15 Ocak 2023

Bozkırın Esrarlı Güzelliği: Konya

“Konya, bozkırın tam çocuğudur. Onun gibi kendini gizleyen esrarlı bir güzelliği vardır. Bozkır kendine bir serap çeşnisi vermekten hoşlanır. Konya’ya hangi yoldan girerseniz girin sizi bir serap vehmi karşılar. Çok arızalı bir arazinin arasından ufka daima bir ışık oyunu, bir rüya gibi takılır. Serin gölgeleri ve çeşmeleri susuzluğumuza uzaktan gülen bir rüya, yolun her dirseğinde siline kaybola büyür, genişler ve sonunda kendinizi Selçuk Sultanlarının şehrinde bulursunuz.” (Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir)

9000 yılı aşan geçmişinde farklı medeniyetlere ev sahipliği eden Konya’nın, Selçuklu Devletine yaptığı başkentliğin şahitleri olan Karatay Çini Eserler Müzesi, İnce Minare Taş ve Ahşap Eserler Müzesi, Sahip Atâ Külliyesi Müzesi ile Arkeoloji Müzesi, Etnografya Müzesi ve Atatürk Evi’ni görmelisiniz.

Müzelerinin yanında Konya aslında en çok da Mevlana’nın memleketi olduğu için biliniyor. Mevlevi yolunun öncüsü Mevlana Hazretleri, Afganistan'ın Belh şehrinde doğar ama Anadolu'ya yerleşip burada yaşar. İnsanlığı Allah sevgisine ve yoluna davet eder. Bu şehir her ne kadar Mevlana Hazretleri ile bilinse de onun hocası Şems-i Tebrizi'yi de ziyaret edip vefa göstermeden içinden geçmek olmaz. Bu yüzden; gerçek mutluluğu ebedî aşkta arayan Hz. Mevlâna’nın, babası Âlimler Sultanı Bahâeddin Veled’in ve oğlu Sultan Veled’in türbelerinin bulunduğu Mevlâna Müzesini, Hz. Mevlâna’yı hakikatin sırlarıyla tanıştıran Şems-i Tebrizî, yakın dostu, büyük âlim Sadreddin-i Konevî, dergâhın aşçısı Ateşbâz Velî, büyük hayırsever Sahib Atâ Fahreddin Ali ile Selçuklu Sultanlarının türbelerini mutlaka ziyaret etmelisiniz.

14 Ocak 2023

Mevlana'nın İzinde: Mevlevihaneler



Bu seferki yazımızda, Mevlana'nın öğretisini taşıyan mekanları anlatıyoruz. Konya'da Mevlana Celaleddin Rumi adına oğlu Sultan Veled tarafından 13. yüzyıl sonlarında kurulan Mevlevi Tarikatı mensuplarının bulunduğu tekkelere Mevlevihane deniyor. Osmanlı Döneminin manevi kaynaklarından biri olan Mevlevihaneler, tarih boyunca kültür sanat merkezi ve eğitim akademileri olarak önemli hizmetlerde bulunmuştur. Aynı zamanda fakir ve yolcular için bir barınak ve aşevi görevi de ifa etmiştir.

Mevlevihaneler, Balkan Savaşında, yaralı askerler için hastane açılması ve benzeri bazı lojistik destek faaliyetleri içinde bulunmuştur. Mevleviler de 1. Dünya Savaşında gönüllü tabur kurarak fiilen cepheye katılmıştır. Millî Mücadelede ise kamuoyu oluşturulması ve vatan savunmasında önemli hizmetlerde bulunmuştur.

Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî'nin tasavvuf anlayışına dayanan Mevlevilik, bir sûfî geleneği olarak 14.yüzyılın başından itibâren sistematik bir şekilde hayata geçmeye başladıktan sonra, başta Konya olmak üzere, İstanbul, Bursa, Afyonkarahisar, Kütahya ve Manisa gibi, Anadolu ve Balkanların muhtelif şehirlerinde oluşan Mevlevihaneler ile klâsik kültürün önemli kurucu, koruyucu ve nakledici kurumlarından biri olmuştur.

1925 yılında tekke ve dergahların kapatılmasına yönelik kabul edilen kanunla tüm tarikatlar gibi Mevlevilik tarikatına ait, başta Konya’daki Mevlana Dergahı olmak üzere bütün Mevlevihaneler kapatılmış; çelebilik, şeyhlik, dervişlik ve dedelik gibi bütün Mevlevi unvanları ve faaliyetleri yasaklanmıştır. Ne yazık ki bu tarihten sonra kapatılan tarikat yapılarına gereken önem verilmemiş ve yok olmaya mahkûm bırakılmışlardır.

Mevlana/Mevlevilik deyince umumiyetle Konya hatıra gelir. Ama şu bilgiyi duyunca eminim çok şaşıracağız; Mevleviliğin ortaya çıktığı 14. asırdan, tekkelerin kapatıldığı 1925 tarihine kadar geçen sürede Anadolu, Balkanlar ve İslam coğrafyasında 100’ün üzerinde mevlevihane faaliyet göstermiş. Tekkeler kapanınca bu sayı 82’ye düşmüş. Ancak şu an Girit adasına bağlı Hanya’dan Konya’ya, Mısır’dan Niğde’ye, Bosna’dan Afyon’a, Filibe’den Kütahya’ya, Suriye’den Gelibolu’ya, Azerbaycan’dan Marmaris’e kadar Mevleviliğin izlerini görmek mümkün.