30 Aralık 2018

Karadenizde Kış: Trabzon ve Rize

Doğusundan batısına dört bir tarafı bambaşka güzellikler ve şahane manzaralara ev sahipliği yapan ülkemizde, her mevsim büyüleyici portrelere şahitlik etmek de mümkün oluyor. Kış aylarında, bembeyaz karlarla örtülü şehirler, adeta birer görsel şölen sunmak için birbiriyle yarışıyor. Üşümeye aldırmadan karlı havaları heyecanla bekleyen ve içinde dur durak bilmeyen bir keşfetme arzusu olan herkes, kış gelince eve kapanmak yerine yepyeni serüvenlere merhaba diyor. Ülkemizin bu aylarda bambaşka güzelliğe bürünen yerlerini göz önünde bulundurunca kışseverlerin çok da haksız olduğunu söyleyemeyeceğiz. Özellikle büyükşehirlerde karla pek fazla karşılaşamayan bizler için de kar manzarasının tadını ve keyfini doyasıya çıkaracağımız yerlere ulaşmak, planlarımız arasında ilk sırada yer alıyor. 

Doğu Karadeniz, zengin doğa ve kültür varlıklarıyla, yaylalarıyla yaz aylarında biraz serinlik arayanlar için, kış aylarında ise kar tatili yapmak isteyenler için benzersiz seçenekler sunuyor. Her sene yazın yaptığımız Karadeniz seyahatimizi, bu sefer kışın yapıyoruz ve eşsiz manzaralara sahip yerlere bu yazımızda yer veriyoruz. İşte her anı fotoğraflamalık, kışın bütün ihtişamına tanık olabileceğiniz Karadeniz rotaları…


Rotamız: Ankara - Amasya - Giresun - Trabzon - Rize - Ordu - Merzifon - Ankara

1.Gün: Yola çıkış, Ankara - 4 saat - Amasya

Bugün Karadeniz seyahatimizin ilk günü, yola çıkarken Allah'tan hayırlı bir yolculuk diliyoruz. Karadenizin saklı hazinelerinden biri olan şehzadeler şehri Amasya'ya doğru yola çıkıyoruz. Amasya'da gezilecek yerleri ayrıntılı olarak anlattığımız Bu Nehir Olmasaydı, Bu Şehir Olmazdı: Amasya yazımızı okuyup Karadeniz gezinize devam edebilirsiniz.


2.Gün: Amasya - 4,5 saat - Giresun Kalesi - 1,5 saat - Akçaabat Öğretmenevi

Karadeniz seyahatimizin ikinci gününde, yeşilin her tonuyla boyanmış manzaralar seyredeceğimiz, dünya üzerindeki cennet köşelere gitmek için yola çıkıyoruz. Amasya'dan yola çıkıp Giresun'da mola veriyoruz. Şehre hakim bir tepe üzerine kurulu Giresun Kalesi, hem eşsiz manzarası hem de tarihi önemi ile görülmeye değer yapılardan...

Giresun Kalesi, milattan önce Pontuslular tarafından yaptırılmış. Kalenin surlarının büyük bölümü zaman içerisinde tahrip olmuş. Kaleden şehir tamamen gözüküyor. Kale içindeki mezar, Milli Mücadelenin önemli isimlerinden Gazi Osman Ağanın (Topal Osman Ağa). Buradan, Giresun'un turistik noktalarından biri olan Giresun Adasını da görüyoruz. Adada doğal güzelliklerin yanı sıra sur kalıntıları, kuleler ve manastırlar da bulunuyormuş.

Burada bir deniz havası aldıktan sonra Trabzon'a doğru yola çıkıyoruz. Kaleden inerken bizi bu güzel tarihi konak karşılıyor.

Konaklayacağımız Akçaabat Öğretmenevine yerleşmeden önce Trabzon merkeze gidiyoruz. Geçen sefer geldiğimizde ayrıntılı olarak anlattığımız İskenderpaşa Camii'ni ziyaret ediyoruz.

Trabzon'da pide denince ilk akla gelen yerlerden biri olan çarşıdaki Çardak Pide'de, yol boyunca ve yolculuk sonunda hissettiğimiz yorgunluğu unutturan Karadeniz pidesi yiyoruz. Sonra konaklayacağımız Akçaabat Öğretmenevine doğru yola çıkıyoruz.

Bu sene ilk defa Akçaabat Öğretmenevinde kaldık ve çok beğendik. Merkeze biraz uzak ama deniz manzaralı ve sakin bir yer...

Hazır buraya kadar gelmişken, biraz Akçaabat'tan bahsedelim. Her sokağında buram buram tarih kokan, Karadeniz'in havasını ve doğasını yansıtan Trabzon ilçelerinden biri burası. Akçaabat; birbirinden güzel yaylalarıyla, tarihi evleri ve çeşmeleriyle, Türkiye'nin en büyük mağara oluşumlarından biri olan Çal Mağarası'na yakınlığıyla uzun bir keşif noktası. Trabzon turuna çıkanların uğrak yerleri arasındaki Akçaabat, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olup 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlı topraklarına katılmış. Hazır buraya kadar gelmişken, sokaklarında hala tarihin buram buram kokusunu barındıran evleri, merdivenleri ve çeşmelerini gezebileceğiniz ender yerlerden biri olan Akçaabat Orta Mahalleyi de gezebilirsiniz. Yörenin meşhur Akçaabat köftesini de yemeyi ihmal etmeyin.

3.Gün: Trabzon - 2 saat - Sultan Murat Yaylası - 1 saat - Uzungöl

Sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra, Trabzon'un görülmeye değer yerlerinden olan Uzungöl'e gitmek için yola çıktık. Uzungöl'e doğru giderken önce Sultan Murat Yaylasına çıkmayı denedik. Ama yükseklere doğru çıktıkça birden kar bastırdı ve ilerlemeyi zorlaştırdı. Karadenizde gördüğümüz ilk karın keyfini çıkardıktan sonra Uzungöl'e doğru geri döndük.

Yayla yolları karlı olsa da anayollar açık...

Ve Uzungöl, beyaz cennet… Uzungöl'ün dağlarına kar yağmış. Yeşilin üstü pudra şekeri serpilmiş gibi kar ile kaplanmış.

Her mevsim benzersiz manzaralar sunan Uzungöl, kış mevsiminde de keşfedilmeye değer... Bu sefer karşı tepelerin, ormanların, dağların sisli siluetini hayranlıkla seyrediyoruz. Geçen sefer gördüğümüz Uzungöl'den çok farklı bir manzarayla karşı karşıyayız...

Uzungöl'ün kenarına inip hava kararana kadar göl etrafında turlayıp fotoğraf çekiyoruz.

Ve o muhteşem an, iki minareli caminin ışıkları yanıp göl içinde dalgalanmaya başlıyor.

Hava tamamen kararmadan seyir terasına çıkıp bu güzel manzarayı izliyoruz.

Bu sene konaklama için yeni yerler keşfettik. İlk defa Uzungöl etrafındaki otellerden birinde kaldık. Yemyeşil doğa içerisinde yer alan Nova Uzungöl'ün oda fiyatı 260 TL... Oda diyorum ama içinde mutfak dahil her şey var, minik bir daire şeklinde. Burada kendi yemeğinizi pişirip yiyebilirsiniz.

Yarın güzel bir gün, açık bir hava bize Uzungöl’ü göstersin diye dileyip, dinleneceğiz.

4.Gün: Uzungöl

Kahvaltıya yetişme derdi olmadığı için bu sabah geç kalkıp odamızda kendi hazırladığımız kahvaltımızı yapıyoruz. Balkona çıkıp ormanın sesini, daha doğrusu sessizliği dinliyoruz. Uzungöl’ün etrafındaki dağların yamaçlarının muhteşem manzarası karşısında hayranlık duyuyoruz. Her ağaç ayrı bir yaşam enerjisi dolu, her yamaçta ayrı bir güzellik karşınıza çıkıyor.

Dün fotoğraf çektiğimiz tepeye çıkıp tekrar aynı manzaraya bakıyoruz. Manzara aynı olsa da görüntü çok farklı; karlar erimiş, sis kalkmış, hava açılmış... İşte Uzungöl böyle her daim değişken bir atmosfere sahip...

Ve yine dün çıktığımız seyir terasından aynı manzara ama farklı bir görüntü izleyip çok üşümeden odamıza dönüyoruz. Uzungöl bu mevsimde hava kararınca çok soğuk oluyor.

5.Gün: Uzungöl - 1 saat - Rize Öğretmenevi

Bu sabah da geç kalkıp odamızda kahvaltımızı yapıyoruz. Balkona çıktığımızda ise yine Uzungöl'ün farklı bir yüzüyle karşılaşıyoruz. Üç gündür buradayız ve üç farklı havaya şahit oluyoruz. Bu sefer kar yağışını izliyoruz ve yola çıkıp çıkamayacağımız konusunda endişeleniyoruz. Uzungöl’deki kar yağışının muhteşem manzarası karşısında hayranlık duyuyoruz.

Dışarı çıktığımızda her yerin karla kaplı olduğunu görüyoruz.

Zor da olsa aracımızı yola çıkarıp caminin siluetini görene kadar ilerliyoruz. Burada biraz mola verip karın altında kar yağışını izliyoruz. Her kar tanesi Uzungöl'e karışıyor. Artık Uzungöl'e veda edip Rize merkeze doğru yola çıkıyoruz.


Yemek için, Rize merkezdeki Beyda lokantasına gittiğimizde kapanmış olduğunu görüyoruz. Artık turbo tatlısı (fındıklı kadayıflı sütlaç) yiyemeyeceğimiz için üzülüp 150 TL'ye konaklayacağımız Rize Öğretmenevine gidiyoruz.

6.Gün: Rize Öğretmenevi - 1 saat - Zilkale - 1 saat - Ayder Yaylası - 30 dk - Yamantürk Öğretmenevi

Sabah Rize'den yola çıktık. Yeşili ve oksijeni yoğun bir yolculuk yaptık. Bir yanımızda Karadeniz bize eşlik ederken, diğer yanda Kaçkar dağlarının manzarası... Ayder'e ulaşmak için Ardeşen'de sahil yolundan ayrılıp kendimizi dağ yoluna vurduk. Çok güzel ormanlarla kaplı Fırtına vadisinden geçtik. Karlı doruklardan yolculuğuna başlayan Hala, Hemşin, Elevit, Durak, Palovit ve Tunca dere kollarının birleşmesinden oluşan Fırtına deresi, suyun deniz seviyesine çok dik inerken aşındırdığı çevresiyle özgün bir coğrafi ortam oluşturmuş. Bu derin kanyon, gür ormanları, endemik bitki türleri ve barındırdığı yabanıl hayat ile kendine has bir oluşum. Coşkun ırmakların biçimlendirdiği vadide şelaleler, şimşir ormanları, sık ve geniş yapraklı bitkiler, yamaçları süsleyen çay bahçeleri ve bodur fındık ağaçları gördük.

Çamlıhemşin’i geçtikten sonra, sola doğru giden yola devam ettiğinizde Kaçkar dağları ve Ayder yaylasına, düz devam ettiğinizde ise Zilkale ve Palovit şelalesine doğru gidiliyor. Biz Ayder’e sapmadan yolu takip edip önce Şenyuva (Çinçiva) Köprüsüne uğradık.

1696 yılında inşa edilen köprü, yörenin en büyük ve en eski köprüsü...

Yuvarlak kemerli ve tek gözlü olarak inşa edilmiş.


Köprü kadar Fırtına deresi manzarası da çok güzel...

Şenyuva Köprüsünden sonra tekrar yola çıkarak Fırtına deresinin rehberliğine bırakıyoruz kendimizi. Fırtına deresini takip ederek, Çamlıhemşin'in 15 km güneyinde yüzlerce metre derinliğindeki Fırtına vadisinin tepesinde, ormanlar ve şelalelerle çevrili masalsı bir şekilde yükselen Zilkale'yi geziyoruz.

Zilkale'ye geldiğimizde yağmur hafif hafif kara dönüşmeye başlamıştı. Zilkale'den Palovit Şelalesine gidene kadar ise her yerin karla kaplı olduğunu gördük.

Kaçkar dağları içindeki doğal güzelliklerden biri olan Palovit Şelalesi, Rize'deki en yüksek debiye, muhteşem ve heybetli bir görüntüye sahip. Gür bir orman içindeki bu ünlü şelale, yaklaşık 15 metreden dökülüyor.

Palovit Şelalesinin çağlamasını izleyip Ayder yaylasına doğru hareket ediyoruz.

Dört mevsim kartpostallık görüntüye sahip olan Rize’nin 1350 rakımlı Ayder Yaylası, karlı günlerde de müthiş görüntülere ev sahipliği ediyor. Yeşil yaylanın, beyaz örtüye sarındığı kış günlerinde, yaylanın temiz havası, eşsiz doğası ve sakin atmosferiyle huzur bulmamıza ve yenilenmemize olanak tanıyor.

Güzel manzaralar eşliğinde önce Gelintülü Şelalesini görmeye gidiyoruz. Bu sefer yeşil değil karla kaplı bembeyaz yamaçları aşarak ince beyaz bir duvak gibi 300 metreden süzülen Gelintülü Şelalesini hayranlıkla izledikten sonra tekrar Ayder'e doğru yola devam ediyoruz.

Yine güzel manzaraları izleyerek kışın Ayder'in olmazsa olmazlarından kayak yapmak için yaylanın tepesine çıkıyoruz.

Ayder'in meşhur kayak pistinde kendimizi aşağıya doğru bırakıyor ve kaymanın keyfini biz de yaşıyoruz :) Hareketli ve eğlenceli anılar biriktirmek isterseniz kaymayı size de tavsiye ediyoruz. 

Ayder’deki kar yağışının muhteşem manzarası karşısında hayranlık duyuyoruz. Karın altında kar yağışını izleyip yola çıkıyoruz.  Bu sene de Çamlıhemşin'deki Yamantürk Öğretmenevinde 140 TL'ye konakladık. Otel konforundaki Yamantürk, şimdiye kadar kaldığımız Öğretmenevleri arasında en güzel ve en beğendiğimiz yer. Sezon dışı olduğu için restorandaki yemekler çok çeşitli değildi ama yediğimiz nohut yemeği bile çok lezzetliydi.

7.Gün: Ayder Yaylası

Sabah kahvaltımızı Fırtına deresinin muhteşem manzarası karşısında yaptıktan sonra, Ayder'e gitmek için yola çıkıyoruz. Ayder'e geldiğimizde dünden farklı bir havayla karşılaşıyoruz. İki gündür buradayız ve iki günün havası da birbirinden farklı. Bugün kar yağışı durmuş.

Dün yürüdüğümüz yerlerde tekrar fotoğraf çekiyoruz.

Manzara aynı olsa da görüntü çok farklı; sis kalkmış, hava açılmış, güneş çıkmış...

İşte Ayder böyle her daim değişken bir atmosfere sahip...

Dün yürüdüğümüz yollardan aynı manzara ama farklı görüntüler izleyip çok üşümeden odamıza dönüyoruz. Karadenizin yaylaları her gün bambaşka güzellikler sunuyor gözlerimize. Hafızamızda yer ediyor bu muhteşem anlar ve anılar... Ayder'in masalvari görüntüsü konusunda hemfikirizdir diye düşünüyoruz :) 

8.Gün: Yamantürk Öğretmenevi - 4,5 saat - Ordu

Sabah erkenden kahvaltımızı yaptıktan sonra, Ordu'ya gitmek için yola çıktık. Öğle yemeğini Çayeli ilçesindeki meşhur Hüsrev Lokantasında yedik. Geçen sefer geldiğimizde sadece kurufasulyenin tadına bakmıştık ama bu sefer karalahana sarması, yoğurt ve sütlaç da yedik, hepsi çok güzeldi.


Yemekten sonra yola devam edip Giresun'da deniz kenarında mola verdik.

İyi ki de vermişiz, çünkü her yer deniz kabuklarıyla doluydu :)

Çok sevdiğimiz deniz kabuklarından bol bol toplayıp tekrar yola koyulduk.

Ordu'da 150 TL'ye konakladığımız Anemon Otelin manzarasını çok beğendik.

Deniz kenarında yürüyüş yapmayı ihmal etmedik.

Limandan otelin görünüşü ve Ordu'nun güzel sahili...

Ordu'ya geldiğinizde anayol üstünde olan Sagra çikolata fabrikasının satış mağazasından çikolata çeşitlerinden, özellikle sıcak sıcak kavanozlara doldurulan Sarelle'den almanızı tavsiye ediyoruz.

9.Gün: Ordu - 3 saat - Merzifon - 3,5 saat - Ankara

Sabah erkenden kahvaltımızı yaptıktan sonra, Ankara'ya gitmek için yola çıktık. Karadeniz bölgesine gittiyseniz yolların ve kültürlerin kesiştiği şehir Merzifon'a yolunuz düşmüştür. Karadeniz illerine seyahatlerimizde mola verip dinlenmiş ve yolumuza devam etmişizdir. Biz de bu kadar uğramışlığın hakkını vermek için ne zamandır hem Merzifon’u hem de bağrında yaşayan arkadaşımızı ziyaret etmek istiyorduk. İnsan ne kadar isterse istesin, niyetini aldıktan sonrası nasip... Ordu'dan başlayıp dağ manzaralı yollardan bozkıra doğru giden sürüş rotamızda Merzifon'da mola verdik.

Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde Merzifon için, “Bâd-ı sabâ-yı şehir güzel olduğundan ehalisi tendürüsttür” diyor. Yani günümüz Türkçesi ile söylersek; şehrin sabah rüzgarı güzel olduğundan, halkı güzel vücutludur demeye getiriyor.

Merzifon’a uğrayan birkaç seyyahtan bir tanesi olan Evliya Çelebi elbette Merzifon’un yalnızca rüzgarından bahsetmemiş. Daha birçok özellik ve güzellik Seyahatnamede yer almakta. Ancak 2500 yıllık bir şehir olan Merzifon büyük tahribatlarla karşı karşıya kalmış ve sinesinde barındırdığı bu güzelliklerin çoğunu günümüze taşıyamayarak tarihî kent olma görünümünü büyük oranda kaybetmiş.

Bu yüzden Evliya’nın kendine has üslubuyla anlattığı Merzifon kalesini, leziz ve sulu üzümlerini, Piri Baba tekkesi civarındaki dükkanları, dokumacıları, boyacı esnafını, eski hanın sol köşesinde asılı duran pehlivan gürzünü ve daha yüzlerce güzelliği bugün ne yazık ki bulamazsınız. Ancak çoğunlukla Taşan Dağlarından esen kuzey rüzgarlarının nağmelerini yaz aylarında dahi duyar, sizi sarıp sarmalamasını bugün de hissedebilirsiniz...

Merzifon’a ayırabildiğimiz zaman kısaydı ama zaten çok büyük bir yer olmadığı için Merzifon ve Amasya'da gezilecek yerleri ayrıntılı olarak anlattığımız Bu Nehir Olmasaydı, Bu Şehir Olmazdı: Amasya yazımızı okuyup Karadeniz gezinizi tamamlayabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder