24 Ağustos 2015

Kaz Dağlarının Eteklerinde: Balıkesir ve Çanakkale


Heyecanlı, serüven dolu ve tabiatla iç içe bir tatil geçirme hayaliniz varsa Kaz Dağlarına gitmenizi tavsiye ederiz. Bir tarafta pırıl pırıl denizi ve oksijen zengini havasıyla Akçay, Altınoluk; diğer tarafta muhteşem manzarası ve doğasıyla Kaz Dağları... Balıkesir'in şirin ilçesi Edremit, Kuzey Ege'de parlayan bir yıldız. Yaz aylarında kavurucu sıcaklara maruz kalmamak için biz bu seyahatimizde Ağustos sonunu tercih ettik.

Yolumuzu, ilkokuldan aklımızda kalan Manyas Kuş Cenneti Milli Parkı'na uğramak için biraz uzattık. Bandırma ilçesi sınırları içindeki Kuş Gölü (Manyas Gölü)'nün kuzeydoğusunda yer alan milli parka, güneye sapan 3 km'lik bir yolla ulaşılıyor. Manyas Kuş Cenneti, 1959 yılında milli park olarak ilan edilmiş. Anadolu'dan Avrupa'ya geçen kuş göç yolu üzerinde bulunan Kuş Cenneti, pelikan, balıkçıl, kaşıkçı, karabatak, yaban kazı gibi kuş türlerinin gözlemlenebildiği bir doğal yaşam parkı. Kuşların bir kısmı göç ederken bu bölgede konaklıyor, bir kısmı ise yumurtalarını bırakıp kışı burada geçiriyormuş. Çok zengin kuş varlığına sahip olan Kuş Cenneti ve yakın çevresinde, 34 familyaya ait 92 bitki türü tespit edilmiş. İçerisinde bir müze ve 17,5 metre yüksekliğinde kuş gözetleme kulesi var. Müzede leylek, karabatak, baykuş, puhu, atmaca, kartal gibi doldurulmuş kuşları ve gölde yaşayan diğer canlıları görmek mümkün.  Aynı binada, milli park içinden 5 kamera ile görüntü alıp canlı yayın yapılan bir salon mevcut. Danışmaya kimliğimizi bırakıp aldığımız dürbün ile gözetleme kulesinin üst katına çıkarak pencerelerden kuşları gözlemlemeye çalıştık. Çok sık dürbün kullanan insanlar olmadığımız için başlarda biraz zorlansak da dürbün ayarına zamanla alıştık.


Her gün bir yerden bir yere göçmek ne iyi,
her gün bir yere konmak ne güzel, 
bulanmadan, donmadan akmak ne hoş.
Dün ile birlikte gitti cancağızım,
ne kadar söz varsa düne ait
şimdi yeni şeyler söylemek lazım.


Susurluk'taki Yasa Tesislerinde Susurluk tostu-ayranın tadına baktıktan sonra, Kaz Dağları eteklerinde kurulmuş şirin bir kasaba olan Zeytinli beldesine gittik. Bu yolculuk bize tadımlık bir Kaz Dağları manzarası sundu. Yukarılara çıktıkça bu dağların neden hayranlık uyandırdığını anlayacak, muhteşem bir manzara ile karşılaşacaksınız. Başınızın manzaradan mı, mis kokulu doğadan mı, fazla oksijenden mi döndüğünü bilemeyeceksiniz. Adı üstündeki Zeytinli’de zeytinyağı dükkanlarını gezip zeytin ürünleri alabilirsiniz.

Zeytinli'ye çıkıp muhteşem manzarayı gördükten sonra daha da yükseklere, Kaz Dağlarının zirvesine tırmanmak isteyeceksiniz. Bunun için yapmanız gereken, safari turlarından birine katılmak; çünkü kendi aracınızla gitmek hem tehlikeli hem de yasak. Bu safari turlarından birine katılmak için Kazdağı Tur'a yazılmıştık ama son anda katılım yetersizliğinden dolayı iptal oldu. Biz de başka bir tura katıldık (4. günümüzde okuyabilirsiniz).

Kaz Dağlarının zirvesine çıkamasak da, Zeytinli’nin 1-2 km üstündeki Hasan Boğuldu ve Sütüven Şelalesine kadar gittik. Zeytinli-Beyoba köyü üzerinden ulaşılan Kızılkeçili çayı üzerindeki Sütüven çağlayanı görülmeye değer yerlerden. Hasan Boğuldu, Sütüven çağlayanının biraz ilerisinde, Kaz Dağlarının en çok ziyaret edilen yerlerinden. Güzel bir piknik yeri olan Hasan Boğuldu'da masa ve oturacak yerler var.


Kaz Dağlarının bereketi gürül gürül akan sularından ve yemyeşil doğasından geliyor.

Yazın buralarda tatil yapmayı tercih ederseniz sahil şeridindeki otellerde, pansiyonlarda konaklayabilirsiniz. Bu civarın tarihi yerleşim yerleri ise Kaz Dağlarının yeşillikleri arasına saklanmış yörük köyleri. Yukarılara, köylere doğru çıkıp doğanın güzelliğine hayran kaldıkça yöredeki en eski yerleşimlerin neden buralarda kurulduğunu daha iyi anlayacaksınız. Belki de buralarda konaklamak isteyeceksiniz. Biz de akşama Akçay'a geçip Çamlıbel köyündeki Taş Ev Hotel'de bir geceliğine 220 TL ödeyip konakladık.

2. GÜN

İkinci günde gezimize Çanakkale'den başlamak istedik ve Assos'a gitmeye karar verdik. Assos'a giderken Akçay ile Altınoluk arasında uzanan, sırtını zeytin ağaçlarıyla örtülmüş tepelere yaslamış, yemyeşil bir sahil şeridinden ilerledik. Mavi bayraklı denizi ve plajları ile yaz tatili yapmak için ideal bir güzergah. Akçay'dan batıya, Altınoluk'a kadar yerleşim neredeyse kesintisiz biçimde devam ediyor. Assos'a doğru ilerlerken yol üstünde, Çanakkale’nin Ayvacık ilçesine bağlı Küçükkuyu'daki Adatepe Zeytinyağı Müzesi’ni gezdik. Müzenin arka tarafından sahile doğru yürüyerek karşımıza çıkan limanda oturup biraz deniz havası, biraz da Ağustos güneşi aldık.

Hatırlıyor musun ilk kez nasıl başlamıştı?
Cildimiz genç, dişlerimiz beyazdı. 
Gözlerimiz İspanyol güneşi kadar parlakken
Saklayacak hiçbir şeyimiz yoktu...

Çanakkale'nin Ayvacık ilçesinin yaklaşık 17 km güneyindeki Behramkale köyüne vardıktan sonra, köyün girişinde aracımızdan inip 238 metre yükseklikteki andezit bir kayaç üzerine kurulmuş olan Assos Antik Kenti’nin akropolüne çıktık. Assos, Midilli Adasının tam karşısında.
 

Antik dönemin ilk ve tek dor düzeni ile yapılmış olan Athena Tapınağını gezdik. MÖ 540 yılında inşa edilen tapınağın ilk yapıldığında tahmin edilen görünüşünün maketi de var. Tapınağı gezdikten sonra, köy içerisinde Arnavut taşlı sokaklarda yürüyerek hediyelik eşya alışverişi yaptık. 

 Ege denizinin muhteşem manzarasıyla büyülendik...


Assos'tan sonra geri dönerek 250 metrelik bir tepeden Ege denizini seyreden Zeus Altarına gittik. Adatepe Zeytinyağı Müzesinin karşısından yukarı yönelen bir yoldan 3 km çıkınca ulaşılıyor. Homeros'un İlyada'da anlattığına göre bu dağlara en önce ve ilk yerleşenlerden biri Zeus olmuş. Bol pınarlı, vahşi hayvanların anası İda, efsaneye göre Truva Savaşına yol açan meşhur güzellik yarışmasının yapıldığı yermiş. Adatepe köyünün ön tarafındaki tepe üzerinde yer alan sunak ise Zeus'un Truva savaşlarını seyrettiği yer olarak biliniyor. Edremit Körfezini kuşbakışı seyretmek için ideal. Kaz Dağları, Edremit Körfezini gören yeşil bir balkon gibi. Yukarılara, Kaz Dağlarına doğru çıktıkça körfez manzarasının tadına doyum olmuyor. Önde masmavi bir deniz, zeytinlikler ve Kaz Dağları...

Zeus Altarına çıktıktan sonra yorgunluğumuzu atmak için, buraya sadece 1,5 km uzaklıktaki servi, çam ve zeytin ağaçları ile çevrelenmiş ve kartpostallardan fırlamış gibi duran Adatepe Köyüne gitmeye karar verdik. Bol bol çiçeklerle bezeli rengarenk pencereleri olan taş evlerle dolu Adatepe köyü, hem göz zevkinize hitap ediyor hem de dinginlik veren bir atmosfere sahip. Köy meydanındaki Dut Dibi Kahvesinde gözleme-ayran yapmanızı tavsiye ederiz.

