15 Mayıs 2016

Erciyes'in Eteklerinde: Kayseri

Heyecanlı, serüven dolu ve tabiatla iç içe bir tatil geçirme hayaliniz varsa Kayseri'ye gitmenizi tavsiye ederiz. Anadolu’nun en eski şehirlerinden biri olan Kayseri, hem cezbedici manzaralar sunuyor hem de tarih meraklıları için birebir! Tarihi ve doğal güzellikleri harika bir uyum içerisinde sunan Kayseri'nin tarihine ışık tutan yapılar arasında; Hacı Kılıç Medresesi, Sahabiye Medresesi, Kurşunlu Camii, Hunat (Hatun) Medresesi, Alaca Kümbet, Döner Kümbet, Arkeoloji Müzesi, Köşk Medrese yer alıyor. Tatil sürenize göre listenize dilediğiniz mekanları dahil edebilirsiniz. Hafta sonunda Ramazan ayına girmeden önce ilkbaharın keyfine varmak için Kayseri Kapuzbaşı Şelalelerine doğru yola çıktık. Doğaseverlerin sık sık ziyaret ettiği Kapuzbaşı'nın da içinde bulunduğu Aladağlar Milli Parkı; doğa fotoğrafçılığı, yürüyüşler, kamp gibi aktiviteler için ideal bir yer.

Kapuzbaşı Şelalelerine doğru giderken yol boyu enerji santrallerinin rüzgar güllerini görüyorsunuz.

Buraya gelirken Yeşilhisar-Yahyalı-Dikme-Delialiuşağı-Yeşilköy-Kapuzbaşı güzergahını kullandık. Bu yol toplam 105 km civarında. Yahyalı’ya kadar olan 40 km’lik yolu yarım saatte geçiyorsunuz. Yol oldukça rahat.

Kalan 65 km ise 1 saat sürüyor. Ancak yolun bu ikinci kısmı dar, aşırı virajlı ve oldukça yorucu. Özellikle son bölümde sarp kayalıklarla çevrili derin vadilerden ilerlemeniz gerekiyor.

Eskiden bu yol çok daha kötü durumdaymış. Şimdi her ne kadar asfalt olsa da yolun bazı bölümlerinde çökmeler olmuş.

Yahyalı’dan 42 km sonra yolda sizi Seyhan Nehri’ni besleyen Zamantı Irmağı karşılıyor. Pınarbaşı ilçesinde doğan bu ırmak 20 km boyunca yolun kenarından akmaya devam ediyor.

Zamantı Irmağı'nın, Yahyalı İlçesi sınırları içinde kalan Yeşilköy'den başlayan rafting parkuru, 18 kilometre uzunluğa sahip.

Su debisi de rafting için oldukça elverişli olan Zamantı, dev kanyonlar arasından geçiyor ve eşsiz doğal güzellikleri görme olanağı sağlıyor. 

Zamantı Irmağı gibi zorlu bir yolculuktan sonra giriş ücreti 12 TL olan Aladağlar Milli Parkına ulaştığınızda gördüğünüz manzaradan etkilenmemeniz mümkün değil. O kadar yolu gittiğinize asla pişman olmayacağınız bir doğa harikası. Şelalelerin en önemli özelliği kaynağından çıktığı şekilde aşağıya dökülmesi.


Şelalelerin en genişi, en ileride olan Elif şelalesi. Bu şelalenin karşısında aracınızı park edebileceğiniz ücretsiz otopark mevcut.


Kapuzbaşı Şelaleleri, Aladağ zirvelerinde bulunan kar ve buzulların erimesiyle beslenen, 500 metrekarelik bir alan içerisinde kayaların doğal çatlağının arasından fışkıran, 30-76 metre yüksekliklerden çok büyük su debisi ile dökülen, ayrıca yaz ve kış aylarında devamlı surette akan 5 büyük, 2 küçük toplam 7 kaynak şelalesinden oluşuyor.


Şelalelerin suları, Aladağ-Aksu suları ile birleşerek Zamantı Irmağı'na, oradan da Seyhan Nehri’ne karışıyor.


Gezinti yolundan yürüyerek şelaleleri izleyebilir, fotoğraflarını çekebilirsiniz.


Şelalelerden biri, irtifa akışı itibarı ile görenleri adeta büyülüyor. 

Şelalenin altına yaklaşarak sırılsıklam olmaya hazır olun :) Eğer buraya yazın giderseniz yağmurlama olarak gelen su sizi oldukça serinletir ama baharda bizi üşüttü bile.


Bu güzel şelale deneyiminin ardından aracımıza giderek Kayseri merkeze doğru dönüş yolculuğumuza geçiyoruz.

Yol üstündeki Sultansazlığına uğramak istiyoruz. Girişini bulmamız biraz zor olsa da güneş batmak üzereyken varıyoruz. Kayseri il merkezinin 70 km güneyinde yer alıyor. Develi Ovası’nın ortasında geniş bir sulak alan olan Sultansazlığı, kuş meraklıları ile doğayla iç içe olmayı sevenlerin bölgedeki ilk durağı. Adını Osmanlı İmparatorluğu döneminde sultanların avlak yeri olmasından alan Sultansazlığı, Erciyes Dağı'nın güneybatısındaki Develi Ovası'nın en alçak kesiminde yer alıyor. Ovanın içerisindeki Yay, Camız, Söbe ve Çöl göllerinin bulunduğu bölgeye Sultansazlığı adı veriliyor. Sazlık, tatlı ve tuzlu su ekosistemini bir arada bulundurması bakımından ayrıcalıklı bir konuma sahip. Göçmen kuşların yeşil cenneti olan Sultansazlığı, elverişli doğa ve iklim koşulları dolayısıyla kuşların barınma, beslenme ve üreme ihtiyaçlarını karşılıyor. 301 kuş türünün ana göç yollarından ikisi Sultansazlığı'nda kesişiyor. Hava soğuk ve kararmak üzere olduğu için fazla kalamıyoruz. Kayseri Öğretmenevine doğru dönüş yolculuğumuza geçiyoruz.

Konaklayacağımız Öğretmenevine yerleştikten sonra Kayseri merkezini yürüyerek gezmeye başladık. Ana yolların kesiştiği Cumhuriyet Meydanına doğru yürüdük. Abdülhamit zamanında tüm büyük şehirlerde birer saat kulesi ve muvakkithane yapılması için ferman yayınlanmış. Gezdiğimiz diğer şehirlerdeki saat kuleleri gibi Kayseri Saat Kulesi de bu fermanın sonucu Sultan 2.Abdülhamit'in emriyle 1906 yılında Cumhuriyet Meydanı'nda yaptırılmış. 10 metre yüksekliğindeki saat kulesinin çinko çatısında bir de rüzgar gülü bulunmaktadır.


Saat kulesinin karşısındaki Bürüngüz Cami, eskiden ''İki Kapılı Mescid''in bulunduğu yere, Refik Bürüngüz tarafından 1977 yılında inşa ettirilmiş. Cumhuriyet Meydanına hakim bir noktada yer alıyor.

Kayseri'de gezilecek yerlerden biri de Sahabiye Medresesi. Tarihi yerleri gezmeyi sevenler ve Kayseri ile ilgili bir gezi planı hazırlayanlar, Sahabiye Medresesini mutlaka gezmeli. Ön yüzü orta boy bir kervansaray görünümünde olan Sahabiye Medresesi, kitle halinde dışarıya taşan taç kapısı ile göz kamaştırıyor. Bu şaheser taç kapıyla girilen medrese kare şeklinde. Taç kapısı üzerinde yer alan kitabeye göre 1276 yılında Selçuklu Veziri Sahib Ata Fahreddin Ali tarafından yaptırılmış.


Kayseri’de biraz tur atarsanız ve yemeklerin tadına bakmaya başlarsanız genelde yağlı yemeklerin ve hamur işinin hep ön planda olduğunu görebilirsiniz. Kayseri denince akla gelen ilk yemeklerden birisi mantı pek tabi. Kayseri’de iskender yemeye gelmemiştik ama ilk günün sonunda Elmacıoğlu İskender'de mantı ve iskender yedik. Makul fiyatları ile tercih edilebilir bir yer. Merkezde gezerken sıkça gördüğümüz şarküterilerden birine girip geri dönüş yolu için sucuk, pastırma, çemen, mantı alışverişi yaptık.

2. GÜN

İkinci günde geçen akşam göremediğimiz yerleri keşfetmek için tekrar şehir turuna çıktık ve Öğretmenevinin arkasındaki Mimar Sinan Parkına doğru yürüdük. Gezimize, Kayseri Kültür Yolunun başlangıç noktası olan ve Selçuklu Uygarlığı Müzesi’ne dönüştürülen Gevher Nesibe Medresesi önünden başladık. Kayseri’de Kültür Yolu için çok güzel materyaller hazırlanmış ve güzergahın takip edilmesi için yol boyunca işaretler bulunuyor. 

Selçuklu Hükümdarlarından 2. Kılıçarslan'ın kızı olan Gevher Nesibe Sultan, 1204 yılında verem hastalığına yakalanarak Kayseri'de vefat etmiş. Vasiyeti üzerine ağabeyi Selçuklu sultanı 1.Gıyaseddin Keyhüsrev şifahaneyi 1206 yılında hizmete açmış. Gevher Nesibe Sultanın türbesi de şifahanenin içine inşa edilmiş. Tıp Medresesi ve Şifahane olarak yapılan Çifte Medrese, Anadolu'da yapılmış Selçuklu darüşşifaları ve tıp medreseleri içinde en seçkini, ayakta kalabilen en erken örneklerinden biri. Gerek şifahane gerekse medrese bir açık avlu etrafında tertiplenen dört eyvanlı şemaya uygun inşa edilmiş.

Taç kapı dönemin mimarı özelliklerini yansıtmakta olup; üzerinde kitabe ve madalyon, sağ iç kısmında aslan kabartması var, kimi inanışa göre kabartmalarına ışık vurduğunda Gevher Nesibe Hatun’a ait bir yüz görülüyormuş.


Mimar Sinan Parkı'nın içinde, Gevher Nesibe Medresesinin yakınında yer alan Avgunlu Medresesinin kitabesi yok, ancak 13.yüzyılda Selçuklu döneminde yapıldığı bilinmektedir. Diğer medreselere göre daha küçük planda olup Kıvılcım Kültür Sanat Merkezi olarak kullanılmaktadır.

Kayseri'de Mimar Sinan Parkı içerisine yapılan Mimar Sinan heykeli, parkın sembolü haline gelmiş.


Dantel gibi işlenen taç kapısıyla adeta taşın hayat bulduğu muhteşem bir Selçuklu eseri olan Hacı Kılıç Camii ve Medresesi, Selçuklu devletinin son dönemlerinden kalma bir eser olarak 750 yılı aşan yaşına rağmen hala dimdik ayakta. Hacı Kılıç Camii, yanındaki medrese ile bir bütün oluşturuyor. Her iki yapı da kesme taştan yapılmış.




Kurşunlu Camii, Osmanlı döneminde 50 yıl hizmet veren büyük usta Mimar Sinan'ın memleketine yaptırdığı iki camiden biri. Mimar Sinan'ın Kayseri'deki diğer camisi Çerkez Osman Paşa Camisi yok olmuş.


Cumhuriyet Meydanında yer alan, mermer giriş kapısı ile dikkat çeken 1585 tarihli caminin kubbesi tamamen kurşunla kaplı.


Köklü geçmişiyle görenlerin beğenisini kazanan bu güzel şehirde gezebileceğiniz tarihi yapı oldukça fazla… Özellikle Kayseri Kalesi şehrin en eski dönemlerinin izlerini taşıyan yapıları arasında. Şehir içinde Kayseri surları ve kalesi geniş bir alana sahip. İç Kale, Selçuklu Sultanlarından 1. Alaeddin Keykubad tarafından 1224 yılında yaptırılmış.

Kültür Yolu gezimizde daha sonra Hunat Camii ve Medresesi’ne geçtik. Hunat (Hatun) Külliyesi, 1.Alaeddin Keykubad'ın eşi, 2. Gıyaseddin Keyhüsrev'in annesi Mahperi Hunat tarafından 1238'de Kayseri şehir merkezinde yaptırılmış. Kesme taştan inşa edilmiş olan Hunat Külliyesi cami, medrese, hamam ve türbe bölümlerinden oluşuyor. Geometrik Selçuklu motifleri ile süslenmiş bir taç kapıdan girilen Hunat Medresesinde, üstü açık kare planlı bir avlunun etrafında sıralanmış talebe odaları bulunuyor. Hunat Medresesi, 1929 yılından itibaren, Vali Fuad Beyin direktifiyle müze olarak kullanılmaya başlanmış.



Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde, Kayseri'de bir çok hamam yapılmış. Bunların ilki, Selçuklu Sultanı Gevher Nesibe Hatun tarafından 1205 yılında Kayseri Kalesi'nin bitişiğine yaptırılan Sultan Hamamı. 1960 yılına kadar kullanılan fakat daha sonraki yıllarda terk edilmesi nedeniyle toprak altında kalan tarihi Sultan Hamamı, 2014 yılında ortaya çıkartılarak aslına uygun olarak yenilenmiş, kafe ve restoran olarak hizmet veriyor.

Heyet-i  Temsiliye  Reisi Mustafa Kemal, Sivas Kongresi’nden sonra  19 Aralık 1919 tarihinde Kayseri’ye geldiğinde İmamzade Raşit Ağa’nın evinde misafir edilmiş. Atatürk iki gece bu binada kalmış. Bina, Atatürk Evi ve Müzesi olarak ziyarete açıkmış ama biz girmedik.



Kayseri, mimari bakımdan inanılmaz bir zenginlikle çeşitli kümbet ve türbelere sahip. Cadde üzerinde yürümeye devam ederken yolun ortasında bu kümbetlerden biri olan Alaca Kümbeti gördük. Hunat külliyesinin güneyinde, Yoğunburç'un karşısında bulunan Alaca Kümbetin kitabesinden Emir Cemaleddin bin Muhammed adına 1280 yılında yaptırıldığı anlaşılıyor.


Yürüyerek gezebileceğimiz şehir turu bitince merkezden biraz uzaklaşıp Erciyes Dağını görelim istedik. Kayseri'nin sembolü haline gelen Erciyes Dağı için ''Uzaklaştıkça yakınlaşan, yakınlaştıkça uzaklaşan dağ'' yakıştırması yapılmaktadır. Kayseri tense, Erciyes onun ruhudur. Bulutları delen zirvesi, tepesinden eksik olmayan dumanı, karı ve insana ilahi duygular veren azametiyle mutlaka görülmeli. Erciyes Dağı 3916 metre yüksekliği ile İç Anadolu Bölgesi'nin en yüksek, Türkiye'nin ise 5. yüksek dağı. Sönmüş bir “küme volkan” olan dağdaki volkanik patlamaların 30 milyon yıl önce başladığı, Erciyes'ten çıkan küllerin rüzgârla kilometrelerce uzaklara taşınarak, Hasan Dağı ile birlikte, Kapadokya bölgesindeki peri bacalarını oluşturduğu düşünülmektedir. Yüksek kısımları her mevsim karla kaplı olan Erciyes’in kuzeyinde bir kilometre uzunluğunda dağ buzulu vardır. Ayrıca dağın doruğunda bulunan, Bizans rahiplerinin inzivaya çekildiği mağaralar, kötü hava şartlarında dağcılar için sığınak olmaktadır. Dağ başını duman aldığı için zirveyi göremedik ve sezon kapalı olduğu için teleferikte seyrüsefer yapamadık ama bir daha gelirsek teleferikle zirveye çıkıp kafede salep içmeyi düşünüyoruz.

Türkiye'nin önemli kış turizm merkezleri arasında yer alan Erciyes'te hayırseverler tarafından 1200 kişilik Erciyes Camisi yaptırılmış.

Ankara'ya doğru yola çıkmak için Erciyes dağından inerken Taşmekan et lokantasını gördük. Manzara olarak çok güzel bir yerde bulunan lokantada kebap ve sucuk gibi lezzetlerin tadına baktık. Fiyatları biraz pahalı olsa da mekan olarak güzeldi. Yemekten sonra birer çay içip bu anın keyfini çıkartarak yolculuğumuzu sonlandırıyor ve evimize dönüyoruz.

TAÇ MARİFET TACIDIR

Taç ma’rifet tacıdır, sanma gayrı taç ola,
Taklit ile tok olan, Hakikate aç ola.
Düşe düşüp aldanma, kendini hayrete salma,
Hak’tan gayrı ne vardır, tabire muhtaç ola.
Sana alem görünen, hakikatte Allah’tır,
Allah birdir vallahi, sanma ki birkaç ola.
Bir ağaçtır bu alem, meyvesi olmuş adem,
Maksut olan meyvedir, sanma ki ağaç ola.
Bu sözlerin meali, kişi kendin bilmektir,
Kendi kendin bilene, hakikat mi’rac ola.
Hak denilen özündür, özündeki sözündür,
Gaybi özün bilene, rububiyyet taç ola.

Gaybî Sunullah

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder