27 Temmuz 2019

Tarihe Yolculuk: Anadolu Medeniyetleri Müzesi


Anadolu Medeniyetleri Müzesindeki eserlerle birlikte tarihe bir yolculuk yapmaya ne dersiniz?

Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara'nın Altındağ ilçesinin Ulus semtinde bulunan bir tarih ve arkeoloji müzesi. Müzede, Anadolu'nun arkeolojik eserleri kronolojik olarak sergileniyor. Müze, Ankara Kalesi’nin dış duvarının güneydoğu kıyısında, yeni işlev verilerek düzenlenmiş iki Osmanlı yapısında yer alıyor.

İki ana yapıdan oluşan kompleksin müze teşhir salonu olarak düzenlenen ilk bölümünü oluşturan Bedesten (Çarşı), Fatih Sultan Mehmet zamanında (1455-1466, 1472-1473) tarihleri arasında baş vezirlik yapan Mahmut Paşa tarafından yaptırılmış. Yapı dört payenin taşıdığı 10 kubbeli bir orta mekan ve onu çevreleyen, üzeri beşik tonozla örtülü 102 dükkanın çevrelediği arasta bölümünden oluşuyor. İpek Yolunun getirdiği ticari canlılık, özellikle sof ve dokuma ticareti Ankara’ya altın çağını yaşatmış. Ankara'ya özgü sof kumaşlar da burada satılıyormuş.

Ana yapının doğusunda yer alan ve kompleksin ikinci bölümünü oluşturan Kurşunlu Han, Fatih döneminde 1466-1469 tarihleri arasında baş vezirlik yapan Mehmet Paşa tarafından yaptırılmış. Osmanlı dönemi han mimarisinin klasik örneklerinden biri. Orta avluya revaklarla açılan plan tipindeki bu yapının 2-3. katında, müzenin ofis ve diğer hizmet birimleri yer alıyor.

Ankara'nın Ulu Camisi: Aslanhane Camii


Ankara, Anadolu’nun doğu-batı ile güney-kuzey aksları üzerindeki konumu itibariyle tarihin her döneminde önemli bir yerleşim yeri olmuştur. İlk çağda Kral Yolu, orta çağda İpek Yolu ve Osmanlı döneminde de Ordu Yolu üzerinde olması şehrin önemini bir kat daha artırmıştır. Orta çağda İpek Yolunun getirdiği ticari canlılık, özellikle sof ve dokuma ticareti Ankara’ya altın çağını yaşatmıştır. Bu nedenle sık sık istilâya uğramıştır. Tarihte Ankuva, Ankira, Ancôra, Engürü ve Ankara gibi değişik isimler alan şehir; Hitit, Frig, Pers, Galat, Roma, Bizans (334-1073) ve Türk hakimiyetine (1073) girmiştir. 1073'de Türkler tarafından fethedilen şehir, bir ara Bizanslıların (1101-1127) daha sonra (1127'den sonra) tekrar Türklerin eline geçmiştir. Önceleri bir kale şehri olan Ankara; merkezi otoritenin kuvvetlendiği Roma, Bizans ve özellikle Türk dönemlerinde kale dışına taşarak gelişmiştir. 

İlk çağda Galatların ve orta çağda Ahilerin başkentliğini yapan Ankara, günümüzde de Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentliğini yaparak önemini artırmıştır. Türkler tarafından hiçbir dönemde olmadığı kadar ihya edilen şehirde yüzlerce eser yapılmıştır.

Medeniyet coğrafyamız içinde yer alışı 1073 ile başlayan Ankara, o ilk kavuşma dönemini hatırlatan İslam yapılarını asırlardır bağrında taşıyor. Ankara’nın tarihi dokusunu barındıran kale ve çevresinde pek çok uygarlıktan izler taşıyan yapılar bulunuyor. Bu yapılar içerisinde neredeyse en çok dikkat çekeni, Anadolu Selçuklu üslubundan Beylikler devrine geçişin en çarpıcı örneklerinden biri olan Aslanhane (Ahi Şerafeddin) Camii. 

16 Temmuz 2019

Cennetten Bir Parça: Türkiye'deki Hacer-ül Esved Taşı



Hacer-ül Esved, hac ve umre ziyaretinde Kabe'de milyonlarca Müslümanın bir kez olsun dokunup el-yüz sürmek ya da öpmek için adeta yanıp tutuştuğu mübarek bir taş. Bu taşı böylesine kutsal ve değerli kılan şey ise Peygamber Efendimizin (sav); "Hacer-ül Esved, kıyamette insanlara şefaat eder" hadis-i şerifi kadar, tavaf ederken onu öpmesi nedeniyle sünnet sayılması. Tavafın başlama ve bitiş yerini tayin etmek için kullanılan Hacer-ül Esved, tavafın her dönüşüne başlarken öpülür. Kalabalıktan dolayı öpülemezse de karşıdan selamlanır.

Mukaddes topraklarda milyonlarca insanın belki de dokunma şerefine eremediği Hacer-ül Esved taşına hiçbir zahmete girmeden dokunmak mümkün. Çünkü, ana parçası Kabe'de yer alan ''Hacer-ül Esved'' taşından kopan parçalardan 6 tanesi Türkiye'de bulunuyor. Üstelik İstanbul ve Edirne'de...

Müslümanların kutsal mekanı Kabe’nin inşası sırasında Ebu Kubeys Dağından getirilen ve cennetten indiğine inanılan ”Hacer-ül Esved” taşından Mimar Sinan tarafından yapılan restorasyon sırasında kopan parçalar, Osmanlı döneminde İstanbul’a getirilmiş.

Mimar Sinan, parçalardan 4’ünü, İstanbul Kadırga’da 1571 yılında Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa adına eşi tarafından yaptırılan ve Sultanahmed Camii’ne yakın bir yerde bulunan Sokullu Mehmet Paşa Camisi’ne koymuş. Hacer-ül Esved taşının bir parçası da Süleymaniye Külliyesi içindeki Kanuni Sultan Süleyman Türbesi’nin giriş kapısının üzerindeki saçağın altında, diğeri ise Edirne Eski Camii’de ziyaretçilerini bekliyor.

6 Temmuz 2019

Ankara'daki Darağacı: Ulucanlar Cezaevi Müzesi



Bir zamanlar ülkemizin önemli siyasetçilerinin ve sanatçılarının mahkum edildiği, adı idamlarla ve işkencelerle anılan ve her bir köşesi tarih kokan Ulucanlar Cezaevi Müzesindeyiz. Bu müze, Ankara gezilecek yerler listemizdeki en ilginç noktalardan biriydi. Müzenin giriş ücreti; tam 5 TL, öğrenci - öğretmen 2 TL.

Ulucanlar Cezaevi, Ulus tarihi kent merkezinin kıyısında, Ankara Kalesinin doğusunda bulunan bir tepe üzerinde konumlanmış. Tarihi kent merkezinin bir parçası olan cezaevinin ana girişi Ulucanlar Caddesi üzerinde. Gerek Ankara Kalesi ve tarihi kent merkezi, gerekse yeni kent ile güçlü bir görsel bağa sahip.

Yapılış tarihi 1925. Cumhuriyetin ilk yıllarına dayanıyor. Türk siyasi hayatının yapı taşları burada atılmış. Ankara’nın Altındağ ilçesine gelen şehir planlamacısı, Alman Lörcher’in önerisiyle açmış kapılarını mahkumlara. Her cezaevinin kurulma nedeninde olduğu gibi, özellikle etrafında sürülecek arazi ve tarlaların olması mahpusları faydalı bir çalışmaya sevk etmek, çalışma ile ıslah olmalarını sağlamak ve topluma tekrar kazandırmak için uygun görülmüş. Ama ne yazık ki Cumhuriyet tarihinin en karanlık sayfalarına tanıklık etmekten kurtulamamış.

Ankara'daki Tek Sinan Eseri: Cenabi Ahmet Paşa Camii






















3000 yıllık tarihi boyunca çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapan Ankara, tarihte üç kez başkentlik yapmış. Ankara'nın tarihte başkentlik ettiği ilk devlet Galatlar olmuş. Onu Roma İmparatorluğunun Galatya eyaleti izlemiş. Üçüncü ise herkesin bildiği üzere 13 Ekim 1923'te başlayan Türkiye Cumhuriyeti başkentliği.

Ankara, tarihteki bu rolünü Kanuni Sultan Süleyman zamanında da ispatlamış. Şehzade Bayezid ve Şehzade Selim'in Kütahya ve Manisa valiliklerinden dolayı Anadolu Beylerbeyliği Ankara'ya kaydırılmış. Bu iki şehir de oldukça yakın olmasından ötürü Kanuni devrinin en zor yıllarında, Ankara'ya Anadolu Beylerbeyi olarak atanan Cenabi Ahmet Paşa zamanında kent, aynı zamanda Anadolu'daki bütün ticaretin aktığı bir merkeze dönüşmüş. O dönem Osmanlı topraklarının dört bir köşesini yeniden imar eden Mimar Sinan, Cenabi Ahmet Paşa'nın isteği üzerine Ankara'ya gelerek, bu kent için de bir eser yapmış. Mimar Sinan’ın Ankara’daki tek eseri olarak tarihe geçmiş olan yapı, Cenabi Ahmet Paşa'nın adını taşıyan kare yapılı ve kubbeli bir cami olan Cenabi Ahmet Paşa Camii.