşleştirip hayal etmeye çalışın...

1957 yılında keşfedilen tümülüsteki kazılarda, mezar odasının içine doğru bir giriş açılmış. Başlangıçta burada böyle bir kapı yokmuş. Çünkü mezar, defin işleminden sonra bir daha açılmamak üzere kapatılmış. Kazıcılar çam duvarı deldiklerinde kendilerini tam olarak ölü kralın ayaklarının dibinde bulmuşlar. Günümüzde mezar odasının içi boş...


Anıt mezarın büyüklüğü, ihtişamı ve ölü hediyelerinin zenginliğinden dolayı efsanevi Frig Kralı Midas’a ait olduğu düşünülmüş. (Eşek kulaklı Midas olarak bilinir kendisi, efsaneyi yazının sonunda anlatacağız.) Daha sonra yapılan araştırmalarda, MÖ 740 yıllarında yapılan mezarın Midas’tan önce tahtta bulunan bir krala ait olabileceği görüşü ağırlık kazanmış. Şu anda Büyük Tümülüs olarak da adlandırılan bu yapının Gordion kentinin kurucusu ve Midas’ın babası Gordias’a ait olduğu düşünülüyor.

Bu mezar geleneği Türklere ait 'Kurgan' geleneğiyle büyük benzerlikler gösteriyor. Ölüler eşyaları ile gömülüyor, hatta sevenleri mezara hediyeler bırakıyor. Bu mezar odasından da fibulalar, kaplar, kazanlar, testi ve ahşap masalar gibi 310'a yakın eser çıkmış. Bugün o bırakılan hediyeleri birer tarihi eser olarak Gordion ve Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde görebilmek mümkün.

(Tarihe Yolculuk: Anadolu Medeniyetleri Müzesi yazımızda Frigya medeniyetine ait eserleri detaylıca anlatmıştık.)

Müzenin yaklaşık 2 kilometre yakınında bulunan Friglerin başkenti Gordion Antik Kentine giriş ücretsiz. Gordion'da şimdiye kadar yapılan kazı çalışmalarıyla antik kentin ana giriş kapısı, güney surları ve güney kapısıyla beraber Erken Bronz çağından Ortaçağ'a uzanan birçok kalıntıya ulaşılmış. Bağdat Demiryolu inşa edilirken iki Alman kardeş tarafından 1890 yılında keşfedilen bölge, 1900 yılında bir sezonluk çalışma yapılarak araştırılmış. Buranın Antik Gordion Kenti olduğu o kazılar sonucu öğrenilmiş.

Elde edilen buluntular incelendiğinde milattan önce 2300 yılından milattan sonra 1400 yılına kadar yaşam sürdürüldüğü ortaya çıkmış. Yani bölge yaklaşık 4 bin yıllık bir yerleşim yeri. 1950 yılından beri yaklaşık 70 yıldır, yılda 2,5 ay olarak çalışmalar yürütülüyormuş. Friglere başkentlik etmiş bu şehrin şimdiye kadar yüzde 10'una erişilebilmiş. İki büyük kapısı olan bu şehrin 1955 yılındaki çalışmalarda bulunan ana giriş kapısında restorasyon çalışmaları devam ediyormuş. Milattan önce 9'uncu yüzyılda yapılan diğer büyük kapısı güney kapıyı açığa çıkarmak için çalışmalar da sürdürülüyormuş.

Ziyaretçi yolu önümüzdeki anıtsal sur kapısında başlıyor. Sağdaki basamakları çıktıktan sonra ziyaretçi yolu bizi arkeolojik alanın ana kısımlarının etrafında dolaştırıyor. Kazı bölgesi çitlerle çevrili, iç kısımlara girilemiyor ve yukardan bakılabiliyor. Bilgilendirme yazılarını okuyarak geziyoruz.

Gordion alanına, anıtsal binalar ve soylu insanların mezarlarını barındıran, çevrede görebileceğiniz 100'ü aşkın yapay tepe hakim...

Biraz önce gezdiğimiz Büyük Tümülüs ufukta solda görülebiliyor.


Kale kapısından sonra büyük bir duvarla ikiye ayrılan bölgede megaron adı verilen iki bölümlü dikdörtgen yapılar yer alıyormuş. Şu anda, birbirlerinden kalın bir duvarla ayrılmış olan ve gökyüzüne açık iki avludan oluşan Saray Alanına bakmaktasınız.

Ortada bulunan büyük megaronun tabanında ele geçen ve müzede sergilenen işlenmemiş çakıl taşlarıyla yapılmış olan renkli ve karmaşık desenli mozaik, antik dünyanın bilinen en erken örneğiymiş. Bu mozaik, MÖ 9. yüzyılda yapılmış olması sebebiyle şimdiye kadar bulunmuş olan en eski çakıl mozaik unvanını taşıyor.


Aşağıdaki fotoğrafın solundaki Sur Kapısının renkli taşları bir zamanlar çok güçlü olan bu krallıktan günümüze kalmış olan en iyi örnekmiş.

Altında harap olmuş bir orta Frig kalesi ve Pers kuşatma rampası olan Küçük Höyük tepesi...

Erken Frig sitadelin iki ana kısmından birisi önümüzde yer alan teras binaları...

Gordion'un en belirgin özelliklerinden biri bugün höyüğün batısından geçen Sakarya Nehri. Burası aynı zamanda nehrin adını verdiği Sakarya Meydan Muharebesine de sahne olmuş. Çarpışmanın izleri olan siperler ve tüfek fişekleri gibi kalıntılar, Gordion'u çevreleyen alanda bulunuyor. Frig krallığının yaşadığı ayrıca Sakarya Zaferinin de geçtiği bu toprakların gerçekten çok farklı bir maneviyatı var.

Ancak şunu belirtelim ki kazı çalışmaları yetersiz seviyede. Gordion’a varınca göreceksiniz ki buranın daha çok işi var. Umarız Gordion Antik Kenti de bir gün diğer antik kentler gibi gün yüzüne çıkmış olur.

Yürümeye başladığımız ziyaretçi yolunun sonuna geldik. Girişe doğru basamakları inerek turumuzu tamamlıyoruz. Rüzgarın sesini dinleyip tarihe tanıklık etmek gerçekten güzeldi. Görmeye değer, gidin ama beklentinizi çok yüksek tutmadan tadını çıkarın. Özellikle müze ve tümülüs ziyaretimizde bazı yabancı turistlere rastladık ve şaşırdık. Biz Ankara'da yaşadığımız halde buraya yeni yol düşürebildik ama yabancı aileler arasında popüler bir yer. Özellikle, Ankara'da yaşayanların, buraya yolu düşenlerin ve Ankaralıların bu bölgeyi ziyaret etmeleri tavsiye olunur.


Kral Midas'ın Eşek Kulaklarının Efsanesi

Gordion ve Midas ile ilgili birçok efsane var ama "Eşek kulaklı Midas nereden geliyor?" diyorsanız, aşağıdaki mitolojik hikaye sorunuzu cevaplayacaktır.

Müziğin, sanatların, güneşin, ateşin ve şiirin tanrısı Apollon ve Kır Tanrısı Pan arasında yapılacak bir çalgı çalma yarışmasında Midas yargıçlardan biri olarak seçilmiş. Kır tanrısı, kavalıyla hoş sesler çıkarıyormuş, ama Apollon'un gümüşten lir'i her çalgıdan üstünmüş. Apollon çalmaya başladığında Musalar bile durup onu dinlermiş. Yargıçlardan ikincisi dağ tanrısı Tmolos, yengi çelengini Apollon'a vermiş. Ama Midas oyunu yarışma sonunda Pan'a yönelik kullanınca Tanrı Apollon çok kızmış ve "güzel müziği ayırt edemeyen kulak insan kulağı olamaz, sana eşek kulağı yakışır" diyerek Midas'ın kulaklarını eşek kulağına dönüştürmüş. Midas bir süre, tanrının armağanlarını koca bir külah içinde saklamış. Saklamış ama onun saçlarını kesen berber sonunda kulaklarını görerek kralın sırrını öğrenmiş. Ancak sır bu insan ağzına sığar mı? Berber sancılar geçirip, dayanılmaz ıstıraplar yaşadıktan sonra sırrını bir kuyuya söylemeye karar vermiş. Kuyuya eğilmiş ve "Midas'ın kulakları, eşek kulakları!" diye bağırmış. Sırrı kuyudaki su sazlara, sazlarsa rüzgarda salına salına bütün etrafa yayılmış. Böylece bütün ülke Midas'ın sırrını kısa zamanda öğrenmiş. Daha sonra halk Midas hakkında gölge oyunları oynamaya başlamış. Midas artık bıkkınlıkla kulaklarını kestirmeye karar vermiş ve kulaklarını kestirmiş. Kulakları kesilen Midas'ın sonradan kulakları sarmaşık kadar tekrar uzamış. Herkes onunla "eşek kulaklı Midas" diye dalga geçmeye başlamış. Kral Midas Tanrıya yalvarmaya başlamış, "Tanrım benim bu kulaklarımı düzelt ama bütün servetimi elimden al" demiş. Tanrı onu bağışlamış ve Midas kulaklarını geri almış. Ama kimse görmeden canını da alıp, mezara gömmüş.

Midas Tümülüsü ve çevresindeki bitki örtüsü hakkında daha fazla bilgiye ulaşmak için bakınız:

Ankara ile ilgili daha fazla müze gezmek için aşağıdaki yazılarımızı okuyabilirsiniz.


Aşağıdaki fotoğrafta da tüm Ankara Müzelerini görebilirsiniz. Biz bu müzelerin şimdilik 16 tanesine gitmişiz, siz kaçına gittiniz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder