23 Nisan 2015

Tüm Zamanların Güzel Şehri: Bursa



Bursa’da Zaman, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın bir şiiri. Bursa’da bir bahar havası da, 23 Nisan 2015 tatilini fırsat bilip gerçekleştirdiğimiz, tadı damağımızda kalan Bursa ziyaretimizin özet ifadesi. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın, hayatının tesadüfleri olan Ankara, Erzurum, Konya, Bursa, İstanbul şehirlerini anlattığı deneme türü eseri Beş Şehir’den biridir Bursa. Tanpınar’ın zamanı, billur bir avizeye benzettiği şehir...

Ne zamandır hem Bursa’yı hem de bağrındaki güzel insanları ziyaret etmek istiyorduk. İnsan ne kadar isterse istesin, niyetini aldıktan sonrası nasip... Bu güzel fotoğrafları çektiğimiz güzel insanlarla birlikte, bir kahvaltı esnasında plan yapıp, takip eden hafta sonu düştük yola...

Bursa’ya ayırabildiğimiz kısa zaman boyunca, çokça yer görelim istedik. Bursa dediğiniz yer adım başı tarihi eser, doğal güzellik... Yeşil Türbe’den Ulu Cami’ye, Cumalıkızık Köyü’nden Oylat'a görülecek o kadar çok yer var ki… Biz de Bursa’nın ruhunu solumaya çalıştık. Hem dingin, huzurlu bir şehir turu hem de sohbetine doyum olmayan, nasihatleri bir bir gönlünüze işleyen insanlarla aynı mekanlarda bulunmak nasip oldu. Böyle sohbeti güzel insanlarla bir aradayken, saatler hafif bir şekerleme yapar sanki... Bitmesini istemediğiniz sohbet, dualarla noktalanır ve siz oradan ayrılırken biraz daha büyümüş olursunuz...


Bursa'yı en güzel gören yerlerden biri olan Tophane, girişindeki Osman Gazi ve Orhan Gazi türbeleriyle adeta başlı başına bir saygı duruşu niteliğinde.


Aslında Osman Gazi, ilk başkent olan Söğüt’te öldüğünde, babası Ertuğrul Gazi’nin yanına gömülmüş ama Bursa’nın fethi sonrası naaşı buraya nakledilmiş. Burada ilk başlarda kendisine ait bir türbesi olmamış, önce Bizans’tan kalma Saint Elia Kilisesi’ne (şimdi Gümüşlü Kümbet), daha sonra da oğlu Orhan Gazi ile beraber ayrı bir türbeye gömülmüş. Fakat 7.0 büyüklüğünde 1855 Bursa depreminde türbe yıkılmış. Sultan Abdülaziz de 1863’de Tophane Parkı girişi yakınında, karşılıklı bu iki türbeyi yaptırmış.


Tophane Parkı’nda bulunan 6 katlı, 65 metre uzunluğundaki Saat Kulesi, ilk olarak Sultan Abdülaziz döneminde yaptırılmış ancak bilinmeyen bir tarihte yıkılmış. 2 Ağustos 1904'te yapımına tekrar başlanmış, 31 Ağustos 1905'te tamamlanarak 2. Abdülhamit'in tahta çıkışı şerefine, 31 Ağustos 1906 günü Vali Reşit Mümtaz Paşa tarafından törenle hizmete açılmış.


Bursa'ya gelip de Ulu Camiyi ziyaret etmemek olmaz. Yıldırım Beyazıt tarafından mimar Ali Neccar’a yaptırılan cami; ihtişamı, huzuru, hatları ile hem görülmeye hem ibadet edilmeye değer. Ulu Cami, Türkiye’nin en büyük ibadet alanına sahip camisi. Evliya Çelebi’nin ifadesiyle Bursa’nın Ayasofya'sı olarak adlandırılan Ulu Cami, her ne kadar az bilinse de tüm İslam eserleri içerisindeki en kutsal mekanlardan biri olarak kabul edilmektedir.



















Yeryüzünün ilk mabedi, müminlerin kıblegâhı Kâbe’nin, Ulu Cami'deki Osmanlı dönemine ait bir resmine değişik yönlerden bakıldığında, Kâbe ve kapısı bakan kişiye dönük görünmektedir.



Caminin ortasındaki kubbenin çevrelediği 18 köşeli şadırvanı, tüm uzay sisteminin oymacılıkla işlendiği hala sırrı çözülemeyen minberi ve sanatının doruklarındaki hat eserleri ile Bursa'nın gözbebeğidir. Meşhur Karagöz-Hacivat'ın inşaatında çalıştığı cami olarak da biliniyor.


Ulu Camiyi gezenler 3 tane kapısı olduğunu çok iyi bilirler. 
Somuncu Baba (Şeyh Hamid-i Veli) caminin yapıldığı sırada buraya gelir, işçilere hayrına somun dağıtırmış. Somuncu Baba bir gün yine orada ekmek dağıtırken Hızır Aleyhisselam'ın orada olduğunu fark etmiş, kolundan tutup "Sen Hızırsın, anladım" demiş. "Buraya gelip her gün namaz kılacağına dair söz vermezsen, buradaki herkese senin Hızır olduğunu söylerim" demiş. Hızır Aleyhisselam her gün geleceğine dair söz vermiş ama bir istekte bulunmuş. "Hangi vakit geleceğim bana kalsın" demiş. Bunun üzerine Hızır Aleyhisselam, her gün gelip hangi vakit olduğu bilinmez ama Ulu Camideki 'vav (و)' harfinin önünde namaz kılıyormuş. 
Eğer bir gün Bursa'ya yolunuz düşerse mutlaka Ulu Camiye gidin ve mutlaka 'vav (و)' harfinin önünde namaz kılın. Belki Hızır Aleyhisselam'la birlikte namaz kılarsınız.


Tarihi dokusu ile çay içmeyi de huzurlu bir hale dönüştüren Koza Han, Bursa'ya her geldiğimizde uğradığımız yegane yerlerdendir.

Eskiden İpek Yolu üzerinden gelen kervanların konaklama yeri olan hanın ikinci katında, meşhur Bursa ipeğinden eşarplar, şallar, fularlar satan yan yana sıralanmış dükkanları turladıktan sonra, avlusunda çay-kahve içebilirsiniz.


Hanın güzelliği ve ortamın huzuruna mutlaka tanıklık etmelisiniz. Hep cıvıl cıvıl, yaz kış müthiş bir hareketlilik var.


Irgandı Köprüsü, dünyada sadece Floransa, Venedik ve Bulgaristan’ın Lofça kentinde birer örneği bulunan çarşılı köprülerden biri. Yıldırım bölgesindeki bu eski çarşılı köprü, 1442 tarihli. Her ne kadar büyük Bursa depremi geçirmiş ve Kurtuluş Savaşı’nda bombalanmış olsa da ayakta kalmayı başarabilmiş. Yıkılacak kadar kötü hale geldiği sıralarda 2004’te restore edilip tekrar kullanıma açılmış.


İçerisindeki geleneksel el sanatları dükkanları ile ayrı bir önemi olan köprü, çay içtiğimiz kafenin penceresinden görünen manzarayla de ayrı bir güzelliğe sahip. Soluklanmak için ideal, hemen yanınızdan dere akıyor, derenin üstünde Irgandı Köprüsü...


Yeşil Cami ve Yeşil Türbe, her ne kadar ismi Yeşil olsa da dünyadaki en güzel Turkuaz tonuna sahip, İznik çini sanatının da en nadide eserlerinden. 1421 yılında Yıldırım Bayezid’in oğlu Mehmet Çelebi tarafından Mimarı Hacı İvaz Paşa'ya yaptırılan Yeşil Türbe, bulunduğu mevki itibariyle eski Bursa'yı buram buram yaşatıyor. Çelebi Mehmet Han’ın mezarının içinde bulunduğu Bursa’nın simgesi Yeşil Türbe, çinilerle süslenmiş güzel bir eser. Türbe Bursa’nın her yerinden, özellikle Tophane'den çok güzel görünüyor, bu yüzden imza eserlerden biri gerçekten. Hala sağlam kalabilmesi ve ziyaret edilebilmesi için sonuncusu 2004’te olmak üzere defalarca onarılmış. Osmanlı mimarisiyle yapılan yapılar arasında tüm duvarı çiniyle kaplı olan tek türbe olduğu söyleniyor. Hemen karşısında, 1424 yılında yapımı tamamlanan ve Selçuklu döneminin mimari esintilerinin çok net hissedildiği Yeşil Camiyi de mutlaka görmelisiniz.


Yolunuz Bursa'ya düşerse ve halka "Bursa'da nereyi görelim?" diye sorarsanız, size ilk söyleyecekleri şey "Emirsultan Cami ve Türbesini ziyaret et." olacaktır. Emir Sultan, Buhara'dan Anadolu'ya manevi bir güçle gelmiş, 17-18 yaşlarından itibaren Bursa'yı kendi vatanı bilmiş, İslam tarihinin hem ilimde hem de ahlakta büyük temsilcilerinden biri olmuş. Yıldırım ilçesinde bulunan, hem manevi hem de tarihi bakımdan Türkiye'nin en çok ziyaret edilenlerinden biri. Yıldırım Bayezid’in kızı, eşi adına 14. yüzyılda yaptırmış ve hala etkin şekilde kullanılıyor. Bu eserde de Osmanlı döneminin en önemli sanatlarından çiniye rastlayabilirsiniz. Osmanlı döneminde sancak değişimleri, o dönemin önemli evliya zatlarının camilerinde olurmuş. Bursa başkent iken bu sancak değişim merasimi Emirsultan Türbesinde yapılırmış. 600 yıl önce yaşamış ve Osmanlının bir beylikten devlete dönüşmesinin en büyük manevi güçlerinden biri olan Emir Sultan'ın türbesini görmeden Bursa'dan ayrılmamanızı tavsiye ederiz.


Sıradaki durağımız, İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmed’in doğduğu ev olarak bilinen ve günümüzde müze olarak kullanılan Osmanlı Evi Müzesi; plan ve süslemeleri bakımından 17. yüzyıl özelliklerini taşımakta olup, Bursa’da hâlâ ayakta kalan en eski evlerden biri ve en güzel olanıdır. Bahçeye açılan eyvanlı bir sofa ve iki odadan oluşan planda, alt kat odaları alçak tavanlı kışlık odalardır. Üst katta “baş oda” diye adlandırılan odada, kalem işi bitki ve çiçek motifleriyle süslenen ahşap dolap, geometrik desenli ahşap tavan ve altıgen tavan göbeği, zarif görünüşleri ile 17. yüzyıl süslemelerinin güzel ve karakteristik özelliklerini yansıtmaktadır.


Uludağ'ın eteklerinde yer alan Saitabat Şelalesi, Bursa'ya ne zaman gelsek mutlaka uğramak istediğimiz, güzel yerlerden biri.


 Suuçtu Şelalesi ile kıyaslayınca çok küçük ama serin suyu ve dağ havası çok güzel.


Bursa’nın Cumalıkızık köyü, bir vakıf köyü olarak 1300'lü yıllarda kurulmuş. Tarihi doku çok iyi korunmuş ve Osmanlı erken döneminin kırsal kesim sivil mimari örnekleri günümüze ulaşmayı başarmış. Bu özelliği nedeniyle çok ilgi çeken ve ziyaret edilen bir yerleşim yeri.


Uludağ etekleri ile vadiler arasında sıkışıp kalan köylere kızık adı verilirmiş. Diğer kızık köylerindeki köylülerin eskiden Cuma namazı için toplandığı yer olduğundan, bu köyün Cumalıkızık adıyla anıldığı söyleniyor. Bir başka söylence de, köyün kurulduğu günün Cuma günü olması sebebiyle Osman Bey'in bu köye "Cumalıkızık" adını verdiği...

Ünlü "Cumalıkızık evleri" moloz taş, ağaç ve kerpiçten; ana giriş kapılarındaki kulplar ve tokmaklar dövme demirden yapılmış. Evler sarı, beyaz, mavi, mor renklere boyalı. Evlerin arasında kaldırımsız, taş döşeli, çok dar sokaklar bulunuyor.


UNESCO tarafından koruma altına alınmış, tarihi dokusu ile misafirlerini karşılayan, insanın ruhu ile nefes alabileceği mekanlara sahip bir köy. Kendinizi eski zamanlardaki sokaklarda geziyormuş gibi hissediyorsunuz. Bir kapıdan içeri giriyorsunuz ve bir avlu karşılıyor sizi. Taşları daha ıslak, henüz yıkanmış. Çiçekler mis gibi kokuyor. Bahçedeki ağaçlar güneşe geçit vermiyor. Dışarının sıcağından eser yok avluda. İşte böyle bir avluda gözleme-ayran yapmanızı tavsiye ederiz. Siz siz olun, gezin, görün, ziyaret edin. Yiyin, için fakat israf etmeyin.




BURSA'DA ZAMAN

Bursa'da bir eski cami avlusu,
Küçük şadırvanda şakırdıyan su;
Orhan zamanından kalma bir duvar...
Onunla bir yaşta ihtiyar çınar
Eliyor dört yana sakin bir günü.
Bir rüyadan arta kalmanın hüznü
İçinde gülüyor bana derinden.
Yüzlerce çeşmenin serinliğinden
Ovanın yeşili göğün mavisi
Ve mimarîlerin en ilâhisi.

Bir zafer müjdesi burda her isim:
Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim
Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın
Hâlâ bu taşlarda gülen rüyanın.
Güvercin bakışlı sessizlik bile
Çınlıyor bir sonsuz devam vehmiyle.
Gümüşlü bir fecrin zafer aynası,
Muradiye, sabrın acı meyvası,
Ömrünün timsali beyaz Nilüfer,
Türbeler, camiler, eski bahçeler,
Şanlı hikâyesi binlerce erin
Sesi nabzım olmuş hengâmelerin
Nakleder yâdını gelen geçene.

Bu hayâle uyur Bursa her gece,
Her şafak onunla uyanır, güler
Gümüş aydınlıkta serviler, güller
Serin hülyasıyla çeşmelerinin.
Başındayım sanki bir mucizenin,
Su sesi ve kanat şakırtılarından
Billûr bir âvize Bursa'da zaman.

Yeşil türbesini gezdik dün akşam,
Duyduk bir musikî gibi zamandan
Çinilere sinmiş Kur'an sesini.
Fetih günlerinin saf neşesini
Aydınlanmış buldum tebessümünle.

İsterdim bu eski yerde seninle
Başbaşa uyumak son uykumuzu,
Bu hayâl içinde... Ve ufkumuzu
Çepçevre kaplasın bu ziya, bu renk,
Havayı dolduran uhrevî âhenk..
Bir ilâh uykusu olur elbette
Ölüm bu tılsımlı ebediyette,
Belki de rüyâsı bu cetlerin,
Beyaz bahçesinde su seslerinin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder