19 Kasım 2016

Karahisar'ın Eteklerinde: Afyon

Hafta sonunda Ankara’ya yakın bir yere gitmeye karar vermiştik. Afyonkarahisar ilimize, hepimizin yolu düşmüştür. Güney illerine seyahatlerimizde mola verip dinlenmiş ve yolumuza devam etmişizdir. Biz de bu şehrin hakkını vermek için ne zamandır hem Afyon’u hem de bağrında üniversite okuyan kardeşimizi ziyaret etmek istiyorduk. İnsan ne kadar isterse istesin, niyetini aldıktan sonrası nasip... Hafta sonu düştük yola... Ankara'dan başlayıp dağlar ve bozkır manzaralı yollardan geçerek Afyon'da son bulan sürüş rotamızda, tarihi kalıntılar ve volkanik oluşumlar gördük. Afyonkarahisar, tepesinde çok eski bir kalenin karanlık silueti yükselen küçük bir şehir.

İlk olarak ”Karahisar Kalesi yıkılır gelir, kakülü boynuna dökülür gelir” dizeleriyle başlayan türküye konu olan Afyonkarahisar Kalesine gittik. Şehir merkezinde bulunan kale, 225 metre yüksekliğindeki volkanik bir dağın tepesine kurulan, muazzam bir tabiat görseli denilecek kadar güzel bir yer.


Afyonkarahisar Kalesi, şehrin güneyinde, çok yüksek ve yalçın bir dağın tepesinde kurulmuş.


Selçuklu sultanı Alaattin Keykubat tarafından onarılan kalede saray, mescit ve su kuyuları mevcut.


Yol boyunca hissedeceğiniz yorgunluğu unutturan Afyon manzarası...

Kaleden Afyon'un manzarası nefes kesici...


Şehir merkezinde yürüyerek Afyonkarahisar Kalesi'nin karşısındaki Zafer Müzesine gittik. Büyük Taarruz kararının alındığı ve 1913-1914 yıllarında belediye binası olarak inşa edilen yapı, günümüzde Zafer Müzesi olarak hizmet veriyor. Karşısında Zafer (Utku) Anıtı ve valilik, onların arkasında Afyon Kalesi görünüyor.

Şehrin sarp kalesinin eteklerindeki vadide yükselen ve Afyonkarahisar'ın en büyük camilerinden birisi olan Ulu Cami, Anadolu Selçukluları devrinde (1272-1277 yıllarında) Sahipata Nusrediddün Hasan tarafından yapılmış. Minaresi ise 14. asırda Yıldırım Beyazid devrinde yapılmış. Ulu Camii, 19. yüzyıla kadar Hoca Bey Camii ismi ile anılırken 19. yüzyıldan itibaren Camii Kebir (Ulu Camii) olarak anılmaya başlanmış.


Tamamı ahşaptan üstelik tek bir çivi bile çakılmadan yapılan tarihi Ulu Cami, 5 sıralı 40 adet ahşap direk üzerine oturtulduğu için Kırk Direkli Cami olarak da biliniyor. Cami içerisindeki ahşap işçiliği kayda değer güzellikte. Ahşap sütunlar üzerindeki sarkıt ve baklava dilimli sütün başlıkları eskiden rengarenk boyalıymış. Mukarnaslı başlıklar, ahşap kirişler ve lambriler üzerinde geometrik, bitkisel, yazılı ve figürlü kalem işi süslemelerin varlığı bilinse de bu süslemelerden çok azı günümüze ulaşmış durumda...

Taş mihrap, bitkisel bezemeli bordür ve nesih hatla yazılmış yazı kuşağı ile çevrelenmiş. Geometrik bezemeli minber de ahşaptan yapılmış.

Minbere çıkış kapısı orijinalliğini korumuş. 

Minberin orijinal ahşap kapısı üzerinde yer alan kitabede, yapının ahşap işlerini yapan Neccar Emirihac Bey'in adı yazıyormuş.


Bu camiyi anlatmaya kelimeler yetmez, kapıdan içeri girince buram buram ahşap kokusu ve muhteşem bir atmosferle karşılaşıyorsunuz...


Yolunuz Afyonkarahisar'a düşerse, sizi pek çok cami kendisine doğru çekecektir. Gerek şehir merkezindeki Ulu Cami, gerekse her biri tek başına ayrı bir güzellik olan İmaret Cami, Ot Pazarı Cami, Mısri Camii, Kabe Mescidi gibi diğer cami ve mescitler...


Afyon şehir merkezindeki İmaret Camii, 1472 yılında Fatih Sultan Mehmet’in vezirlerinden Gedik Ahmet Paşa tarafından yaptırılmış, 1795’te onarılmış. Kubbesi ve şadırvanıyla tipik bir Osmanlı cami mimarisi örneği sergiliyor. İmaret Caminin bahçesi de çok güzel ve çay içebileceğiniz bir yer var.


Merkezde gezerken, geri dönüş yolu için Lokum Atölyesinden lokum ve kaymak, Ahmet İpek'ten sucuk alışverişi yaptık. Bilirsiniz Afyon sucuğuyla ünlü bir şehrimiz ve bir de söylemeden geçmek olmaz lokumu ve dillere destan kaymağı da çok meşhurdur. Tatlı yemeyi sevenler için gayet güzel bir tattır lokum ve kaymak... Tarihi cami gezilerimiz sonrasında karnımız acıktı ve Afyonkarahisar’dan çıkışta İzmir-Kütahya karayolu üzerinde bulunan Afium AVM'deki İkbal'de tandır ile sade ve vişneli kaymaklı ekmek kadayıfı yedik. Yemekler biraz pahalı olsa da çok güzeldi. Kapalı alışveriş merkezleri bizi boğup rahatsız ettiği için üstü açık bir çarşı gibi olan Afium'u çok beğendik. Temiz havada dolaşıp alışverişinizi yapabiliyorsunuz. Yolculuk halindeki insanların her türlü ihtiyacına burada karşılık veriliyor. Biz de yemek ihtiyacımızı karşıladıktan sonra konaklayacağımız Gazlıgöl'deki Ceylan Termale doğru yola çıktık. 

Gazlıgöl'e doğru giderken mimarisiyle dikkatimizi çeken caminin, Afyon Kocatepe Üniversitesi Cami olduğunu öğrendik. Farklı tasarımı ile dikkat çeken Kocatepe Cami, 2013 yılında yapılmış. Estetik açıdan bir örneğine daha rastlamadığımız caminin kubbesinin üzerine minare konmuş.


Camiyi dışarıdan gördükten sonra yolumuza devam edip Gazlıgöl'e geldik. Müstakil binaları, evin içerisindeki termal havuzu ve bahçesiyle sağlıklı yaşam köyü olan Ceylan Termali tavsiye ediyoruz.

2. GÜN

İkinci günde, yürüyerek gezebileceğimiz şehir turu bittiği için merkezden biraz uzaklaşıp Afyon'un en yüksek yerinde bulunan Başkomutan Tarihi Milli Parkına gittik. Mustafa Kemal'in Başkomutanlık Meydan Muharebesi'ni yönettiği Kocatepe'de, tarihi ve kültürel değerlerin korunması amacıyla oluşturulmuş. Kurtuluş Savaşının geçtiği yerlerdeki tarihi olgular, Başkomutan Tarihi Milli Parkı'nın ana kaynak değerini oluşturuyor. Necmettin Halil Onan'ın, Dur Yolcu! şiirinde tarif ettiği yerlerden biri...

dur yolcu! bilmeden gelip bastığın 
bu toprak, bir devrin battığı yerdir. 
eğil de kulak ver, bu sessiz yığın 
bir vatan kalbinin attığı yerdir. 

bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda 
gördüğün bu tümsek anadolu'nda, 
istiklal uğrunda, namus yolunda 
can veren mehmed’in yattığı yerdir. 

bu tümsek, koparken büyük zelzele, 
son vatan parçası geçerken ele, 
mehmed’in düşmanı boğduğu sele 
mübarek kanını kattığı yerdir.

düşün ki, haşrolan kan, kemik, etin 
yaptığı bu tümsek, amansız, çetin 
bir harbin sonunda bütün milletin 
hürriyet zevkini tattığı yerdir.

Kocatepe'den sonra, İhsaniye ilçesinde bulunan Döğer'e gittik. Afyon, Kütahya, Eskişehir illerinin sınır boncuğu olan Döğer kasabası, çok eski bir yerleşim yeri. Burada bulunan ortaçağın muhteşem yapısı Döğer Kervansarayı, 1434 yılında 2.Murat tarafından yaptırılmış. Afyonkarahisar'ın önemli tarihi mekanlarından birisi olan Döğer Kervansarayı kapalı olduğu için sadece dışarıdan görebildik.

Bu bölgede Emre Gölü adında harika bir göl var, mutlaka orayı da ziyaret edin. Alanı çok küçük olan göl, doğal yolla oluşmuş.

Gezilerimizi yapıp Ankara yolu üstündeki Cumhuriyet Tesislerinde sucuk döner yedikten sonra, dağlar ve bozkır manzaralı yollar eşliğinde evimize dönüyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder