22 Ekim 2017

Ankara'nın Saklı Cenneti: Karagöl



Sonbaharın renk cümbüşünü görmek için günübirlik Karagöl'e gitmeye karar verdik ve arabamıza atlayıp uzun da olsa sonucunda kesinlikle değeceğini düşündüğümüz bir yolculuğa çıktık.


Karagöl, Çubuk ile Kızılcahamam arasında, yer yer 80 metreyi bulan derinliğe sahip küçük bir krater gölü. Ankara’ya yaklaşık 75 km, Çubuk ilçesine 40 km uzaklıktaki göl, Kavak dağı ile Yıldırım dağı eteklerinde. Etrafı ormanlarla çevrili olan bölgede yaklaşık 50 çeşit bitki türü bulunuyormuş. 2011 yılında Tabiat Parkı statüsü almış.


Karagöl'e gitmek için, Ankara çıkışında Esenboğa yolundan ilerledik ve Esenboğa Havaalanına gelmeden önce, sol taraftan Çubuk yönüne saptık. Havaalanının yanından geçtikten sonra Çubuk ilçesine vardık. Çubuk ve civarı Anadolu’nun Türkler tarafından fethi sırasında ilk ele geçen yerlerden. Bölgeyi, Selçuklu komutanlarından Çubuk Bey ele geçirmiş. Çubuk isminin de buradan geldiği söyleniyor. Çubuk adına, 1402’deki Ankara Savaşında rastlıyoruz. Osmanlı Sultanı Yıldırım Beyazid, Çubuk ovasında yenilmiş Timur’a. Tarihsel önemini bu savaştan alan kasaba, ilk kez 1902 yılında ilçe merkezi yapılmış. Çubuk, kent merkezindeki sakin yaşamı ve gelenekleriyle tipik bir Anadolu kasabası. İlçeyi hatırlatan en önemli özelliği ise turşusu. Bölgenin meşhur ürünü olan küçük salatalıklar, şehrin sembolü olarak karşımıza çıkıyor. Çubuk ilçe merkezi ve çıkışında, ünlü Çubuk turşuları satılan mekanlar göreceksiniz. Bu mekanlardan, ülke çapında ünlü Çubuk turşuları satın alabilirsiniz. Karagöl yolu üzerinde, Türem tavuk-yumurta üretim merkezi ve köy yumurtası satılan küçük üreticiler de bulunuyor. Yolculuk esnasında hızlı gitmek pek anlamlı değil, özellikle manzarayı izleyerek ilerlemenizi, turşu ve köy yumurtası almanızı öneririz.


Çubuk'tan 30 km sonra Karagöl'e ulaştık. Yolda Karagöl tabelalarını görmek mümkün, bunları takip ederseniz yolu bulmak gayet kolay. Yol ve manzarası çok güzel ama Çubuk ilçe merkezinden sonra virajların arttığını ve rakımın yükseldiğini hatırlatmakta fayda var. Karagöl mesire yerinin girişi hemen anayol üzerinde, ana yoldan ayrılıp ara yollarda rezil olmak yok. Mesire yeri girişinde, arabalar için uygun otopark alanı ve bir bekçi kulübesi var ama ücret alınmıyor. Karagöl'de çocukların hoş zaman geçirebilecekleri büyük bir oyun alanı bulunuyor. Göl çevresinde hem yeme-içme işletmeleri hem de mescit, tuvalet ve çeşmeler bulunduğu için tüm gününüzü burada geçirmekte fazla zorluk çekmezsiniz. Karagöl mesire yerinin en güzel taraflarından biri de tuvaletlerin bulunması ama biz gittiğimizde tuvaletlerde sular akmıyordu. Burada birçok çeşme var, bir çeşmenin üzerinde yapılış tarihi olarak 1964 yazıyordu, yani buranın yaklaşık 50 yıldır kullanıldığını gösteriyor.


Ankara'da gezilecek doğal güzelliklerinden olan Karagöl'de piknik ve trekking gibi aktiviteler yapılabiliyor. Doğa fotoğrafçılığı ise buranın en gözde aktivitelerinden. Burayı ziyaret edenlerin büyük çoğunluğu sürekli fotoğraf çekiyor. Biz de bu doğa cennetinin birçok fotoğrafını çektik. Karagöl doğa güzelliğiyle dört mevsim eşsiz bir manzara sunuyor. Her iki tarafı yamaçlarla çevrili, çevresi çam ve dağ kavağı ağaçları ile kaplı. Yani, buraya doğal bir terapi alanı denilebilir. Şehrin gürültüsünden uzaklaşıp kafasını dinlemek isteyenler için ideal bir yer. Bir doğa harikası...



Harika bir tabiat... Mangalı yakın ve sessizce ördekleri izleyin :)




İçinde yüzen ördekleri, yapraklarını suya eğen söğüt ağaçlarıyla, baktığınız her yere tuval hissi veriyor...





Göle adını, tüm Karagöllerde olduğu gibi, üzerine yansıyan ağaçların gölgesi veriyor. Gölün hemen kıyısında göle doğru uzanan ağaçlar, güneşli günlerde gölün üzerine gölge yansıtıyor ve bu yüzden göl koyu yeşil görünüyor. Göl çok yosunlu, yeşil yosunlar gölün dibini tamamen kaplamış. Tabi ki, gölde yüzmek tehlikeli ve yasak...


Gölün çevresinde yaklaşık 200 tane ahşap piknik masası var, bu masalara oturup piknik yapabilirsiniz. Masaların çoğunluğu göle yakın ve göl manzaralı. Burada sürekli ve sert eserek insanı rahatsız eden bir rüzgar var. Hatta mangal ve semaver yakmak isteyenler bu rüzgardan korunmak için çeşitli alternatifler geliştirmişler, yani bu rüzgarı düşünerek masanızı seçmeniz gerekiyor. Gölün hemen kıyısında görüntüyü etkilemeyen taş duvar dikkat çekiyor, masalar hemen bu duvarın üstüne yerleştirilmiş. Göl çevresinde yürüyüş yapmak isteyenler, bu masalara yerleşenler yüzünden manzarayı izlemekte sıkıntı yaşayabiliyor.

Karagöl bölgesinde mangal yakmak serbest, her yanda mangal yakılıyordu, hatta mangalı olmayanlar 3-4 taş parçasını yan yana getirip aralarında ateş yakıyorlar ve üstünde bir şeyler pişirmeye çalışıyorlardı. Sanırım yaz sezonunda mangal yakma yasağı uygulanıyormuş. Gerek temizlik ve gerekse güvenlik bakımından tedbirler alınmış. Çöp yığınlarının oluşmaması için çok sayıda çöp kutusu bulunuyor. Ziyaretçiler olarak çöplerimizi bu çöp kutularına atma bilincini göstermeliyiz. Yoksa bu çöp kutuları da bir işe yaramaz... Köpekler piknikçilerin artıkları yiyecekleri temizlemek için dolanıp duruyorlar ama insanlara pek zararları olabilecek bir pozisyon yok.




Mangal keyfinin yanı sıra, göl çevresindeki yaklaşık 1 kilometrelik yolda yürüyüş yapmak da mümkün. Bunun haricinde orman içerisine doğru ortalama 5 kilometrelik bir doğa yürüyüşü de yapabilirsiniz. Biz önce göl çevresinde yürüdük. Gölün kıyısında, tepe yamaçlara tırmanmak için, çok eski dönemlerden kaldığını düşündüğümüz taş merdivenler görülüyordu. Bu taş merdivenleri kullanarak tepeye doğru tırmandık. Merdivenler bir yerden sonra kesildi ve yuvarlanmış taşlar karşımıza çıktı. Biz bunları da aştık ama ne kadar güvenli olduğu meçhul, çünkü bu taşlar çok çabuk kayıyordu.


Bizim gibi arazi yürüyüşünü seviyorsanız, son derece ideal bir rota. Sonbaharı hissettiğimiz güzel manzaralar eşliğinde orman içindeki patikaları takip ettik. Yükseklere çıktıkça bu güzel manzarayla karşılaştık...

Karagöl, Ankara turizmi için gerçekten bulunmaz bir nimet. Sanırım insanlar ya burayı bilmiyorlar, ya da yol uzun geliyor. Bu yüzden henüz kalabalıklar buraya akmamış, doğanın güzelliği bozulmamış. Yolculuk sizi yorsa da, mangalınızı ve yiyeceklerinizi alın, bir gün ayırın ve Ankara'nın çok yakınlarındaki bu doğa cennetini mutlaka ziyaret edin. Ortamın görüntüsünün güzelliği, sessizlik, sakinlik hoşunuza gidecektir.













Kışın soğuk günlerde, göl yüzeyinin donduğunu duymuştuk. Kar yağdığında da gelip görmek istiyorduk.



Bu yüzden karlı ama güneşin ilkbahar havası yaşattığı bir kış gününde yine geldik ve bu güzel manzaralarla karşılaştık...

Kış olmasına rağmen sonbahardaki kadar sert esen ve insanı rahatsız eden bir rüzgar yok, hatta hiç rüzgar esmedi desek yeridir.

Kış mevsiminin güzelliğini hissettiğimiz kar manzaraları eşliğinde göl çevresindeki patikada birkaç tur yürüyüş yaptık.

İnsanların yürüyerek sertleştirdiği patika dışındaki bir yere adım atarsanız dizlerinize kadar kara gömülüyorsunuz.

Karagöl'ün çevresi çam ve daha çok dağ kavağı ağaçları ile kaplı...

Göl tamamen donmuş ama gölün üstüne çıkmak tehlikeli ve yasak...

Göl donduğu için sonbaharda gördüğümüz ördekleri götürmüşler.

Ördekler yok ama köpekler piknikçilerin artıkları yiyecekleri temizlemek için dolanıp duruyorlar.

Göl çevresindeki turumuzu bitirip piknikçilerin olduğu büyük piknik alanına doğru yürüdük.

Göl kenarından biraz daha içerideki piknik alanında taş ve ahşaptan yapılmış güzel çeşmeyi, Bosna Hersek'in sembollerinden biri olan Başçarşı Sebiline benzettik.

Karagöl doğa güzelliğiyle dört mevsim eşsiz bir manzara sunuyor. Sonbahar ve kışı gördük, sıra ilkbahar ve yazda :)


Biz daha önce Artvin seyahatimizde Borçka ve Şavşat'taki Karagöl'lere gitmiştik. Daha sonra araştırıp öğrendik ki, Türkiye'de 4 tanesi Artvin'de olmak üzere, Karagöl adında birçok göl varmış. Biz bu göllerden 3 tanesini görmüş olduk, darısı diğerlerine... Siz de Artvin'deki Karagöl'leri ayrıntılı olarak keşfetmek isterseniz Doğu Karadeniz yazımızı okuyabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder