16 Temmuz 2019

Cennetten Bir Parça: Türkiye'deki Hacer-ül Esved Taşı



Hacer-ül Esved, hac ve umre ziyaretinde Kabe'de milyonlarca Müslümanın bir kez olsun dokunup el-yüz sürmek ya da öpmek için adeta yanıp tutuştuğu mübarek bir taş. Bu taşı böylesine kutsal ve değerli kılan şey ise Peygamber Efendimizin (sav); "Hacer-ül Esved, kıyamette insanlara şefaat eder" hadis-i şerifi kadar, tavaf ederken onu öpmesi nedeniyle sünnet sayılması. Tavafın başlama ve bitiş yerini tayin etmek için kullanılan Hacer-ül Esved, tavafın her dönüşüne başlarken öpülür. Kalabalıktan dolayı öpülemezse de karşıdan selamlanır.

Mukaddes topraklarda milyonlarca insanın belki de dokunma şerefine eremediği Hacer-ül Esved taşına hiçbir zahmete girmeden dokunmak mümkün. Çünkü, ana parçası Kabe'de yer alan ''Hacer-ül Esved'' taşından kopan parçalardan 6 tanesi Türkiye'de bulunuyor. Üstelik İstanbul ve Edirne'de...

Müslümanların kutsal mekanı Kabe’nin inşası sırasında Ebu Kubeys Dağından getirilen ve cennetten indiğine inanılan ”Hacer-ül Esved” taşından Mimar Sinan tarafından yapılan restorasyon sırasında kopan parçalar, Osmanlı döneminde İstanbul’a getirilmiş.

Mimar Sinan, parçalardan 4’ünü, İstanbul Kadırga’da 1571 yılında Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa adına eşi tarafından yaptırılan ve Sultanahmed Camii’ne yakın bir yerde bulunan Sokullu Mehmet Paşa Camisi’ne koymuş. Hacer-ül Esved taşının bir parçası da Süleymaniye Külliyesi içindeki Kanuni Sultan Süleyman Türbesi’nin giriş kapısının üzerindeki saçağın altında, diğeri ise Edirne Eski Camii’de ziyaretçilerini bekliyor.



Kâbe’yi ziyaret edip de Hacer-ül Esved’e dokunamayanlar ve Kâbe’ye henüz gidememiş olanlar İstanbul’da ve Edirne’de bu taşın parçalarını her zaman görebilirler. Hacer-ül Esved taşını Mekke-i Mükerreme’de görmek, dokunmak ne denli zor ve meşakkatli hatta imkânsız ise bu taşa dokunmak, yakından görmek hatta dokunmak Sokullu Mehmet Paşa Camii’nde bir o kadar kolay ve mümkün...


Sokullu Mehmed Paşa Camii, Sultanahmet Camii önündeki At Meydanından Kadırga’ya doğru inerken Şehit Mehmet Paşa yokuşu üzerinde bulunuyor. Mimar Sinan eseri bu güzel cami, 3 padişaha sadrazamlık yapan Sokullu Mehmet Paşa adına karısı 2. Selim'in kızı Esmahan Hatun Sultan tarafından 1571 yılında yaptırılmış. Caminin ses ve aydınlatma sistemi her Mimar Sinan camisindeki gibi mükemmel...


Sokullu Mehmed Paşa Camii, eski günlerini özler gibi, etrafından geçip giden ve İstanbul'da yaşayıp da kendinden hiç haberdar olmayan insanları tüm sessizliği içerisinde bekliyor. Namaz vakitlerinde birkaç saftan öteye geçmeyen cemaatin bildiği bu büyük nimeti bir elin sayısını geçmeyecek kadar az insan biliyor. Sultanahmed Camii'nin neredeyse bir adımlık mesafesinde olmasına rağmen kimse bu nimetlerin farkında değil. Mimar Sinan'ın büyük dehasıyla eğik bir yokuşa düz olarak oturtulan cami içerisinde bulunan bu "Cennet Taşları" sizleri bekliyor.


Caminin cemaati de ziyaretçisi de çok fazla değil aslında. Caminin içinde Hacer-ül Esved'den parçalar olduğunu bilenler zaman zaman burayı ziyaret etse de hatırı sayılır bir kalabalıktan söz etmek mümkün değil...


Her biri yaklaşık 1 cm çapında olan parçaların İstanbul’a geliş öyküsü ise şöyle:

Mimar Koca Sinan tarafından yapılan Kabe’nin tamiri esnasında, taştan parçalar kopuyor. Oradaki görevlilerinden biri parçaları alıp İstanbul’a getiriyor. Sonra getiren kişi bulunuyor, cezalandırılıyor ve taşlar yerine götürülmek isteniyor. ‘Bunlar şeref misafiri olarak kalsın’ diyen Mimar Sinan’ın önerisi kabul ediliyor. Mimar Sinan, parçaları o dönemde inşa ettiği Sokullu Mehmet Paşa Camisi’nin 4 yerine yerleştiriyor ve taşlar bugüne kadar geliyor.


Hacer-ül Esved taşı parçalarının caminin hangi bölümlerinde bulunduğundan söz edelim. Altın çerçeve ile kaplı parçalar, caminin giriş kapısı üzerindeki mermer taşların ortasında, mihrabın üst kısmında, minber giriş kapısının üzerinde ve minber kubbesinin altında bulunuyor.


Sokullu Mehmet Paşa Camisindeki ''Hacer-ül Esved'' taşı parçasının ilki, 2x3 cm büyüklüğünde ve caminin giriş kapısı üzerindeki mermerde bulunuyor.



Sokullu Mehmet Paşa Camisindeki ''Hacer-ül Esved'' taşı parçasının ikincisi, 3x1,5 cm büyüklüğünde ve  mihrapta yer alan lafzın hemen altında yer alıyor.



Sokullu Mehmet Paşa Camisindeki ''Hacer-ül Esved'' taşının üçüncüsü, 1,5 cm büyüklüğünde ve minber kapısının üzerinde  yer alıyor.



Sokullu Mehmet Paşa Camisindeki ''Hacer-ül Esved'' taşı parçasının dördüncüsü ise 1,5 cm ebadında  ve  minber kubbesinin  hemen altında yer alıyor.


Cami ile ilgili daha fazla bilgi ve fotoğraf için, Sokullu Mehmet Paşa Camii’ni anlattığımız Yedi Tepe İstanbul: Sarayburnu Tepesi yazımızı okuyabilirsiniz.



Hacer-ül Esved taşının  bir parçası da İstanbul’da Süleymaniye Külliyesi içerisinde yer alan Kanuni Sultan Süleyman Han’ın Türbesinin giriş kapısının üzerinde bulunuyor. Mimar Sinan yapısı olan ve kesme taştan inşa edilen Sultan Süleyman Türbesi, sekizgen bir gövde planı  gösteriyor.


Gövdenin üst kesiminde yer alan üçlü pencere grupları, renkli kilit taşlarıyla her cephede tekrarlanan kemerler ve ağır çatı kornişi dönemin taş işçiliğindeki en özenli ve renkli ayrıntıları sunuyor.


Türbenin giriş kapısının üzerindeki saçağın altında, Mevlevi sikkesi şeklinde Hacer-ül Esved'den bir parça bulunuyor.


Hacer-ül Esved taşının muhafazası yenilenirken kopan parçalardan biri Kanuni Sultan Süleyman'ın türbesinin giriş kapısındaki saçak kısmına yerleştirilmiş. 5 cm'lik bir uzunluğa sahip olan bu parça İstanbul'daki en büyük parçayı oluşturuyor.


Türbe ile ilgili daha fazla bilgi ve fotoğraf için, Süleymaniye Külliyesi’ni anlattığımız Yedi Tepe İstanbul: Süleymaniye Tepesi yazımızı okuyabilirsiniz.



Hacer-ül Esved taşının bir parçası da Edirne’deki “Eski Camii”de bulunuyor. Osmanlı döneminde yapılan ve selatin camilerinin en eskilerinden olan Eski Camii'deki Hacer-ül Esved taşını ziyaret eden çok. İstanbul'daki Hacer-ül Esved parçalarının nasıl geldiği biliniyor ama Edirne'deki Eski Camii'de bulunan parçanın nasıl gelmiş olduğu bir muamma...


Taşın buraya gelmesi şu rivayete dayanıyor:

Aşırı yağışlardan dolayı Kabe'nin duvarlarından taşlar düşer. Taşları ne şekilde yeniden Kabe duvarına koyacağını düşünürken uykuya dalan Kabe emiri, rüyasında Hz. Peygamber'i görür. Hz.Peygamber rüyasında emire, Diyar-ı Rum'da bir cami olduğunu ve taşı oraya göndermesi gerektiğini söyleyince parça, yapımı ağır aksak ilerleyen Eski Cami'ye gönderilir. Parçanın bu caminin duvarına konulmasının ardından Eski Cami kısa sürede tamamlanır.


Eski Cami'nin en göze çarpan yönü, duvarlarındaki siyah renkli, kocaman kocaman yazı ve tuğralar. Emir Sultan Çelebi tarafından 1403 yılında yapımına başlanan Eski Cami, Çelebi Sultan Mehmet zamanında 1414 yılında tamamlanmış. 1749 yılında yangından, 1752 yılında da Edirne depreminden zarar gören ve 1. Mahmut döneminde tamirat gören cami, Mimar Sinan tarafından yapılan Türk-İslam sanatının en önemli eserlerinden Selimiye Camisi'nin karşısında yer alıyor.


Eski Camii'de yer alan parça, mihrabın sağ tarafında, mihrap ile minber arasında kalan kısımda bulunuyor.


Cami ile ilgili daha fazla bilgi ve fotoğraf için, Edirne’yi anlattığımız Osmanlı'nın Ustalık Eseri: Edirne ve Çanakkale yazımızı okuyabilirsiniz.


Son olarak, Kabe'de yer alan Hacer-ül Esved taşından söz edelim.

Hacer-ül Esved, Kâbe'nin güneydoğu köşesinde, yerden 1,5 metre yüksekliğinde, yumurta biçiminde, hafif kırmızı ve sarı damarcıkları bulunan, 30 cm çapında, oldukça parlak siyah bir taş.

Hz. Peygamber (sav)'in Hacer-ül Esvedi öptüğü, ayrıca Vedâ Haccında hasta olduğu bir sırada devesinden inmeden tavâf sırasında değneğiyle ona dokunduğu, bir başka zaman da eliyle selâm verdiği rivâyet edilir.

Hz. Ömer (ra) bir haccında: “Çok iyi bilirim ki, sen zararı ve faydası olmayan bir taş parçasısın. Eğer Rasûlullah (sav) öpmemiş olsaydı seni asla öpmezdim.” diyerek Hacer-ül Esved’e Rasulullah’ın muhabbetini bizlere haber vermektedir (Tecrîd-i Sarîh Tercümesi, VI/108-109).

Hacer-ül Esved, asırlardan beri Müslümanların hürmet ve tazim gösterdiği mukaddes bir taştır. Onun korunması için her türlü ihtimamı göstermişlerdir. İslamiyetten önce de bu taşın kıymeti biliniyordu. Mekke’deki Arap kabilelerinin her biri, ona ihtimam göstermeyi kendileri için bir şeref sayıyorlardı. Nitekim, Kabe’nin yıkılmasını önlemek için yapılan bir tamirat esnasında, her kavim bir duvarın inşaatı ile meşgul oldu. Sıra Hacer-ül Esved’i duvardaki yerine yerleştirme işine gelince, her biri bu şerefin kendi kavmine ait olmasını istediler. Aralarında neredeyse harp çıkacaktı. İçlerinden yaşlı ve akıllı birisinin; “Aramızdaki bu ihtilafı halletmek için birini hakem yapalım. Onun teklif edeceği hal çaresine uyalım!” demesi üzerine; “Buraya ilk gelen kişiyi aramızda hakem tayin edelim!” diyerek anlaşmaya vardılar. Biraz bekledikten sonra, Peygamber Efendimiz (sav) çıkageldi (O sırada henüz peygamberliği bildirilmemişti). Hepsi buna çok sevindi. Çünkü O, kavmi arasında “Muhammed-ül-emin” diye tanınan, hiçbir kimseye haksızlık yapmayan güvenilir bir kişiydi. Meseleyi ona arz ettiler. Arkasındaki mübarek paltosunu çıkardı. Hacer-ül Esved’i üzerine koydu. Her kavmin ileri gelenlerinden birini paltonun uçlarından tutturarak duvarın üzerine koydurdu. Sonra kendi mübarek eliyle yerine yerleştirdi. Böylece, çıkabilecek büyük bir kanlı çarpışmayı önlemiş oldu. Tarihte buna “Peygamberimizin Kabe Hakemliği” olayı denmektedir.

Bu olayı anlatan Necip Fazıl Kısakürek'in Hacer-ül Esved şiiri de şöyledir:

On yıl geçti... Kâbe sellerden çökük;
Çürümüş temeli, dört yanı dökük.
Dediler: Edelim yeniden bina...
Kureyşliler ona çoktan âşina;

İbrahim Resulden kalma değeri;
Ama her şey gibi değişmiş yeri.
Tevhit mekânında dizilerle put;
Bilinmiyor, ismi bilinen Mâbut.

Bina tamamlandı, Karataşta iş;
Hemen her kabîle kılıcı çekmiş,
Taşı ben koyarım yerine, diyor...
Bir şeref kavgası kopmuş, gidiyor.

Biri dedi: «Size en güzel çare:
Kollayalım, geçip bir kenar yere;
Kâbeye ilk gelen hakem tutulsun;
Ne karar verirse yerini bulsun!»

Sessiz, beklediler... İlk gelen O’ydu.
Karataşı bir bez üstüne koydu:
Dedi: «Uçlarından tutup hepiniz!
Taşıyın ve ardım sıra geliniz!»

Taşı elleriyle yerleştiren O...
Şaşkın yığınları birleştiren O...
Dikildi toprağa, böylece, evet;
Şanlı Cennet taşı Hacer-ül-Esvet...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder