11 Mart 2018

Bozkırdaki Orman: Kızılcahamam Soğuksu Milli Parkı

Hafta sonunda Ankara’ya yakın bir yere gitmeye karar vermiştik. Evden biraz uzaklaşıp Ankara'nın hiç görmediğimiz ilçelerindeki doğal güzellikleri görelim istedik. İstanbul yolu üzerinde bir kavşak olan Kızılcahamam'da karar kıldık. Ankara’nın doğal güzelliklerinden bahsedecek olursak temiz hava, doğa ve piknik denildiği zaman akla gelen ilk yerlerden biri Ankara'nın kuzey kısmında yer alan Kızılcahamam ilçesidir. Kızılcahamam sınırları içerisinde bulunan Soğuksu Milli Parkı, bozkır iklimine sahip İç Anadolu Bölgesinde yer alan Ankara’da çam ağaçları ile döşenmiş nadir bir ormanlık alandır. Dört mevsim doğada zaman geçirip, temiz havayı ciğerlerine çekmek isteyen Ankaralılar için klasik rotalar arasında yer alır Soğuksu Milli Parkı. Yılın hangi dönemi giderseniz gidin, muhteşem bir görsel şölen sizleri bekliyor olacak Soğuksu Milli Parkı ve çevresinde. Barındırdığı canlı çeşitleri ve reçine kokulu çam ormanları ile başkentin akciğeri olan Soğuksu Milli Parkı, şifalı suları, kekik ve çam balı ile şifa kaynağı aynı zamanda. Modern turistik termal tesisleri ile sağlıklı ve huzurlu bir tatil de yapabilirsiniz burada...

1959 yılında milli park statüsüne kavuşan Soğuksu, Ankara şehir merkezine 80 kilometre uzaklıkta. Soğuksu Milli Parkı, şehir merkezine yakınlığı sebebiyle bölgede trekking, piknik, doğa fotoğrafçılığı ve kampçılık gibi aktiviteler için tercih edilen yerlerin başında geliyor. Ankara'ya yakın olması hem avantaj hem dezavantaj teşkil ediyor. Ankara'da gidilebilecek nadir doğal alanlardan bir tanesi ama maalesef burayı da hor kullanmaya devam edersek doğallığı kalmayacak...

3 Mart 2018

Ankara'nın Manevi Mimarı: Hacı Bayram-ı Veli


Ankara ile ilgili kanaatlerin genellikle Ankara’nın yapaylığı, tarihî bir yönünün olmadığı ve her yönüyle soğukluğu yönünde olması, esasında Ankara’ya sadece yüzyıllık bir perspektif ile bakıyor oluşumuzdan ileri geliyor. Bu yaygın kanaatin haksız olduğu söylenemez, hatta başkent olmazdan evvel Ankara’nın, hele bir de İstanbul ile kıyaslandığında silik, sönük bir Anadolu kasabası görüntüsü inkâr edilemez. Ancak, Ankara başkent olmasının ötesinde, Selçuklu ve Osmanlı'nın merkez şehirlerinden biridir. Ayrıca, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Beş Şehir’inde de dikkat çektiği gibi Ankara, “destanî ve muharip” kimliğini bilhassa İstiklal Harbi yıllarında, hem coğrafî özellikleri ile hem de merkeziliği bakımından kazanmış bir şehirdir. Anadolu’nun orta yerindeki bu beldenin yüzyıllar öncesine uzanan, önemli işlevleri olan manevî bir merkez olması da göz ardı edilmemeli...

Ankara’nın durgun bir mahzunluğu vardır... Savaş Barkçin'in dediği gibi Ankara bir bozkır şehri olarak, yani tefekkürü kamçılayan sonsuz ve yalın boşluğun bir parçası olarak daima insana tevazu hissettirir. Fakat bir İstanbul kadar enerji vermez insana veya bir Konya kadar kuşatıcı değildir. Ama kendi halinde, mahzun bir yalnızlığı bahşeder. Bunun için Ankara, kendini ve Rabbini düşünen birisi için müthiş bir halvethanedir aynı zamanda... İnsan; kimse bilinmeden, kimseyi bilmeden, kendi halinde içini yeşertebilir bu bozkırda... Ankara memur şehri olduğu için burada tevazu bir mecburiyettir bir yandan...

Hacı Bayram-ı Velî, Ankara’nın soğuk yüzünün arkasında, derinlerde saklı bir hazine olarak manevi sıcaklığını asırlardır hissettiren bir ocak olma hükmünü hâlâ sürdürüyor. Hacı Bayram-ı Velî Camii, Ankara gibi elbette bizim de merkezimiz... Bunca gürültünün arasından sıyrılıp Ankara'nın kalbi Hacı Bayram-ı Veli'yi bulunca rahat bir nefes alıyor insan. Ne zaman onu ziyaret etsek içimizi bir huzur kaplıyor...