Akşama Altınoluk'a geçip Altınoluk Hotel'de iki geceliğine 456 TL ödeyip kaldık. Limandaki Altınoluk Su Ürünleri Kooperatifi hem alkolsüz hem de ucuz olduğu için akşam yemeklerinde burada ekmek arası Mezgit balığı yedik.

3. GÜN

Ertesi sabah perdelerimizi araladığımızda pırıl pırıl bir deniz manzarasıyla karşı karşıyaydık. Bu manzara bizi heyecanlandırmaya yetti. Altınoluk yakınlarında gidilecek başka yer var mı diye küçük bir araştırma yaptık ve bugünkü gezimize Şahindere Kanyonundan başlamaya karar verdik.


Altınoluk bölgesinin hayat damarı Şahindere Kanyonu, buz gibi suyu ile kendine macera arayanlar için birebir... Kaz Dağlarından çektiği temiz oksijen içeren havayı ovaya dağıtan, denizden aldığı iyotlu havayı da dağa çıkartarak adeta bir baca görevi üstlenen, bölgeyi oksijen çadırına çeviren Altınoluk'taki doğa harikası bir kanyon. Yaklaşık 600 metre yüksekliğinde, 27 km uzunluğundaki kanyon ucu bucağı olmayan çeşit çeşit ağaçları ile oksijen dolu bir mağara gibi. İsviçre Alplerinden sonra dünyanın en zengin ikinci oksijen bölgesi olarak bilinen kanyon, solunum yolu hastaları için de şifa kaynağı. Kanyon, yıllardır macera tutkunlarının, yürüyüş yapmak, fotoğraf çekmek ya da serinlemek isteyen doğaseverlerin gözde mekanlarından biri. Milli park sınırları içerisinde ve koruma altında olan kanyon, doğu ve batısındaki patikalardan yürüyerek gezilebiliyor. 


Kanyona ulaşım, yolu tarif eden hiçbir bilgilendirme olmadığı için biraz zor. Altınoluk içine girdiğinizde Kaz Dağlarına doğru Bent Otel, Şelale tabelasını bulmanız gerekiyor. Buradan girdiğinizde, yaklaşık 2 km sonra sağda işletme girişini göreceksiniz. İçeride dere kenarında piknik yapmak için masalar bulunuyor. Buradan kanyon boyunca 500 metre ilerlerseniz asıl güzel yere gelebilirsiniz. Biz de bu güzel yerde günün büyük bir kısmını geçirdikten sonra akşama doğru otele döndük.

4. GÜN

Altınoluk'ta yakın yerlere günlük turlar düzenleyen tur firmaları var. Biz de buraya kadar gelmişken Kazdağı Tur'un Çanakkale turuna 120 TL ödeyip katıldık ve ilk defa otobüsle bir gezi yaptık. Otobüsle Çanakkale istikametine doğru yola çıktık. Çanakkale iskeleden bindiğimiz feribotla Eceabat’a geçtik. Gelibolu Yarımadasına vardık ve 1914 yılında başlayan toplam 253,000 askerimizin şehit ve zayi olduğu Çanakkale Savaşının izlerini gördük.

Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda
Gördüğün bir tümsek, Anadolu'nda,
İstiklal uğrunda, namus yolunda
Can veren Mehmed'in yattığı yerdir.


Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed'in düşmanı boğduğu sele
Mübarek kanını kattığı yerdir.


Düşün ki, haşr olan kan, kemik, etin
Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin
Bir harbin sonunda bütün milletin
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.


İmanın hem nur hem de kuvvet olduğunu gösteren Koca Seyit için yapılan Seyit Onbaşı Anıtını gördükten sonra Çanakkale Şehitler Abidesi, Alçıtepe Köyü, 57.Alay Şehitliği, Conk Bayırına gittik.



Conk Bayırına çıktık ve oradan panoramik olarak Ege denizini ve Anafartalar ovasını izledik.


Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyada eğilmez başlar,


Yaralanmış tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!


Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.


Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.


Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,
Sana agûşunu açmış duruyor Peygamber.


5. GÜN

Dördüncü günün akşamı Altınoluk'tan yola çıkıp Burhaniye ve Gömeç'ten geçerek Ayvalık’a vardık. İki gün konaklayacağımız Hotel Ayvalık Palas'a 464 TL ödeyip günün yorgunluğunu çıkardık. Ertesi sabah perdelerimizi araladığımızda pırıl pırıl bir sabahla karşı karşıyaydık. Ülkemizin en popüler ve en çok turist alan tatil rotalarından biridir Ayvalık-Cunda-Sarımsaklı üçlüsü. Tarih ile doğanın iç içe geçtiği Cunda ve kıvrımlı taş sokakları ile geçmişi günümüze taşıyan, Midilli Adasının karşı komşusu Ayvalık, Balıkesir'de mutlaka görmenizi ve gezi için birkaç gününüzü ayırmanızı önerdiğimiz yerler arasında.

Ayvalık’ı açık denize karşı kapayan Alibey (Cunda) Adasına bir köprü ile karayolundan dolmuşla geçmek mümkün ama biz her saat başı yapılan motor seferleri ile geçtik. Sessizlik ve doğa ile birlikte olmak isteyenler için en uygun yerlerden biri. Rum evlerinin arasında yürüyerek hediyelik eşya alışverişi yaptık. Ada merkezindeki Doruk kafede, Santa Maria (sakızlı, çikolatalı, tarçınlı) dondurma yedik. Siz de Cunda Adasında dondurma yemeyi unutmayın.

Cunda Adasından geri dönüp kıvrımlı taş sokakları ile geçmişi günümüze taşıyan Ayvalık'ta yürürken, Alibey caddesinde kiliseden camiye dönüştürülmüş olan Çınarlı Camisiyle karşılaştık. Mimari yapısı ile dikkatimizi çeken camiyi gezerek hakkında bilgi edinmeye çalıştık. Etrafındaki çınar ağaçlarından dolayı Çınarlı Cami adıyla biliniyormuş.


Mimari yapısı, iç mekanı, tavan işlemeleri, kabartma süslemeleri ve sütunları ile görülmeye değer.


Ayvalık'ın kıvrımlı taş sokaklarında yürümeye devam ederken Hayrettin Paşa Camisiyle karşılaştık. Eski bir kilise olan cami, 1850 yılında inşa edilmiş. Ayvalık'ın ilk kiliselerinden biriymiş. Kiliseden çevirme olduğundan, iç mimarisi diğer camilere göre farklı. Bayanlar için abdest alma yeri de var.


Akşam olurken gün batımını seyretmek için Şeytan Tepesine gitmeye karar verdik. Çamlıktan sonra Sarımsaklı yoluna devam ettiğimizde, 1 km sonra sağa dönüp dar bir asfalt yolu takip ederek ulaştık. Buraya gelmek için dolmuş bulamadık, taksi de çok pahalıya getiriyormuş. Şeytan Tepesi harikulade bir tepe, çepeçevre sarp kayaların üzerindeki yuvarlak bir sofra gibi. Deniz, koylar ve çamlıklar tepeye çıktığımızda ayağımızın altında kaldı. Burada, göz alabildiğine uzanan ağaçlar ile örtülü yamaçlara, gün batımında denize ve adalara bakmanın tadını çıkardık.


Şeytan Tepesinin yanı başında yer alan Tavşan Kulakları Tepesinde, tavşankulağı biçiminde ve 3 insan boyu yüksekliğinde iki kaya var. Dipleri toprakta değil, yatay plakamsı bir kayanın üzerinde durmaktadır. Şeytan Tepesindeki bu güzel manzaraların eşliğinde Han kafede Ayvalık tostu yedikten sonra Ayvalık'a döndük.


Ayvalık deniz şehri olduğundan, denize girmek için pek çok yer var. Uzun kumsalları ve tertemiz denizi ile ünlü Sarımsaklının buz gibi masmavi denizi serinlemek için birebir ama çok kalabalık. Daha sakin bir deniz keyfi yapmak için Badavut plajı uygun olabilir.

Akşam Ayvalık'ta bir gün daha kaldıktan sonra, ertesi gün Ankara'ya dönüş yoluna geçtik. Gömeç'teki Kozdere Zeytincilik'ten ve Koca Seyit'in memleketi Havran'dan zeytinyağı, zeytin, nar ekşisi, karadut suyu gibi yöresel ürünler aldık. Susurluk'tan geçerken Yörsan'da Susurluk tostu-ayran yedik. Çok beğendiğimiz bu tosttan evde de yapabilmek için Mihaliç peyniri ve Halil Esen zeytinyağı aldık.

Bu yolculuk için yaz aylarındaki kavurucu sıcaklara maruz kalmak istemiyorsanız; bizim gibi yaz sonunu, ilkbahar mevsimini veya sonbaharın başını tercih etmenizi öneriyoruz. Soğuk kış aylarının ardından, baharda Kaz Dağları havası almak, yenilenmek için şahane bir fikir olabilir. Güzel anılar biriktirdiğimiz seyahatimiz tatlı bir buruklukla burada sonlandı ama kalbimiz Ege'de kaldı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder