22 Nisan 2017

Beyaz Cennet: Bursa Uludağ

Yine bir 23 Nisan ve yine tadı damağımızda kalan bir Bursa seyahati. Bu sefer 23 Nisan hafta sonuna geldiği için ayırabildiğimiz zaman da kısa oldu, biz de hiç gitmediğimiz Uludağ'ı görelim istedik. 2543 m yüksekliği ile birçok dağcının Anadolu’daki gözdesi olan Uludağ, bitki örtüsü ve hayvan varlığı ile de oldukça zengin. Dünya çapında ünlü kayak tesislerine sahip olan ve pahalılığıyla meşhur Uludağ, Bursalılar tarafından genellikle piknik ve dağ yolu etkinliği amacıyla kullanılıyor. Uludağ, gerçek bir Bursalı için yazın piknik, kışın ise kestane toplamaktan fazla bir şey ifade etmiyor.


Osmanlı İmparatorluğu zamanında Keşiş Dağı olarak anılan dağ, 1925 yılında “Uludağ” adını almış. Bursa şehir merkezinin güneyinde yer alan Uludağ, 20 Eylül 1961 tarihinde Milli Park olarak ilan edilmiş. Uludağ Milli Parkı gişesine 9 TL olan giriş ücretini ödeyip yaklaşık 7 km kadar daha devam ettikten sonra yol ikiye ayrılıyor. Sol taraf Sarıalan yolu, sağdan devam edenler için yol Oteller Bölgesine gidiyor. Sağdan devam edip ilk durağımız olan Bakacak'a doğru gidiyoruz. Bursa'ya gelip Uludağ'a çıkmamak, Uludağ'a çıkıp Bakacak'tan Bursa'ya bakmamak olmaz. Bursa’nın, Gemlik Körfezi’nin, Uluabat Gölü’nün panaromik görüntüsünün en iyi seyredilebileceği yer olan Bakacak Tepeye, Oteller Bölgesinden Çobankaya yönünde 5 km kadar devam ederek ulaşabilirsiniz.

Devam ettiğimiz yolun sonunda Bakacak tepeye varıyoruz. Sisin kapladığı ormanın mis kokusu araçtan iner inmez burnumuza çarpıyor. 1720 m rakımlı tepe Bursa kent içinden görünen kayalık yapısı ile oldukça güzel bir panaromaya sahip. Eski TV verici istasyonu yer alan bu tepe, Bursa’nın kuşbakışı görünümü için de en güzel noktalardan biri. TV verici istasyonunun önceki yıllarda bu tepeden yayın yapması için kurulan tesise açılan yol, günübirlik piknik ve doğa gezileri için gelenlerin uğrak noktası.

Bursa'nın en önemli değerlerinden biri olan Uludağ'ın Bakacak Mevkii'nde zeminin doğal taş yapısı korunarak yapılan seyir terası, şehre farklı bir bakış açışı sunuyor.

Uludağ'ın en fazla ziyaret edilen noktalarından ve Bursa'yı en güzel gören yerlerden biri olan Bakacak'ta sis olduğu için Bursa'yı göremiyoruz :(

Bursa'yı izleyemesek de, Uludağ'ın eşsiz manzarası ve insana huzur veren, şehrin gürültüsünden uzak, mükemmel doğa güzelliğini keşfediyoruz.

Dağ başını duman almamış olsa görülmesi gereken manzara...

Bakacak'tan sonra Çobankaya'ya geldik. Burada çeşme, kır evleri, çadır kamp alanı ve Nebeviyye Cami yer almaktadır. Cami, merdivenlerine kadar karla kaplı olduğu için sadece dışarıdan görebildik.

Göknar ve karaçam yoğun orman içinde yapacağınız yürüyüş, size doğanın bir parçası olduğunuzu hatırlatacak nitelikte.

Çobankaya'da yürüyüş yaparken tor oluşumlarına rastladık.



Torların yanından ormanın içine doğru yöneldiğimizde kendimizi ayak basılmamış, tertemiz karların içinde bulduk. Karların eridiği kapalı alanlarda çiğdemler çıkmışken, açık alanlar bembeyaz karlarla kaplı...



Bitkisel çeşitlilik merkezi olan Uludağ’da, 1320 bitki türü bulunmakta olup, bunlardan 171'i endemik türdür. Endemik türlerin çoğu Uludağ Milli Parkı sınırları içerisinde; özellikle Bakacak, Volfram Madeni çevresi, Şahinkaya, Kuşaklıkaya, Fatin Tepe ve Göller Bölgesinde bulunuyor. Çobankaya'da yürüyüş yaparken karşılaştığımız çiğdemler...




Bu yolculuk cana can katan eğitici bir maceraya dönüşüyor bir yanıyla, Uludağ ile ilgili bilmediklerimizi öğreniyoruz. Anadolu’da buzul devri izleri ilk defa Philppson tarafından Uludağ’da tespit edilmiş. Buzullarca şekil verilmiş başlıca oluşumlar Yılanlıkaya, Devetaşı, Cennetkaya, Çobankaya. 2543 metre yükseklikteki Uludağ Tepe altında kalan bölgede, son buzul devrinden kalma ve buzul aşındırması sonucu oluşmuş, bir kısmı yazın kuruyan buzul gölleri bulunuyor. Buzul göllerin en önemlileri Uludağ Tepe’nin kuzeyindeki Kara Göl, Kilimli Göl, Aynalı Göl, Buzlu Göl ve yazın kuruyan Heybeli Göl. Dağın kuzeybatı bölgesinde ise yaz aylarında kuruyan Çayırlıdere ve Koğukdere gölleri bulunmaktadır.

Kar yağmasına rağmen hava çok sakindi, rüzgar esmiyordu, bu yüzden de çok soğuk değildi. Yürüyüşümüzü sonlandırıp karnımızı doyurduk ve çay içtik.

Yemekten sonra Çobankaya'dan Sarıalan'a doğru giderken, Uludağ Cami olarak bilinen Hacı Mehmet Yazıcı Camisini ziyaret ettik.



Bakacak ve Çobankaya'ya gitmek için sağdan devam ettiğimiz yol ayrımına gelince, bu sefer Sarıalan yoluna dönüp 2 km kadar devam ettikten sonra, Sarıalan'daki teleferik istasyonu ve bungalovların olduğu bölüme geldik. Konaklama yapmak isteyenler için ideal konaklama şartları burada mevcut. Çeşmeleri ve orman içi piknik alanları ile Uludağ’ın gözde piknik alanı.

Sarıalan'dan sonra Bursa'ya doğru dönüş yoluna geçiyoruz. Uludağ'a, ziyaretçilerin %50'si yaz sezonunda, %35'i kış sezonunda, %15'i de bahar aylarında geliyormuş. İlkbaharda doğa coşmaya başlamışken Uludağ’ın keyfi bir başka oluyor, onu da belirtmeden geçmeyelim. Hangi sezonda giderseniz gidin, mevsime uygun olarak şunları yapmadan Uludağ'dan ayrılmayın;
Bakacak Seyir Terası’ndan Bursa’nın panaromik görüntüsünü seyretmeden,
Uludağ’ın zirvesine çıkıp buzul göllerini ve alpin kuşağının eşsiz görünümünü keşfetmeden, 
Mevcut patika yollar ile orman içinde yürüyüşler yapmadan,
Yazın kamp faaliyetlerine katılarak temiz havasından ve doğal güzelliklerinden yararlanmadan,
Kış sezonunda, kamu veya özel sektöre ait tesislerde konaklayarak kayak yapmadan, 
Keşiş’in evini ve Uludağ eteklerinde bulunan manastır kalıntılarını görmeden, 
Uludağ Tepe’nin zirvesinde duran deftere izlenimlerinizi yazıp imzalamadan...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder