1 Ocak 2018

Ruhaniyetli Şehir: Bursa

Bursa doğası, gölleri, Marmara denizi, Uludağı, Ulucami, tarihi ve kültürel ögeleriyle sürekli olarak turistlerin ziyaret ettiği şehirlerden biri. Yılbaşı tatilini fırsat bilip gerçekleştirdiğimiz tadı damağımızda kalan Bursa ziyaretimizde, merkezdeki en sevdiğimiz yerleri görelim istedik. Bursa sırlı şehirlerden, hemen kendini keşfetmemize izin vermiyor. Her ziyaretimizde yeni yerler keşfettik ve keşfetmeye devam ediyoruz. Tüm yazılarımız gibi bu yazıyı da, keşif yolculuğuna çıkacaklara vesile olmak ümidiyle yazıyoruz.


1.Gün: Bursa Ulucami - Yeşil Külliyesi - Emir Sultan Külliyesi

Bursa merkeze ayırabildiğimiz zaman kısa olunca bir günde çokça yer görelim istedik. Akşam ayaklarımıza kara sular indiğinde sadece üç mekan görebilmiştik. Bursa dediğiniz yer, adım başı tarihi eser. Bursa'nın tarihi eserleri bir geziye sığmayacak kadar çok. Ecdadımız; cami ve külliyelerle, han ve hamamlarla, çeşme ve türbelerle, adeta safları sıklaştırmış. Evliya Çelebi'nin "ruhaniyetli bir şehir" olarak tanımladığı Bursa, tarihimizin de başlangıcıdır. İlk altı padişaha, payitaht olmuştur. Daha önceki Bursa gezimizde daha çok yer görmüştük. Bu sefer daha mütevazı olarak şehir turuna başlayınca, nasibimiz bize daha cömert davrandı. Hem yağmurla sonlanan bir şehir turu nasip oldu, hem de duaları gönlümüze işleyen insanlarla karşılaştık.

Bursa'yı ziyaret ederken kullandığımız standart bir yol haritamız var, bu güzergah zamanla gelişiyor. Bursa ziyareti mümkünse Ulu Camii'nden başlamalı. Ayrı bir güzelliktir Bursa Ulu Camii! Her Bursa seyahatimizde olduğu gibi Ulu Cami'ye gitmezsek bu yolculuk eksik kalırdı. Ulu Camii her zaman olduğu gibi muhteşemdi.  


Kadim Bursa'yı yürüyerek gezmek mümkündür. Etrafa bakına bakına, her an yeni bir ayrıntı görme umuduyla sokaklarda yürümeyi seviyoruz. Ulu Cami'ye veda ederek Setbaşı Köprüsü’ne (Irgandı Çarşılı Köprü) doğru yürüdük.

Uludağ'ın kar suları coşkun akıyor. Setbaşı’nda biraz su sesi dinleyip yola devam ediyoruz... Bursa merkezden ibaret değil. Mahalle mahalle iğne oyası gibi narin işlenmiş. Bursa'nın tarihi Uludağ eteklerinde gizli. Mesela Umur Bey, Molla Arap, Emir Sultan, Yeşil, Namazgah, Tophane, Pınarbaşı, Muradiye, Üftade Tekkesi...

İkinci durağımız Yeşil Cami ve Türbesi, hemen yanlarında külliyenin parçası medrese (şimdi müze olarak kullanılıyor), hepsi kadim şehir geleneğimizin süsleri.


Her ne kadar caminin dış görünüşü sade olsa da, iç süslemesinde kullanılan yeşil firuze ve çinilerden dolayı Yeşil Cami olarak tanınıyor. İznik çini sanatının en nadide eserlerinden. “Ters T” planlı camilerden olan Yeşil Cami, Bursa'nın olduğu kadar ülkemizin de en güzel tarihsel yapılarından biri.

Yeşil Cami’de hem bir heybet, hem bir yeniden diriliş hem de ince bir hüzün vardır. O kadar derindir ki bu hüzün, en sonunda dayanamamış, mihrabın alnına yerleşivermiştir bir beyit olarak... İslam dünyasının ünlü isimlerinden Şeyh Sadi’nin Gülistan adlı eserinden alınan beyitteki ifade şu: “Zulmeden kişi bu zulmü bana yaptığını sandı, bana yapılan zulüm geçip gitti ama vebali onun boynunda kaldı”. Bu beyitle gönderme yapılan kişi, Bursa’yı yağmalayan Timur ordusu ve bu ordunun yaptığı yıkımdır. Yeşil Külliye’nin içinde bulunan Yeşil Cami, Yıldırım’ın Timur’a yenilmesiyle tarih sahnesinden silindiği sanılan Osmanlının ikinci dirilişinin kıyamıdır. Bu kıyam, gerçek bir kıyam olmuş ve bu tarihten sonra Osmanlı, hem devlet yönetiminde, hem estetikte hem de bilimde yeryüzünün önemli bir coğrafyasının mutlak hâkimi olmuştur.

Osman Hamdi Bey, en bilinen resmi “Kaplumbağa Terbiyecisi”ni çizerken Yeşil Cami’nin hünkar mahfili odalarından birini kullanmış, buradaki çinileri de aynen resme aktarmış. Osman Hamdi Bey’in tablolarında Bursa önemli bir yer tutuyor. Özellikle Yeşil Cami, Yeşil Türbe ve Muradiye Camii, Osman Hamdi Bey’in sıklıkla kullandığı mekânlar.


Ünlü tablolara da konu olan Yeşil Cami ve Yeşil Türbeyi mutlaka görmelisiniz.

Türbenin içinde Çelebi Sultan Mehmed'in, oğulları ve kızlarının ve dadısının sandukaları bulunuyor.

Yeşil Türbe'nin avlusundaki Hasan Can isimli mezar dikkatimizi çekti. Yavuz'un arkadaşı Hasan Can mı derken, yanındaki yazıyı okuyunca yanılmadığımızı anladık. İsfahanlı Hafız Mehmed'in oğlu olan Hasan Can Efendi, Yavuz Sultan Selim'in can dostu, sırdaşı, vefat anına kadar 6 sene boyunca beraber olduğu arkadaşıdır. Irak seferinde Yavuz ile tanışmış ve teveccühünü kazanarak ölünceye kadar yanından ayrılmamış. Sultanın çıban hastalığı ağırlaştığında sorduğu "Hasan Can, bu ne haldir?" sorusuna, "Sultanım Allahü Teâlâ ile olacak zamandır." manasına gelen sözü söylemiş. Yavuz ise “Hasan Can bizi bunca zamandan beri kiminle bilirdin? Cenab-ı Hakk’a teveccühümüzde kusur mu gördün?” dedikten sonra ondan Yasin suresini okumasını istemiş. Hasan Can, Yasin suresini okurken Padişah da kendisine iştirak etmiş. İkinci defa okurlarken, "Selamün kavlen min Rabbirrahîm (Çok merhametli olan Rabbin katından (onlara) söylenen söz 'selâm'dır.)" ayetini okuduktan sonra Kelime-i Şehadet getiren Yavuz, ruhunu teslim etmiş. Yavuz Selim'in vefatından sonra inzivaya çekilen Hasan Can Efendi, meşhur tarihçi olan oğlu Hoca Sadeddin Efendi Yıldırım Medresesi'nde müderris iken Bursa'ya gelmiş ve 1556 senesinde vefat ettiğinde Yeşil Türbe'nin avlusunda defnedilmiş. Fotoğrafta da görüldüğü gibi Hasan Can’ın mezarını, ortasında çıkan ıhlamur ağacı ikiye bölmüş.


Türbe ziyaretleri istismara açık bir konu. Yolun doğrusu, büyükler nasıl aziz oldu ve sevildi, bunu düşünmek. Biz büyüklerin huzurunda bunları düşünmeye çalışırız. O makama nasıl ulaşmış; adımlarını, eserlerini, talebelerini tefekkür ederiz. Büyüklerin huzurunda tefekkür etmek belki bizi büyütmez, fakat talip isek bize yol ve hedef gösterir. Rabbimiz onlar gibi yol almayı nasip eylesin... Yeşil Türbe'den sonra biraz daha yürüdüğümüzde, mezarlık içinden geçerek Emir Sultan Külliyesi'ne ulaştık. Bizce Bursa'nın mistik havasının en güzel hissedildiği yer Emir Sultan Külliyesi...


1391'de Buhara’dan Bursa’ya göç eden bir mana eridir Emir Sultan. Yıldırım Bayezid'in kızı Hundi Fatma Hatun'la evlenmiş. Bir rivayete göre Hundi Hatun, gördüğü rüya üzerine kendisi ile babasının rızası olmadan evlenmiş. Buna kızan Yıldırım Bayezid Han’ın gönderdiği askerlere karşı gösterdiği keramet ve Molla Fenari’nin de uyarısı ile Bayezid Han’ı kendisine muhabbetle bağlamış. Bununla beraber, Ulu Cami’de Yıldırım Bayezid’e söylediği bir söz ile içkiye tövbesine vesile olduğu kıssası da günümüze ulaşmış. Şöyle ki, camiyi tamamlayan Sultan Bayezid bir eksiği olup olmadığını sorar Emir Sultan’a. Emir Sultan da, "Dört yanında birer meyhane eksik" deyince şaşar padişah, "Allah’ın evinde ne işi olur meyhanenin?" diye sorar. Emir Sultan bunun üzerine, "Kalbin kimin evi olduğunu" sorunca, Sultan asıl Hak hanesini hatırlar... Çelebi Mehmet’in de sevip hürmet gösterdiği ve Anadolu’da birlik ve dirlik için gayret eden Emir Sultan, 2. Murat ile İstanbul kuşatmasına katılmış ve dervişleri ile surlara hücumu başlatan kişi olmuş. Osmanlı padişahlarına bir velinin kılıç kuşatması merasimi de kendisi ile başlamış. Böylece, kılıcın sembol olacağı fetihlerin tılsımını kuşatmış Emir Sultan, Osmanlı Hanedanı’na... Emir Sultan, 1430'da Bursa'da vefat etmiş.

Şehir turumuz burada yağmurla sonlandı ve yağmur gibi bereketli duaları gönlümüze işleyen biriyle karşılaştık. Buradan ayrılırken biraz daha büyümüş, biraz daha ümitlenmiş, biraz daha iki yanımızdaki havf ve recanın (korku ve ümit) farkına varmıştık...

Yağmur başladığı için aracımızı bıraktığımız Ulucami tarafına dolmuş taksi ile gittik. Ama yürüyüşünüze güveniyorsanız, bu mekanların hepsini hiç araca binmeden gezebilirsiniz. İster istemez şehirlerde hep bildiğimiz ve popüler yolları tercih ediyoruz. Ama çok sevdiğimiz bir seyyahlık düsturu der ki: Sokaklarında kaybolmadığın şehri tanıyorum deme!

2.Gün: Bursa Uludağ

Bursa yolculuğumuzu iki bölüme ayırdık: İlk gün Ulucami, Yeşil, Emir Sultan ziyareti; ikinci günkü yolculuğumuz Uludağ... Bursa'ya gelip Uludağ'a çıkmamak olmazdı.

İnsanların bazen kendilerini bilinmedik bölgelere atıp kafa dinlemesi gerekiyor. Bursa’da bu konuda pek çok alternatif var. Özellikle Uludağ, kafa dinlemek için birebir... Uludağ’ın keşfedilmemiş, gizli kalmış pek çok yöresi var. 

Sabah çıktığımız yolda istikamet; fetihten önce Keşiş Dağı, fetihten sonra erenler/evliyalar otağı, ulular meskeni Uludağ...

Aracımızla Uludağ eteklerinde yükselerek ilk durağımız olan Bakacak'a doğru gidiyoruz. Uludağ'a çıkıp Bursa’nın ve Gemlik Körfezi’nin panaromik görüntüsünün en iyi seyredilebileceği yer olan Bakacak'tan Bursa'ya bakmamak olmaz. Bakacak Tepeye, Oteller Bölgesinden Çobankaya yönünde aracımızla 5 km kadar devam ederek ulaşmayı planlamıştık.

Çobankaya'ya geldiğimizde, yolun devamının kar yığılarak kapatılmış olduğunu gördük. Navigasyondan bakıp Bakacak'a 2,5 km yol kaldığını görünce aracımızdan inip yürümeye karar verdik. Karın kapladığı ormanın mis kokusu araçtan iner inmez burnumuza çarptı. Dağ taş gezmeyi çok sevdiğimiz için Uludağ'ın karla kaplı yollarında yürümek bizi çok heyecanlandırdı. Göknar ve karaçam yoğun orman içinde yaptığımız yürüyüş, doğanın bir parçası olduğumuzu hatırlattı yeniden... Uludağ'ın eşsiz manzarasını ve insana huzur veren, şehrin gürültüsünden uzak, mükemmel doğa güzelliğini keşfettik. Yürüyüş yaparken tor oluşumlarına da rastladık.


Ormanın içine doğru yöneldiğimizde, kendimizi tertemiz karların içinde bulduk. Her yer bembeyaz karlarla kaplı...

Vahşi hayvanlarla karşılaşmamak için ormanın içine çok girmeden yolumuza devam ediyoruz. Yolun sonunda Bakacak tepeye varıyoruz. 

1720 m rakımlı tepe, Bursa kent içinden görünen kayalık yapısı ile oldukça güzel bir panaromaya sahip. Eski TV verici istasyonu yer alan bu tepe, Bursa’nın kuşbakışı görünümü için de en güzel noktalardan biri...

Bursa'nın en önemli değerlerinden biri olan Uludağ'ın Bakacak Mevkii'nde zeminin doğal taş yapısı korunarak yapılan seyir terası, şehre farklı bir bakış açışı sunuyor.

Uludağ'ın en fazla ziyaret edilen noktalarından ve Bursa'yı en güzel gören yerlerden biri olan Bakacak'a Nisan'da geldiğimizde sis olduğu için manzarayı görememiştik. Bu sefer uslu bir çocuk olduk ve şirin Bursa'yı gördük :) "Sizin de bir gün ormana yolunuz düşerse etrafı dikkatlice dinleyin... İyi bir çocuk olursanız belki şirinleri bile görebilirsiniz."

Bakacak'ta epey vakit geçirdikten sonra dönüş yoluna geçtik. Hava çok sakindi, rüzgar esmiyordu, bu yüzden de çok soğuk değildi. Gelirken sırtımızı ısıtan güneş, dönüşte içimizi de ısıttı. Çobankaya'ya vardığımızda biraz yorulmuştuk ama buna kesinlikle değdi. Kışın her yer karla kaplıyken Uludağ’ın keyfi bir başka oluyormuş. Yürüyüşümüzü sonlandırıp yorgunluğumuzu atmak için bir şeyler yedik ve ısınmak için çay içtik.

Yemekten sonra Çobankaya'dan yola çıkıp Sarıalan'da bulunan caminin arka tarafındaki Çoban Çeşmesinden su doldurduk. 1640 yılında Bursa’ya gelen Evliya Çelebi Seyahatname'sinde Bursa çeşmelerini anlattıktan sonra, sözünü "Velhasıl Bursa sudan ibarettir" diye bitirmiş. O zamanki Bursa'yı bilemeyiz ama şimdiki Uludağ'ın sudan ibaret olduğunu söyleyebiliriz. Uludağ'da birbirinden lezzetli suların çağladığı çeşmeler var. Biz gittiğimiz her yerde kaynağından su içmeye çalışıyoruz, özellikle Karadeniz, Bolu, Bursa gibi doğal yerlerde. Daha keşfedilmemiş ya da bizim suyunu içmediğimiz kimbilir ne kadar pınar vardır...

Anadolumuzun her yerinde bir Çoban Çeşmesi görebilirsiniz. Bu çeşmelerin hikayesini anlatan Faruk Nafiz Çamlıbel mısralarıyla bitirelim...

Derinden derine ırmaklar ağlar,
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,
Ey suyun sesinden anlıyan bağlar,
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi.
        
Göynünü Şirin'in aşkı sarınca
Yol almış hayatın ufuklarınca,
O hızla dağları Ferhat yarınca
Başlamış akmağa çoban çeşmesi...
        
O zaman başından aşkındı derdi,
Mermeri oyardı, taşı delerdi.
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.
Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.
        
Vefasız Aslı'ya yol gösteren bu,
Kerem'in sazına cevap veren bu,
Kuruyan gözlere yaş gönderen bu...
Sızmadı toprağa çoban çeşmesi.
        
Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda,
Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,
Ateşten kızaran bir gül arar da,
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,
        
Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar,
Tarihe karıştı eski sevdalar.
Beyhude seslenir, beyhude çağlar,
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder